acýmak bir derttir çoðu zaman
derdi acýya yýðar
mahlukun acýmasý dertten doðar da
halýk merhametiyle sevince boðar
yaðmur yaðmur sevindirir kulunu
gözyaþý dökende merhamet sicim sicim
kýþýn maðaralarýnda barýndýðý daðlara da
güneþin sessiz vadilerde kavurduðu çaðlara da
topraðýn yarýldýðý kuraklýklara
yollarý yollara baðlayan aklýklara da
ozanlarýn sözcüklerinden içli manalar yüklenir
kanadý kýrýk kuþun yarasýný sardýkça büyüklenir
dudaklarý açlýkla kýzarmýþ bebelerin de
topraðý deþerken saban da
garibi büyütürken yaban da
bazan o, yaþayamadan ölenlerin
ölmek için doðanlarýn uykusuz kirpiklerine
sýðýnmak ister
bazan da zaman saatini geriye almak isteyenlerin
bahar þarkýsýna girmek ister
göç etmeye korkan güvercinleri
yuvadan merhamet uçurur
umutlarýna yaslanan mahkumlarýn yürekleri
gözlerine merhamet vurur
durdukça durur kandil gecelerini aydýnlatan
karlarla sevgi sevgi uzayan katarlar
kutlu kaftanlar giyinmiþler gibi
baðbozumu avuçlarda gül kokularý gibi
hem aþk olur hem hüzün
aþký olanýn hüznü olur belki
belki hüznü olanýn aþký
turnalarýn kanatlarýnda yedi iklime ulaþan
muþtularýn tadýdýr bazen
bazan da namluya sürülmüþ kurþunlarýn
en kýzýl yerinden vurduðu zulümlerin adýdýr
kara gecede
kara çul üzerinde yürüyen karýncanýn
ayak sesi
hýzýr ile yola çýkan musa’nýn
üç kez sýnanýþýndan daha gizli
evrenin göðsünden saðýlan bir güzelliðin oyasýdýr
kurumuþ dudaklara ulu kelimelerle söylenen
þarkýlarýn en hasýdýr
suya düþmüþ bir gül kadar mahzun
ilk akþamda acýsý saplanan geceler kadar uzun
kurutulmuþ narin kelebekler gibi
kanatlarýnda açýlan gizli günahlarla desenlenmiþ
koyu renkler ve karmaþýk desenlerin ötesinde
görülen yalýn bir þehir kurmaktýr
üþümeye mahkum olur o saat
yanarken damarda kan
merhametsiz insanlarý lanetle anar zaman
*
hicretin 4. senesi, rebiülevvel Ayý
beni nadir, harun’un (a.s) neslinden gelen
zengin ve güçlü bir büyük yahudi kabilesiydi
medine’ye iki saatlik mesafede
mekke yolu üzerinde
saðlam kalelerde otururlardý
resul-i ekrem
islamiyet ve müslümanlarýn aleyhinde bulunmamak
bu hususta herhangi bir düþmana yardýmcý olmamak
ödenecek diyetler konusunda da antlaþmalarý vardý
kureyþ müþrikleri ve medine münafýklarý ile
gizlice iþbirliði yapma gayretlerinden de
vazgeçmiþ deðillerdi
bilhassa uhud harbinden sonra
müþrikler ve münafýklarla olan münasebetlerini
daha da arttýrmýþlardý
efendimiz
beni nadir yahudilerinin altýna imza attýklarý anlaþmaya
ne derece sadýk olduklarýný anlamak maksadýyla
yanýna hz. ebu bekir, hz. ömer, hz. ali gibi
ashabý (r.a.) alarak yurtlarýna gitti
yahudiler, önce efendimizi
müsbet ve güleryüzle karþýladýlar
kendilerine kadar gelmiþ olmalarýndan
memnunluk duyduklarýný,
üzerlerine düþen görevi yerine getireceklerini bile
açýkça ifade ettiler
efendimiz, ashabýyla bir evin duvarý dibine oturdu
peygamberimizi zahiren gayet iyi karþýlayan yahudiler de
bir köþeye çekilip aralarýnda konuþmaya baþladýlar
siz bu adamý öldürmek için
þu andan daha müsait bir durum bulamazsýnýz
hemen þu evin damýna çýkarak
onun üzerine bir kaya parçasý býrakýp ondan kurtulmalýyýz
sonra da, hemen þimdi bu iþi kim yapar diye sordular
içlerinden amr bin cahhaþ adlý þahýs ortaya atýldý
ben yaparým dedi
bu esnada ileri gelenlerinden biri olan
sellam bin miþkem söz aldý
ey kavmim… bu sefer sözümü dinleyiniz
ondan sonra isterseniz her zaman bana muhalefet ediniz
dedikten sonra, sözlerine þöyle devam etti
vallahi, siz böyle bir iþe teþebbüs edecek olursanýz,
bu ona vahiy ile haber verilir
bununla kendimize yazýk etmiþ oluruz
hem bu, onunla aramýzdaki anlaþmayý da ihlal sayýlýr
geliniz, böyle bir karardan vazgeçiniz
peygamberlere hiyanet etmekle tanýnan yahudiler
buna raðmen kararlarýndan vazgeçmediler
o esnada vazifeyi üzerine alan amr bin cahhaþ da
peygamberimiz (s.a.v.)’in üstüne taþ býrakmak üzere
dama çýktý
tertiplenen suikast ve hiyaneti cebrail (a.s.)
