oku…
dizlerin baðý çözüldüðü,
dudaklarýn susuzluktan çatladýðý
göðsün nefessizlikten daraldýðý zaman .
bir hira yürüyüþünde
peygamberin çýktý diye çýk
o sarp yokuþu
oku…
coþkulu hayatý bir kenara itip
konforu hepten terk edip
þehrin sýcaklýðýna arkasýný dönüp
yapayalnýz bir maðaraya kapanmaya iteni öðren
derdi neydi peygamberin
arayýp da bulamadýðý þey neydi onu öðren
arayýþý olmayanýn o daðýn tepesinde ne iþi vardý
bir þeylerin yolunda gitmediðini bilen biri ancak
o daðýn tepesine týrmanýrdý
bir þeylerin eksikliðini hissetmeyen
o maðaranýn karanlýðýna niye katlansýn ki
oku…
O’nun ismiyle
O’ Rabbin ki
O’ halk etti
O’ yarattý
okunmasý gereken bir harfi, bir mektubu
bir var eden adýna oku
hem de seni akýlla, bakýþla, düþünüþle biçimlendiren
Rabbin adýna oku
hem de seni
Rabbinin ismiyle muhatap almak üzere
seni yoktan yaratarak,
varlýða muhatap eden Rabbin adýna oku
oku…
ilgi ve alakadan yaratýlan sen
insaný alak’tan yaratmakta O’ Rabbin
bunca ilgisiz ve alakasýz,
bunca umursamaz ve þefkatsiz olmamalýydýn
sana yakýþmýyor bu
yetimi itip kakmak deðil senden beklenen
zayýfý ezmek deðil senin iþin
aç ve yoksulu terk etmek deðil senden umulan
oku…
çünkü Rabbin kerimlerin en keremidir
Kerim’dir Rabbin
seni keremiyle var etmiþtir hiç yoktan
seni insanlýða lütfetmiþtir sýrf cömertliðinden
insaný keremiyle yaratan Kerimler Kerimi
seni de kerim olarak yaratmýþtýr
oku…
ekremsin sen
böyle kalitesiz, böyle çirkin,
böyle kaba kalmaya razý olamazsýn
olduðun hal olmasý gerektiðin gibi deðil
senin Ekrem olan Rabbin
senin yetimi barýndýrmaný
aç ve yoksula sahip çýkmaný ister
oku…
O’ ki kalemle bildirir
Kerim olan Rabbin kalemi
kalbinin mürekkebiyle yeniden yazar seni
bildirir sana kim olduðunu
hatýrlatýr sana unuttuðu yanýný
bencilliðin kuyularýndan çýkarýr seni kalemle
bencilliðin karanlýðýndan temizler ellerini
kibrin kirini siler kalbinden
bir yetim gibi vicdanýnla yeniden buluþturur seni
yüzünü kara çýkaran
o utançlarýn ortasýndan çekip alýr seni
yeniden var eder kerim olarak
oku…
Rabbin bildirir sana bilmediðini
alaka’dan yaratýldýðýný hatýrlatýr sana
ruhunu cesedine özne yapar
kalbini kalýbýna anne yapar
yüzüne bakýlýr kýlar yeniden
bilmediðini bildirir sana
sonsuz lutfuyla
eþsiz þefkatiyle
nihayetsiz keremiyle
*
mescid-i nebevi’nin kuzey duvarýnda
hurma dallarýyla bir gölgelik ve sundurma yapýldý
buna suffa denildi
burada kalan müslümanlara
ashab-ý suffa ismi verildi
mescid-i þerifin suffasýnda kalan bu sahabilerin
medine’de, ne meskenleri
ne de aþiret ve akrabalarý
hiçbir þeyleri yoktu
aileden uzak
dünya meþgale ve gailesinden azade
tam manasý ile feragatkar bir hayata sahiptiler
kur’an ilmi tahsil eder
