kalbin anaforunda
serin yürüyüþlere çýkmak için
düþelim yollara
avuçlarda karanfil
ikindi sevdalarýnda bir devr-i daim huzuruyla
muammalarý çözmek
geceleri aydýnlatmak adýna
þuursuz debeleniþ
kesmeyen sancý
sonsuz çile adýna
yüreklerin terekelerini zihinlerde tevarüs eyleyelim
en üst noktada þehrayinler görebilmek adýna
kar üzerine gül desenli rüyalar görebilmek adýna
sýrlar sýrrýna bir nebze erebilmek için
azade teþrinlerde taze sevdalar gibi
püfür püfür hayaller
eski aþklar gibi
sevinç sevinç rüyalar görebilmek adýna
renk nedir
sözcüklere nasýl bürünür
düþ nedir
neden hasretin hep siyahý düþer bahta
huhulara ahenk veren söz nasýl söylenir
dudaklarda alevlenerek dolaþan buðular
uçup gitmeden
bir düþün
eski yüzyýllardan bir kiraz bahçesinde
dökülen hýþýmlarýn erittiði zamaný
zaman ötesi boyutun haþmetini düþün
son aydýnlýðýyla parlayan mumun
son takatiyle kanat vuran kuþun
varlýk mücadelesini düþün
bir geminin vuslata
bir kervanýn hicrana akan mecrasýný
anýlarda kaybolanlarý
acýsýný yüzüne vuran goncayý düþün
sözcükler, kavramlar ve ýstýlahlardan adýna
küçük ve büyük alem
insan ve evren
yer ve gök
her ikisi arasýndakiler adýna
ben, sen, o
her ne varsa bir düþün
kýpkýzýl de olsa
eflatun da olsa
bir vehimden öte ne ki hayat
*
hicretin 7. senesi muharrem ayý sonlarý
hayber, volkanik bir arazi üzerine kurulmuþ
kuvvetli ve saðlam yedi kaleye sahip bir þehirdi
þam yolu üzerinde bulunan bu þehir
medine’nin kuzey batýsýna düþüyor
ona uzaklýðý ise yüz mili buluyordu
resul-i ekrem’le olan anlaþmalarýný bozmalarý sebebiyle
medine’den sürgün edilen yahudilerin çoðu
burayý yahudiliðin bir nevi merkezi haline getirmiþlerdi
mekke müþriklerini ayaklandýrýp
bütün arap kabilelerini toplayarak medine üzerine yürütüp
hendek harbinin patlak vermesine sebep olmuþlardý
hendek savaþýndan sonra da rahat durmamýþlar
peygamberimiz (s.a.v.) ve islamiyet aleyhinde
çeþidi iftira ve propagandalarýna devam etmiþlerdi
mekkeli müþriklerle yeni bir anlaþma da yapmýþlardý
ne var ki,
bu planlan hudeybiye anlaþmasýyla neticesiz kalmýþtý
resul-i ekrem mekkeli müþriklerle
hudeybiye sulh anlaþmasýný imzalamak suretiyle
medine’yi onlardan gelebilecek tehlikelere karþý
emniyet altýna almýþtý
hayber yahudilerinin bulunduðu tarafý
henüz emniyetten mahrumdu
bu emniyetin temini gerekli görünüyordu
arabýn en büyük ticareti þam’la idi
yahudiler bu yol üzerinde bulunuyorlardý
iþte bütün bu sebepler
hayber meselesinin bir an evvel hallini gerektiriyordu
hayber gazasýna çýkmaya karar veren resul-i kibriya
ashabýna hazýrlanmalarýný emretti
hudeybiye seferine katýlmaktan çekinmiþ bulunan
birçok kimsenin
hicaz’ýn bu en bereketli ve verimli þehri olan hayber’de
elde edilecek ganimeti düþünerek
orduya iþtirak etmek istedikleri görülüyordu
peygamber efendimiz þu talimatý verdi
Allah yolunda, ila-yý kelimetullah uðrunda
bihakkýn cihad edecek olanlar hazýrlansýn
bunlarýn dýþýnda hiç kimse bizimle birlikte gidemeyecektir
onlara ganimetten de bir þey verilmeyecektir
medine’nin içinde bütün halka da ilan etti