gelip efendimize haber verdi
resul-i kibriya bir ihtiyaç gidermek istiyormuþ gibi
davranarak yerinden kalkýp medine yolunu tuttu
sahabiler, tekrar gelecek zannýyla
bir müddet orada oturdular
gelmediðini görünce onlar da kalkýp oradan ayrýldýlar
bir yahudi olan kinane bin surýya
muhammed ne için kalkýp gitti, biliyor musunuz
yahudiler, hayýr dediler
biz bilmiyoruz. sen biliyorsan anlat
kinane anlatmaya baþladý
tevrat’a yemin olsun ki, ben, planladýðýnýz suikastýn
muhammed’e haber verildiðini biliyorum.
kendinizi boþuna aldatmayýnýz
vallahi, o Allah’ýn resulüdür
hem de peygamberlerin sonuncusudur
ona, tasarladýðýnýz suikast haber verildiði için kalkýp gitti
siz, onun
harun peygamberin neslinden gelmesini umuyordunuz
Allah ise dilediðinden seçip gönderdi
biz, tevrat dersimizde en son gelecek olan
o peygamberin doðum yeri mekke’dir
hicret yeri, yesrib’tir diye
hiç deðiþtirmeden yazmýþýzdýr
gelecek son peygamberin sýfatý da
buna tamamýyla uymaktadýr
kitabýmýzdakine bir harf bile aykýrý tarafý yoktur
ondan önce, sizinle çarpýþan kimse olmayacaktýr
ben, sizin eþyalarýnýzý develere yükleyip göç ettiðinizi
çocuklarýnýzýn feryatlarýný, evlerinizi, barklarýnýzý
mal ve mülklerinizi geride býrakarak
gittiðinizi görür gibi oluyorum
geliniz, iki hususta bana itaat ediniz
üçüncüsünde ise hayýr olmadýðýný biliniz
yahudiler merakla nedir o hususlar
kinane, müslüman olmanýz
muhammed’in ashabý arasýna katýlmanýz
ancak bu suretle, evlatlarýnýzý ve mallarýnýzý
emniyet altýna almýþ
selamete kavuþturmuþ olursunuz
yurdunuzdan yuvanýzdan da sürülüp çýkarýlmazsýnýz
bütün bunlara raðmen yahudiler
biz tevrat’tan ve musa’nýn ahdinden asla ayrýlmayýz
diye karþýlýk verdiler
efendimiz de
muhammed bin mesleme’yi huzuruna çaðýrdý
ona þu emri verdi
nadiroðullarý yahudilerine git
onlara, resulullah beni size
yurdumdan çýkýp gidiniz
burada benimle birlikte oturmayýnýz
siz bana, düþünülmeyecek bir suikast planý kurdunuz
size on gün süre tanýyorum
bu müddetten sonra
buralarda sizden kim görülürse, boynunu vururum
emrini bildirmek üzere gönderdi
muhammed bin mesleme (r.a.)
nadiroðullarý yurduna vardý
onlara efendimizin emrini bildirdi
nadiroðullarý yahudileri
giriþtikleri suikast teþebbüsünün
kendilerine pahalýya mal olduðunu anlamýþlardý
ama artýk iþ iþten geçmiþti
verilen emir doðrultusunda
hareket etmekten baþka bir yol da yoktu
muhammed bin mesleme’ye
göç ederiz diyerek hazýrlýða baþladýlar
bu sýrada baþ münafýk olan abdullah bin übeyy’den
kendilerine bir haber geldi
haberde þöyle deniliyordu
sakýn mallarýnýzý ve yurdunuzu býrakýp gitmeyiniz
kalenizde oturunuz.
