dua en büyük hasattýr
eþsiz güzellikte bir farkýndalýktýr
yaðmura ihtiyacýmýzý en çok fark ettiðimiz anda
yaðmuru yaðdýrana ihtiyacýmýzý
içtenlikle itiraftýr
dua,
bir þeyin aracý deðil
her þey duanýn aracýdýr
dua ile insan
Yaratýcýsýna yönelir
sahibine seslenir
dua incitmesiz bir lütuf
þiirsel bir eðiliþ
sessiz ve manalý
bir merhamet fýsýltýsýdýr
dua, istemektir
elde etmek istediðimiz bir sonucu
Yaratýcý’nýn belirlediði sonuca iliklemektir
rýzaya riayet ederek isteriz
mesela meyveyi aðaç dikerek isteriz
yaðmursuzluktan caný yanmýþ herkesin
sesi duaya yatkýndýr
yaðmura ihtiyacýný olan her garibin
sözü Rabbine yakýndýr
insanýn saflýðýna
yaðmurun berraklýðýna
duanýn duruluðuna
yakarýþýn çocuksuluðuna sýðýnýp
yerden göðe yaðan
biricik yaðmura ihtiyacýmýz var
*
peygamberimiz (a.s.m.) dini ve daveti umumidir
hitabý, bütün insanlýðadýr
diðer peygamberler gibi bir kavme
bir kabileye, bir millete veya bir bölgeye münhasýr deðildir
Cenab-ý Hak, bir çok ayet-i kerimede
bu hususu beyan buyurmuþtur
‘de ki: ey insanlar ben sizin hepinize
göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ýn
gönderdiði peygamberim...’
hudeybiye sulhü sonrasý en müsait bir zamandý
anlaþma gereðince on yýl harp yapýlmayacaktý
hicretin 7. senesi, muharrem ayý idi
peygamber efendimiz,
bir gün ashab-ý kiramý toplayarak þöyle buyurdu
Allah, beni bütün insanlara rahmet olarak gönderdi
islamý yayma hususunda bana yardýmcý olun
havarilerin meryem oðlu isa’ya muhalefetleri gibi
siz de bana karþý muhalefette bulunmayýn
sahabiler
ya resulallah, biz sana bu hususta yardýmcý olacaðýz
bizi arzu ettiðin yere gönder dediler
resul-i kibriya efendimiz
islama davet maksadýyla ashabýndan
rum kayseri heraklius’a
habeþ necaþisi ashame’ye
iran kisrasý hüsrev perviz’e
mýsýr firavunu mukavkýs’a,
yemame valisi havza bin ali’ye
gassan meliki haris bin ebi þemir’e
elçiler bir gönderdi
gönderilen elçinin hepsi de
gönderildikleri memleketlerin dillerini biliyorlardý
mektuplarý yazdýðý sýrada, sahabiler
hükümdarlarýn mühürsüz mektup okumadýklarýný bildirince
resul-i ekrem efendimiz
gümüþten bir mühür üzerine
alt alta gelmek suretiyle
þu þekilde imzasýný da yazdýrdý
Allah
resul
muhammed
kainatýn efendisi bu yüzüðünü vefatýna kadar takmýþtýr
vefatýndan sonra sýrasýyla
islamýn halifeleri takmýþlardýr
hz. osman’ýn elinden eris kuyusuna düþerek kaybolmuþtur
kuyunun bütün suyu çektirildiði halde
bir türlü bulunamamýþtýr
hicretin 7. senesi, muharrem ayý
resul-i kibriya efendimiz
ashabdan dihye bin halife el-kelbi’ye de
bir mektup vererek ona da rum kayseri heraklius’u
islama davet etmek üzere, göndermiþti
mektup þu mealdeydi
bismillahirrahmanirrahim
resulullah muhammed’den
rum’un büyüðü hirakl’e
hidayet yoluna tabi olanlara selam olsun
bundan sonra, ey rum milletinin büyüðü
seni islama davet ediyorum
müslüman ol ki, selamette bulunasýn
müslüman ol ki, Allah senin ecrini iki kat versin
eðer bu davetimi kabul etmezsen
yoksul çiftçilerin, bütün tebaanýn günahý
senin boynunadýr
‘de ki, ey kitap ehli olan hýristiyanlar ve yahudiler
sizinle bizim aramýzda müþterek bir söze gelin
Allah’tan baþkasýna ibadet etmeyelim
O’na hiçbir þeyi ortak koþmayalým
Allah’ý býrakýp da birbirimizi rab edinmeyelim
eðer onlar yüz çevirirlerse, siz deyin ki,
þahid olun, biz müslümanlarýz…’
dihye (r.a.), rum hükümdarý heraklius’a
resulullahýn mübarek mektubunu ulaþtýrdý
mektup okunurken,
hükümdarýn alnýnda ter damlalarý boncuk boncuktu
süleyman eygamberden sonra, ben böyle
bismillahirrahmanirrahim diye
baþlayan bir mektup görmedim.