resul-i ekrem efendimizin
vaz ve derslerini dinleyerek
istifade ederlerdi
vakitlerini resul-i kibriyanýn huzurunda geçiren
bu mübarek zümre
efendimizden hep feyz alýrdý
resul-i ekremin medresesine
Allah için nefsini vakfetmiþ fedakar
ilim aþýðý talebeler idiler
efendimizin tespit ettiði muallimler
kendilerine kur’an öðretirlerdi
bunlardan yetiþenler
müslüman kabilelere kur’an öðretmek
sünnet-i resulullahý beyan etmek için gönderilirdi
bu cihetle de kendilerine kurra denilirdi
suffa ise bu itibarla
darü’l-kurra diye anýlmýþtýr
mütevazi fakat feyizli bir hayata sahiptiler
bu güzide sahabiler bir irfan ordusu idi
bütün mesailerini kur’an ve sünnet-i resulullahý
öðrenmeye hasretmiþti
gerektiðinde gazalara da katýlýrlardý
içlerinden evlenenler, suffe’den ayrýlýrdý
yerlerine baþkalarý alýnýrdý
bu güzide sahabiler ne ticaretle
ne bir sanatla meþgul idi
iaþeleri resul-i kibriya efendimiz,
sahabilerin zenginleri tarafýndan temin edilirdi
bu hususu,
suffa’nýn baþ talebelerinden biri
ebu hüreyre hazretleri
kendisinin çok hadis rivayet etmesini
garipseyenlere karþý verdiði cevapla
pek güzel ifade etmiþti
benim, fazla hadis rivayet ediþim garipsenmesin
çünkü muhacir kardeþlerimiz
çarþýdaki, pazardaki ticaretleriyle
ennsar kardeþlerimiz de
tarlalardaki, bahçelerdeki ziraatlarýyla
meþgul bulunduklarý sýrada
ebu hureyre, peygamberin (a.s.m.)
mübarek nasihatlerini hýfzediyordu
resul-i kibriya efendimiz,
ashab-ý suffa’nýn hem talim ve terbiyesi
hem de maiþeti ile çok yakýndan ilgilenirdi
onlarla daima oturur
sohbet eder, alakadar olurdu
zaman zaman da onlara
eðer, sizin için Allah katýnda
neyin hazýrlandýðýný bilseydiniz
yoksulluðunuzun
ve ihtiyacýnýzýn daha da ziyadeleþmesini isterdiniz
resul-i ekrem efendimiz
bir kere hz. fatýma (r.a.)
el deðirmeni ile un öðütmekten yorulduðundan
þikayet ederek bir hizmetçi istediðinde
efendimiz ciðerparesini reddetmiþ
þöyle buyurmuþtu
kýzým sen ne söylüyorsun
ben henüz ehl-i suffa’nýn maiþetini yoluna koyamadým
bir gün, ashab-ý suffanýn baþlarýna durmuþ
hallerini tetkikten geçirmiþti
fukaralýklarýný, çekmekte bulunduklarý zahmetleri görmüþ
þöyle buyurarak onlarýn kalplerini hoþ etmiþti
ey ashab-ý suffa size müjdeler olsun ki
her kim þu sizin bulunduðunuz hal ve sýfatta
bulunduðu durumdan razý olarak bana mülaki olursa
o benim refiklerimdendir
resul-i kibriya efendimize herhangi bir þey getirilince
sadaka mý, yoksa hediye mi diye sorardý
getirenler, sadakadýr cevabýný verirlerse
onu el sürmeden ashab-ý suffaya ulaþtýrýrdý
hediyedir cevabýný verirlerse onu kabul eder
ashab-ý suffaya da ondan hisse ayýrýrdý
kainatýn efendisi peygamber efendimiz (a.s.m.)