resul-i kibriya’nýn (a.s.m.) emri üzerine
müslümanlar derhal toplandýlar
sayýlarý 200’ü atlý olmak üzere 1.600 kiþiyi buldu
daha sonra,
efendimiz hayber’de bulunduðu sýrada
içlerinde meþhur ebu hureyre’nin de bulunduðu
devs kabilesinden 400 Müslümanla
habeþistan’dan gelen muhacir müslümanlar da
orada islâm ordusuna katýlacaklardýr
ayrýca islam ordusunda
resul-i ekrem’in zevcesi
hz. ümmü seleme ile birlikte
yirmi kadar müslüman kadýn da vardý
harp esnasýnda yaralanan mücahitleri tedavi etmek
onlara yemek piþirmek
ihtiyaçlarýný karþýlamakla meþgul olacaklardý
nübüvvetin manevi boyasýyla boyanmýþ mücahitler
pürþevk ve coþkunluk içinde yollarýna devam ediyorlardý
mücahidler tekbirlerle yol alýyorlardý
yer gök sanki tekbir sedalarýyla titriyordu
bir ara hep bir aðýzdan çok yüksek bir sesle
Allahü Ekber
Allahü Ekber
la ilahe illallahu v’allahu ekber diyerek
tekbir getiriyorlardý
efendimiz, ordusu ile reci’ denilen yere vardý
orada konakladýlar
resul-i ekrem ordusuyla buraya gelip konmakla
gatafanlýlardan yahudilere gelebilecek
herhangi bir yardýmýn önünü kesmiþ oluyordu
efendimiz daha sonra ordusuyla
reci’den hayber’e doðru ilerledi
bir gece vakti hayber önlerine vardý
gece baskýnda bulunmak adeti olmadýðýndan
sabahý bekledi
resûl-i ekrem hayber önlerine varýnca
þöyle dua etti
ey göklerin ve gölgelediklerinin Rabbi olan Allah
ey yerlerin ve üstündekilerin Rabbi olan Allah
ey þeytanlarýn ve saptýrdýklarýnýn Rabbi olan Allah
ey rüzgarlarýn ve savurduklarýnýn Rabbý olan Allah
biz, Senden þu þehrin hayrýný ve iyiliðini
halkýnýn hayrýný ve iyiliðini,
bu þehirde bulunan her þeyin hayrýný ve iyiliðini dileriz
onun þerrinden, halkýnýn þerrinden
içinde bulunan her þeyin þerrinden Sana sýðýnýrýz.
sabah olunca hayberliler,
ellerinde ziraat aletleriyle tarlalarýna gitmek üzere
kalelerinden çýkýnca
karþýlarýnda islam ordusunu buldular
birden þaþýrýp kaldýlar
iþte muhammed ve ordusu diye baðrýþtýlar
telaþ ve heyecanla
gerisin geri kaçýp kalelerine sýðýndýlar
beklenmedik bir durumla karþý karþýya geldiler
þaþýrýp kaldýlar
haber yahudileri aralarýnda görüþtüler
konuþtular ve sonunda kalelerinde kalýp
müdafaa harbi yapmaya karar verdiler
savaþacak olan yahudilerin hepsi
en kuvvetli kale olan natat kalesinde toplandýlar
eþyalarýný, aile ve çocuklarýný da
baþka kalelere yerleþtirdiler
çarpýþma,
yahudilerin toplandýklarý natat kalesinden
mücahidlerin üzerine ok atýlmasýyla baþladý
islam ordusu da natat önünde karargahýný kurmuþtu
ilk gün böyle geçti
bu arada kalelerden atýlan oklarla
elli kadar mücahit yaralandý
ikinci günü resul-i ekrem’in emriyle
islam ordusu karargahýný reci’ mevkiine nakletti
yakýnlarýndaki evlerden gelebilecek tehlikelerden
mücahitler korunduðu gibi
konmuþ olduklarý ilk yerdeki bataklýktan da
uzak kalmýþ oluyorlardý
muhasara devam ediyordu
efendimiz, bir gün þu müjdeyi verdi
yarýn sancaðý öyle birisine vereceðim ki
Allah ve resulü onu sever
o da Allah ve resulünü sever
Allah, onun eliyle fethi gerçekleþtirecektir
mücahitleri bir merak sardý.