dedikten sonra
mektubu öpüp baþýna koydu
heraklius, etrafýna
peygamber olduðunu söyleyen þu kiþinin
kavminden buralarda kimse yok mudur diye sordu
o sýrada ticâret münasebetleriyle ebu süfyan
kureyþ’ten bazý adamlarla þam’da bulunuyordu
onu arkadaþlarýyla alýp
þam’da bulunan kayserin huzuruna getirdiler
ebu süfyan þöyle anlatýr
hirakl’in huzuruna girdik
bizleri önüne oturttu ve tercüman vasýtasýyla
peygamber olduðunu söyleyen bu zata
neseben en yakýn hanginizdir diye sordu
neseben en yakýnlarý benim dedim.
beni önüne oturttular
arkadaþlarýmý da arkama
hükümdarla, ebu süfyan arasýnda
sorulu cevaplý þu konuþma geçti
sizin içinizde, onun nesebi nasýldýr
içimizde onun nesebi pek büyüktür
ecdadý içinde bir melik var mýdýr
hayýr…
peygamberlikten evvel,
onu hiçbir yalan ile ittiham ettiniz mi
hayýr…
ona kimler tabi oluyor
halkýn ileri gelenleri mi, yoksa fakir kimseler mi
daha çok halkýn zayýf ve fakirleri tabi oluyor
ona uyanlar artýyor mu, yoksa eksiliyor mu
eksilmiyor, bilakis artýyorlar
onlardan, onun dinine girdikten sonra
beðenmeyip dininden dönen var mý
hayýr, yoktur.
kendisinin hiç sözünde durmadýðý
ahdini bozduðu vaki midir
hayýr…
biz þimdi onunla bir müddet için
çarpýþmayý býrakarak muahede yapmýþ bulunuyoruz
bu müddet içinde ne yapacaðýný bilmiyoruz
bu yoldaki ahdini bozmasýndan korkuyoruz
onunla hiç harp ettiniz mi
evet…
yaptýðýnýz savaþlar nasýl neticelendi
harp hali aramýzda nöbet nöbet olur
bazen o bize zarar verir, bazen biz ona
sizden, ondan önce peygamberlik iddiasýnda bulunmuþ
bir kimse var mýdýr
hayýr, yoktur…
o, size neler emrediyor
yalnýz bir Allah’a ibadet etmeyi
ona hiçbir þeyi ortak koþmamayý emrediyor
atalarýmýzýn tapmýþ bulunduklarý þeylerden de
bizi nehyediyor
namaz kýlmayý, doðru olmayý
kimsesiz ve fakirlere sadaka vermeyi
haram olan þeylerden sakýnmayý
ahdinde durmayý
emaneti sahibine vermeyi
akrabalarla ilgilenmeyi
onlarý görüp gözetmeyi emrediyor
heraklius sonra
ebu süfyan’a þöyle dedi
nesebini sordum
içinizde yüksek nesep sahibi olduðunu beyan ettin
peygamberler de zaten böyle kavimlerinin
en soylularý içinden seçilip gönderilirler
ben babalarý ve dedeleri içinde
bir melik gelip gelmediðini sordum
sen hayýr yok dedin
eðer babalarýndan, dedelerinden bir melik olsaydý
babalarýnýn mülkünü geri isteyen bir kimsedir
diye hükmederdim
ben peygamberlik iddiasýnda
ondan önce içinizde bulunanýn olup olmadýðýný sordum
hayýr, yoktur diye cevap verdin
eðer, ondan önce bu sözü söyleyen biri olsaydý
bu da belki kendisinden önce
söylenmiþ bulunan bir söze
ittiba etmek istemiþ bir kimsedir diye düþünürdüm
ben, ona kimlerin tabi olduklarýný sordum
sen, ona tabi olanlar halkýn zayýflarýdýr dedin
peygamberlere tabi olanlar da
hep zaten öyle olurlar
ben peygamberlik davasýnda bulunmadan evvel
onun bir yalan söylemiþ olup olmadýðýný sordum
sen, hayýr dedin
ben ise, kati olarak bilmekteyim ki
insanlara karþý yalan söylemeyi
irtikap etmemiþ bir kimse
Allah’a karþý da yalan söylemez
ben, onun dinine girdikten sonra
beðenmeyip dininden geri dönenler var mýdýr
diye sordum
buna da hayýr cevabýný verdin
iman da böyledir
imanýn icabý olan iç ferahlýk ve neþe
kalbe karýþýp kökleþince böyle olur
onlar artýyor mu, yoksa eksiliyor mu