sadaka kabul etmez,
sadece hediye kabul ederdi
bir gün adamýn biri, tabakla hurma getirmiþti
adama, sadaka mýdýr ,hediye midir diye sordu
adam, sadakadýr cevabýný verince,
peygamber efendimiz onu doðruca
suffa ehline gönderdi
biz muhammed ve ehl-i beyti sadaka yemeyiz
bize sadaka helal deðildir buyurdu
þu ayetin ashab-ý suffa hakkýnda
nazil olduðu da rivayet edilmiþtir
‘sadakalar,
kendilerini Allah yolunda hizmete adamýþ
fakirler içindir ki
onlar yeryüzünde dolaþýp
hayatlarýný kazanmaya fýrsat bulamazlar
onlarýn hallerini bilmeyen kimse,
istemekten çekindikleri için
onlarý zengin sanýrdý
ey habibim, sen onlarý yüzlerinden tanýrsýn
yoksa onlar insanlardan ýsrarla bir þey istemezler
ve siz her ne baðýþta bulunursanýz
þüphesiz Allah onu hakkýyla bilir’
suffe ile
yeni dinin temel inanç esaslarýnýn öðretilip yaþatýlacaðý
peygamber rehberliðinde sürdürülen bir hayatýn
medine’den tüm arap yarýmadasýna yol alacaðý
bir okul doðuyordu
suffe ile
peygamber’in aile, ibadet ve sosyal hayat tecrübeleri
baþta medine olmak üzere
bu kampüsten ulaþýyordu bütün insanlýða
mescidin arka kýsmýnda yer alan
üstü hurma dallarýyla örtülmüþ gölgeliðe nispetle
suffe diye anýlacak olan bu mekanda
okuma-yazma baþlangýç olmak üzere
ilmin kapýlarý sonuna kadar açýlýyordu
kur’an-ý kerim’in ahenk ve teganni kaideleriyle
tefekkür edilerek okunmasýndan
surelerin ezberine
kur’an ayetlerinin günlük hayat içinde
tatbikine yönelik yapýlan
tefsir çalýþmalarýndan
hadislerin ezberlenmesine kadar
hummalý bir gayret yaþanýyordu suffe’de
suffe ashabý içinde
talha b. ubeydullah (r.a.)
ebu said el-hudri (r.a.)
ebu hureyre (r.a.)
ebu zer el-gýfari (r.a.)
bilal-i habeþi (r.a.)
abdullah b. ömer (r.a.)
abdullah b. mes‘ud (r.a.)
sa’d b. ebi vakkas
bera b. malik (r.a.) gibi
tanýnmýþ sahabiler de yer alýyordu
suffe
islam tarihinin ilk yatýlý üniversitesi idi
sayýlarý 70 ile 400 arasýnda deðiþen
çeþitlilik gösteren
mescidde her zaman
ilim ve ibadetle meþgul
suffe ashabýnýn dini tebliðde bulunmak üzere
arap yarýmadasýnýn en uç bölgelerine kadar gittikleri biliniyor
suffe, zühd ve ilim okuludur
suffe’nin müfredatý
devlet adamý yetiþtirecek kadar dinamik
zühdün zirvelerinde rehberlik edecek kadar da dingin
talebelerin yetiþmesine uygun olarak tasarlanmýþtý
en çok hadis rivayet eden yedi sahabiden üçünün
ebu hureyre (r.a.),
abdullah b. ömer (r.a.)
ebu said el-kudri’nin (r.a.)
suffe ashabý’ndan çýkmýþtý
onlarýn þöhretleri medine’yi çoktan aþmýþtý
suffe ehli sýk sýk akþamlarý
imkaný olan sahabe sofralarýna misafir olmuþtur
bazen de hayýr ve hasenat sahiplerinin getirdikleri
hurmalarla açlýklarýný savuþturmuþlardýr
etrafýnda dört halkasý bulunan
dört kiþi tarafýndan taþýnan garra adýndaki
meþhur karavanadan yemek yerlerdi
suffe’de barýnan fakirler
dünyevi lezzetlerin çok uzaðýnda yaþarlardý
redfer