gerek kavminden ve gerekse sair araplardan
iki bin kiþiyi yardýma göndereceðim
son nefeslerine kadar saflarýnýzda çarpýþacaklardýr
ayrýca beni kurayza yahudileri de
size yardým edeceklerdir
münafýklarýn reisi abdullah bin übeyy’in
gizlice gönderdiði bu haber üzerine
nadiroðullarý göç fikrinden vazgeçtiler
peygamber efendimiz de,
biz yurdumuzdan çýkýp gitmeyeceðiz
elinden geleni yap diye
adamlarýyla haber gönderdiler
bu açýkça ve küstahça bir meydan okuyuþtu
peygamber efendimiz bu haberi alýr almaz
Allahü Ekber diyerek tekbir getirdi
müslümanlar da efendimizin tekbirine katýldýlar
beni nadir yahudilerini
böylesine tehlikeli bir maceraya sürükleyenlerin baþýnda
huyey bin ahtab geliyordu
bu adam kavmine teselli babýnda þöyle diyordu
pek çok mal yýðdýktan sonra kalemize girer
büyük kapý ve sokaklarý tutarýz
kalemize taþ taþýrýz
bir yýl yetecek yiyeceðimiz de var
kalemizdeki suyumuz da kesilecek deðil
efendimiz medine’de yerine
abdullah ibni ümmü mektum’u býrakýp
nadiroðullarý yurduna doðru hareket etti
sancaðý hz. ali taþýyordu
resul-i ekrem efendimiz ikindi namazýný
nadiroðullarýnýn bað ve bahçeleri arasýnda kýldý
onlarý muhasara altýna aldý
nadiroðullarý kuvvetli kalelerine sýðýnmýþlardý
peygamber efendimiz onlara
emrini bir kez daha tekrarladý
medine’den çýkýp gidiniz
beni nadir, bu teklifi kabule yanaþmadý
ölüm, bize, senin teklif ettiðin þeyden daha kolaydýr
ölümü göze alýr teklifini kabul etmeyiz diyerek
adeta meydan okudular
artýk onlarla çarpýþmaktan baþka bir yol kalmamýþtý
kuvvetli kalelerine sýðýndýklarýndan
bu kalelerden çýkýp çarpýþmayý göze alamadýklarýndan
çarpýþmanýn bir hayli güç geçeceði muhakkaktý
bu sebeple resul-i kibriya
çarpýþmayý uygun görmedi
Allah’ýn izniyle bir harp planý tatbik etti
en yakýn yahudi ev ve kalelerini yýkma
hurma aðaçlarýný yakýp kesme emrini verdi
bu hareket
düþmanýn kaleden dýþarý çýkýp
çarpýþmasýný temin gayesiyle yapýlýyordu
evlerinin yýkýldýðýný
hurma aðaçlarýnýn kesilip yakýldýðýný gören yahudiler
ya Muhammed …sen bozgunculuðu
bozup daðýtmayý yasaklar ve yapanlarý ayýplardýn
þimdi ne diye yaþ hurma aðaçlarýný kestiriyor
ve yaktýrýyorsun diye baðrýþtýlar
ömür dakikalarýný bozgunculukla geçirenler
þimdi aðaç kesmenin
bozgunculuk olduðundan bahsediyorlardý
bu baðrýþmalarý bir takým müslümanlarý da
tereddüde sevk etti
bunun üzerine inen ayet-i kerime
meseleyi açýklýða kavuþturdu
‘hurma aðaçlarýný kesmeniz de
kesmeyip dikili býrakmanýz da Allah’ýn izniyledir
ve o fasýklarý periþan etmek içindir’
ayet-i kerimenin nazil olmasýyla
müslümanlarýn tereddüt ve endiþeleri giderilmiþ oldu
bu hadise ve bu ayet-i kerimeye dayanarak
harp icabý her çeþit yaþ aðacýn yakýlýp kesilmesinin
mübah olduðu alimlerce belirtilmiþtir
muhasara devam ediyordu.
bu esnada baþta
baþ münafýk abdullah bin übeyy olmak üzere
bir çok münafýk beni nadir yahudilerine
eðer müslümanlara karþý direnir,karþý koyarsanýz
biz sizi onlara teslim etmeyiz
siz çarpýþýrsanýz
biz de sizinle birlikte çarpýþýrýz
siz, yurdunuzdan çýkarýlýrsanýz
biz de sizinle birlikte çýkýp gideceðiz diye
haber gönderdiler
beni nadir yahudileri münafýklarýn bu sözlerine kandýlar
bir müddet daha direndiler
iþleri güçleri fitne ve fesat olan münafýklarýn
bu hareketleri
kur’an-ý kerim’de þöyle açýklanmýþtýr
‘kitap ehlinden olan kafir kardeþlerine dediler ki
yurdunuzdan çýkarýlýrsanýz biz de sizinle beraber çýkarýz
ve sizin aleyhinizde hiç kimseye asla itaat etmeyiz
harbe girerseniz mutlaka size yardým ederiz
Allah þahittir ki,
onlar yalancýlarýn ta kendisidir.’