soruma sen artýyorlar dedin
iman keyfiyeti tamamlanýncaya kadar
hep bu minval üzere gider
ben, onunla hiç savaþtýnýz mý diye sordum
sen, savaþtýðýnýzý, savaþ neticesinin
nöbet nöbet deðiþtiðini
bazen onun size,
bazen sizin ona zarar verdiðinizi söyledin
zaten diðer peygamberler de hep böyledir
onlar belalara uðratýlýrlar
sonra da güzel ve makbul akýbet onlarýn olur
ben, o zat ahdini bozar mý diye sordum
sen, sözünü tutar dedin
peygamberlerin hali budur
hiç bir zaman verdikleri sözde durmamazlýk etmezler
ben, o size neler emrediyor diye sordum
sen, onun Allahü tealaya ibadet etmeyi
O’na hiçbir þeyi
eþ ve ortak koþmamayý size emrettiðini söyledin
bütün bu anlattýklarýn peygamberlerin vasýflarýdýr
eðer o zat hakkýnda
bu söylediklerinin hepsi doðru ise
þüphesiz o bir peygamberdir
bende, bir peygamberin çýkacaðýný biliyordum
sizden çýkacaðýný tahmin etmezdim
bu konuþmadan sonra
heraklius açýkça þöyle dedi
eðer, onun yanýna gidebileceðim mümkün olsaydý
kendisiyle buluþmak üzere her türlü zahmete katlanýrdým
yanýnda olsaydým, hizmet ederek, ayaklarýný yýkardým
yemin ederek söylüyorum ki
onun mülkü, iktidarý
þu ayaklarýmýn altýnda bulunan yerlere
muhakkak gelip ulaþacaktýr
bu sözlere muhatap olan ebu süfyan’ý
bir korku ve telaþ sardý
dýþarý çýkýp arkadaþlarýna
ibni ebi kebþe’nin iþi
gerçekten gittikçe büyüyo.
þu muhakkak ki,
benu asfar hükümdarý bile
ondan korkmaktadýr
rum hükümdarý heraklius
artýk beklenen peygamberin
efendimiz hz. muhammed (a.s.m.) olduðu
kesin kanatýna varmýþtý
iman ettiði halde dünya saltanatý için
imanýný gizli tutma yolunu tercih ettiði söylenir
heraklius,
hz. resulullahýn elçisi dihye’ye (r.a.)
hýristiyan alimlerinin biri uskuf aaðatýr’a
gitmesini tavsiye etti
ayrýca ona vermek üzere bir de mektup yazdý
dihye (r.a.), mektubu alýp
heraklius’un yanýndan ayrýldý
hz. dýhye,
heraklius’un efendimize (asm) yazdýðý mektup
birçok hediyelerle medine’ye doðru hareket etti
medine’ye varan hz. dýhye
resul-i ekrem (asm) huzuruna çýktý
olup bitenleri ,
baþýndan geçenleri anlattýktan sonra
heraklius’un mektubunu verdi
mektupta þunlar yazýlý idi
isa’nýn müjdelemiþ olduðu Allah’ýn
resulü muhammed’e,
rum hükümdarý kayser tarafýndandýr
elçin mektubunla bana geldi
þehadet ederim ki, sen Allah’ýn resulüsün
biz, seni zaten yanýmýzdaki incil’de yazýlý bulmuþtuk
isa bin meryem, seni müjdelemiþti
rumlarý, sana imana davet ettimse de
yanaþmadýlar, kaçýndýlar
onlar, beni dinleselerdi
kendileri için þüphesiz hayýrlý olurdu
ben, senin yanýnda bulunup,
sana hizmet etmeyi, senin ayaklarýný yýkamayý
ne kadar arzu ederdim
mektup okunup bitince
resul-i kibriya efendimiz (asm) þöyle buyurdu
mektubum yanlarýnda bulundukça
onlarýn saltanatý devam edecektir
resul-i ekremin elçisi ve davetini
son derece güzel karþýlayan heraklius
kendisine gelen Ýslâma dâvet mektubunu da
atlas bir ipeðe sararak,
derin saygýsýnýn bir tezahürü olarak,
altýn bir borunun içine koyup sakladý.
rum hükümdarlarý katýnda nesilden nesile
intikal edegelen bu mübarek mektubu
alfons bin ferdinand’ýn tuleytula üzerine yürüyüp
endülüs beldelerinden
birçok yerleri eline geçirdiði
H. 464 tarihe kadar
onun yanýnda bulundu
ondan da torunlarýna intikal etti
redfer