acaba bu büyük þerefe nail olacak zat kimdi
her mücahidin gönlünde uyanan samimi arzu ve duygu
fahr-i alemin elinden
mübarek ve þerefli sancaðý alabilmekti
geceyi bu ümit ve arzuyla geçirdiler
sabah olunca merak ve heyecanlarý daha da arttý
her bir mücahit ayný arzu, ayný heyecan
ayný ulvi duygular içinde merakla bekleþirken
sabah namazýndan sonra nebiy-yi ekrem
sancaðýn getirilmesini emretti
sancak derhal getirildi
artýk bütün dikkatli bakýþlar
efendimizin mübarek elinde bulunan sancaðýn üzerinde
kulaklar ise mübarek aðýzlarýndan çýkacak
fatihi belirleyecek söze pür dikkat kesilmiþti
resulullah ali nerede diye sordu
haberi alan hz. ali, derhal huzura çýkýp geldi
aðrýyan gözleri mübarek duasýyla þifa buldu
resulullahýn ak sancaðý artýk hz. ali’nin elindeydi
merak dolu bakýþlar,
birden imrenmeye dönüþmüþtü
demek Allah ve resulünün sevdiði
onun da onlarý sevdiði zat buydu
demek hayber,
bu þerefli zatýn eliyle fetholunacaktý
her bir sahabi ayný duygular içinde
islamýn bu bahadýrýna gýpta ile bakýyorlardý
sancaðýný hz. ali’ye teslim eden resul-i ekrem
kendisine zýrhlý bir gömlek giydirdi
zülfikar’ý da beline kendi eliyle baðladý
sonra da þu emri verdi
Allah, sana fetih nasip edinceye kadar çarpýþ
sakýn arkana dönme
kahraman hz. ali
mübarek sancak elde heyecanla ilerliyordu
resul-i ekrem þöyle buyurdu
onlarýn kalelerinin yanýna varýncaya kadar
vakar içinde ilerle
sonra onlarý islama davet et
müslüman olduklarý takdirde mükellefiyetlerini bildir
hz. ali, elinde resulullahýn beyaz sancaðý ile
mücahitlerin önünde ilerleyip
sancaðý natat kalesinin dibine dikti
onlarý islam’ýn esaslarýný anlatýp
müslüman olmaya davet etti
yahudiler müslüman olmayý kabul etmediler
çarpýþmak için kalelerinden çýktýlar
yapýlan çarpýþmada birçok yiðitleri
mücahitler tarafýndan yere serildi
hayber yahudilerinin en cesuru kabul edilen merhab
kardeþinin de öldürülenler arasýnda olduðunu duyunca
askerleriyle birlikte kaleden çýktý
üzerinde iki kat zýrh gömlek vardý
iki kýlýç kuþanmýþ, baþýna da iki sarýk sarmýþtý
yapýlan teke tek vuruþmada
yahudilerin en kuvvetli adamý olan merhab
esedullah olan hz. ali karþýsýnda dayanamayýp
kafasý zülfikarla ikiye bölünerek yere düþtü
bir ara hz. ali’nin kalkaný elinden düþtü
hemen yanýndaki kalenin kapýsýný yerinden sökerek
kendisine kalkan yaptý
fetih gerçekleþinceye kadar da
kale kapýsýný elinden düþürmedi
fetih müyesser olduktan sonra
hz. ali kapýyý yere býraktý
sekiz kiþi hep beraber sarýldýklarý halde
onu kaldýrmaya muvaffak olamadýlar
adamlarýnýn teker teker yere serildiklerini gören
diðer yahudiler gerisin geri kaçýþmaya baþladýlar
düþman bozulmuþtu
resul-i kibriya beyan buyurduklarý gibi
Allah, fethi hz. ali eliyle müslümanlara ihsan etmiþti
kaçýþan düþman askerleri arkasýndan
hz. ali ile birlikte mücahitler natat kalesine daldýlar
fakat orada çocuklardan baþka kimse göremediler.
onlara dokunmadýlar
akibetin kötü olacaðýný gören yahudiler
natat’ý terk etmek mecburiyetinde kalmýþlardý
mücahitler, naim kalesine doðru yürüdüler
burada da düþmanla þiddetli çarpýþmalar cereyan etti
düþman birçok adamýný da bu kale önünde
yapýlan çarpýþmada kaybetti
kale teslim alýndý
on günü bulan bir muhasara esnasýnda
kalelerinin birer ikiþer düþtüðünü gören yahudiler
çaresiz kalýp sulh istediler
efendimiz bu isteklerini kabul etti
anlaþmaya varýlýp sulh yapýldýktan sonra
yahudiler hayber’den çýkmak üzere hazýrlandýlar
yahudiler, islam devleti ile zirai bir iþletmede
ortaklýk akdetmiþ gibi
iþledikleri araziden yarý nispetinde bir hisse vereceklerdi
resul-i ekrem her sene mahsul zamaný
abdullah bin ravaha’yý hayber’e gönderirdi
hz. abdullah, mahsulatý yarý yarýya ayýrýr
sonra da onlarý istediðini almada serbest býrakýrdý
bu parlak muzafferiyet neticesinde
hayber de islam devletinin dahiline alýndý
resul-i kibriya henüz hayber’den ayrýlmamýþtý
cafer bin ebi talib baþkanlýðýndaki
habeþistan muhacirleri çýkýp geldiler
resul-i ekrem bundan son derece memnun oldu
bu sevincini þöyle izhar etti
bilmem bu iki þeyden hangisi ile sevineyim
fethi hayber’e mi
yoksa cafer’in geliþine mi buyurdu
ganimetler arasýnda
tevrattan müteaddit nüshalar da vardý
yahudiler bunlarýn iadesini talep ettiler
efendimizin emriyle müslümanlar
tevrat nüshalarýný derhal geri verdiler
bu hadise ayný zamanda müslümanlarýn
Allah tarafýndan daha önceki peygambere gönderilmiþ
mukaddes kitaplara hürmet gösterdiklerinin bir ifadesiydi
hayber fethinden sonra
civar kabileler teker teker kendi arzularýyla
gelip islam hakimiyetini kabul ettiler
redfer