‘andolsun ki,
yurtlarýndan çýkarýldýklarýnda onlarla beraber çýkmazlar
savaþtýklarýnda da onlara yardým etmezler
yardým etseler bile arkalarýný dönüp kaçarlar
sonra da kimseden yardým görmezler’
muhasaranýn on beþinci günüydü
abdullah bin übeyy ve diðerlerinin
kendilerine vaat ettikleri yardýmlarýnýn gelmediðini gören
beni nadir yahudileri,
teslim olmayý kabul edip eman dilediler
efendimiz kendilerine eman verdi
hiçbirisinin canýna dokunmadý
silahlarýndan baþka
mallarýndan develerine yükleyebildikleri kadar
eþya alarak çýkýp gitmelerine müsaade buyurdu
bu müsaade üzerine
altý yüz deveye yükleyebildikleri kadar
mal ve eþya yüklediler
medine’den ayrýlacaklarý sýrada
saðlam kalmýþ olan evlerini
müslümanlar oturmasýn diye kendi elleriyle yýktýlar
baþlarýna gelen bu hadiseden dolayý
güya üzülmediklerini göstermek için
kadýnlar en kýymetli elbiselerini giyinmiþler
ziynetlerini takýnmýþlardý
defler, düdükler çalarak medine’yi terk ettiler
bir kýsmý þam, bir kýsmý hayber,
diðer bir kýsmý ise yemen tarafýna gitti.
bunlarýn sürgünü üzerine
münafýklar gizlice matem tuttular
beni nadir yahudileri geride bir çok hurmalýklar
ekinler, akarlar, davar, sýðýr ve at gibi
bir çok hayvanlar býraktýlar
ayrýca arkalarýnda 50 adet zýrh
50 adet miðfer
340 kadar da kýlýç kaldý
bütün bu mallar, devlet malý olarak
doðrudan doðruya efendimize mahsustu.
çarpýþmasýz, at ve deve koþturmaksýzýn elde edilmiþlerdi
bu mallara fey denilmiþtir
fey, Allah’ýn, din düþmanlarýndan galebe ile deðil
belki sürgün, yahut cizye üzerine
sulh olmak suretiyle
efendimize tahsis buyurduðu mala denir
efendimiz bu malý dilediði yerlere
sarfetmekte hürdü
kur’an-ý kerim’de bu husus þöyle açýklanýr
‘Allah’ýn o yahudilerden
resulüne nasip ettiði mala gelince
siz o mallarý elde etmek için ne at
ne de deve koþturup savaþmadýnýz
lakin Allah resulünü dilediðine üstün kýlar
Allah her þeye hakkýyla kadirdir’
peygamberimiz (s.a.v.) ganimet mallarýný
yalnýz muhacirler arasýnda bölüþtürerek
ensar-ý kiramýn bu yükünü hafifletmek istedi
bunun için onlarý çaðýrdý
isterseniz beni nadir yahudilerinin mallarýndan
Allah’ýn bana verdiði mallarý
sizlerle muhacirler arasýnda bölüþtüreyim
eskiden olduðu gibi
muhacirler yine evlerinizde otursunlar
mallarýnýzdan faydalanmakta devam etsinler
yok eðer isterseniz,
bu mallarý sadece
muhacir kardeþleriniz arasýnda bölüþtüreyim
onlar da evlerinizden çýksýnlar
mallarýnýz da size kalsýn diyerek
teklifte bulundu
medineli müslümanlar gönülden
ya resalallah… nadiroðullarý mallarýný
muhacir kardeþlerimiz arasýnda taksim ediniz
onlar þimdiye kadar olduðu gibi
yine evlerimizde otursunlar
bizim mallarýmýzdan da istediðiniz kadarýný
alýp onlara veriniz dediler
o sýrada hz. eu bekir ayaða kalktý
ensar kardeþlerine teþekkür ettikten sonra
þöyle dedi
Allah, sizi hayýrla mükafatlandýrsýn
vallahi, bizimle sizin benzeriniz yoktur
peygamber efendimizde,
Allah’ým…ensarý ve ensarýn evlatlarýný koru
onlara merhamet et diyerek dua etti
medineli müslümanlarýn
bu asil ve civanmert davranýþý üzerine
onlarýn medh ve senasý hakkýnda
þu mealdeki ayet-i kerime nazil oldu
‘daha önce medine’yi yurt edinmiþ ve
imaný kalplerinde yerleþtirmiþ olanlara gelince
onlar, kendi yurtlarýna hicret eden
din kardeþlerini severler
onlara verilen þeyden dolayý
gönüllerinde bir kýskançlýk duymazlar
ve kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile
onlarý kendi nefislerine tercih ederler
kim nefsinin ihtirasýndan korunursa
iþte onlar kurtuluþa erenlerin
ta kendisidir ‘
redfer