bir gül tazeliðinde selamlamak üzere gün seni
kalbine binlerce þafak dokunuyor gün ýþýðýnýn parmak uçlarýndan
bir müjde giyiniyor sokaklarýn çehresi
bir taze nefes olup göðsünde alýyorsun yeni alemi
bir diri bakýþla çerçeveliyorsun kaldýrýmlarý
sokak gölgelerini, gürültüleri
sözüyle bütün sabahlarý müjde eyleyen kutlu elçi’yle
aðýz birliði etmek üzeresin
göðün ve yerin nuruna elçilik eden o aydýnlýk yüz’ün
yöneldiði kýble dönüyor yüzüne
o ebedi tebessümün hep yine
hep yeniden doðduðu an öpüyor alnýný
sana senden de yakýn olanýn
seni senin seni sevmenden de önce
sevenin sonsuz ve sessiz yakýnlýðý deðsin alnýna
secdede bekliyor sonsuz ve yumuþak yakýnlýklarýn hepsi
sabah vakti
bin telaþýn yamaçlarýnda savruluyor saçlarýn
koþturmalarýn ortasýnda serin bir rüzgarý özlercesine
kývranýyor kalbin
vaktin zirvesinde uykularýn en talihsizi yakýþýyor yakana
uyanmayý sonuna çok gören bir uyku bu
gün uykusu
gündüz sarhoþluðu
yoðun iþlerin, önemli önceliklerin, ertelenmiþ düþlerin sonrasýnda
yakýnlýklarýn en güzelini özlüyor, sýlasýna uçmak istiyor ruhun
geliþiyle ateþlerin söndüren o elçi’nin bin umutla koþtuðu
sonsuz tebessümle sýðýndýðý o kapýnýn eþiðindesin
varlýðýyla saðýr duvarlarý yýkan
bakýþýyla küskünlükleri deviren
duruþuyla uzaklýklarý eriten
gül yüzlü’nün özlendiði yere çaðrýlýsýn
tenini bin gülistanda aðýrlýyor rükularýn hepsi
ana þefkatinden öte bir þefkatle üzerine titreyen
kederlerinin hepsini kalbinden silip süpüren
korkularýnýn cümlesini sessizliðiyle susturan o elçi’nin
durduðu yerde
durasýn
durulasýn
öðle vakti
gölgelerin uzuyor; hatýralarýn soluyor
güzün solgun yapraklarýn alnýnda birikiyor
eriyor vakit, kayýp gidiyor avuçlarýn bile avuçlarýndan
tenin çekiliyor dünyanýn kýyýlarýndan
ayaklarýný sýký sýkýya bastýðýn toprak seni de çekiyor
isimsiz kalmýþ
unutulmuþ bir taþýn altýna
beli bükülüyor mutluluklarýn
sesi kýsýlýyor hesapsýz sevinçlerin
dudaðý kuruyor sahte ümitlerin
asr’ý saadet eyleyenin elinden kanatlanýyor ümit kuþlarý
vakti, sonsuzluðun avuçlarýna akýtan elçi’nin gözlerinden
uçuyor hüznün baygýn kelebekleri
dünyayý, ebediyetin tarlasý eyleyip
terk edilmiþ tohumlarý uyandýran muhammed’in [asm]
yüzünden geçiyor sevinçli maviler
yüzünü sonsuz aynalara hazýrlayan
sözünü sonsuz mutluluklarýn vadisine akýtan
gözünü bitmez huzurlarýn pencere önüne taþýyan
o elçi’nin eðildiði yere eðil
rükularda dirilt ümitlerini
secdelerde bul yitirdiklerini
ikindi vakti
alaca zamanlarýn
hoyratça týrmaladýðý loþ kentlerde bir yalnýzsýn
saðýr vakitlerde bir çaresizsin
silahlarýn konuþtuðu,
hasetlerin kol gezdiði
kibirlerin boy verdiði
amansýz kuyulara itilmiþ bir yetimsin
elinden tutan yok
baþýný kurtaramýyorsun her akþam göðü kana bürüyen,
yýldýzlarý karanlýða bulayan akþamlarýn aldýrýþsýz geçiþinden
geri gelmiyor gün
bir dahasý yok yaþamanýn
akþamýn kýzýlca kýyametini avuçlarýnda
gül kýzýlý bir dua eyleyen kutlu elçi’nin
müjdesi duyuluyor dinle
çürüyüp giden saatler
nefes nefes solan hayatýn özünü
damýtmaya çaðrýlýyorsun seccadeye
ellerini sonsuzluða baðla þimdi kýyamda
tükeniþ rüzgarlarýndan uzak tutamadýðýn saçlarýný
ahrete uzat þimdi rükularda
bir türlü vefalý aynalara vuramadýðýn yüzünü
sonsuzluða akýt secdelerde
akþam vakti
gecenin koynuna yuvarlandý dünya
yakasý çözüldü tutkularýn
gömleði yýrtýldý hýrslarýn
ayaðýna yýldýzlar dolandý sýð telaþlarýn
gözler yeni avuntular arýyor renkli kuyularda
bir göz kapaðýnýn ardýna savruluyor
kimlikler, benlikler, bencillikler
eþitleniyor alem
yetimin uykusunda bir rüya saltanatý uyanýyor
zalimin yastýðýnda bin cehennem alev alýyor
aldatýcý aydýnlýklarý terk eden
yakýcý bencilliklere sýrt dönen
rahmet yaðmurunun altýnda
ýslanýyorsun
yalnýzlýðýný insaný alaka’dan ve ilgiden yaratan Rabbiyle
sonsuz komþuluða çeviren kutlu elçi’nin yolunu
adýmlýyorsun
yüzünü çevirdiðin kýblede bekliyor vuslat müjdesi
sözlerin eylediðin ayetlerde birikiyor sonsuzluk nefesi
bedenini yoðurduðun namazda bekliyor seni
kerimlerin en Keremi
yokluða meydan okumaya dönüþtür þimdi namazýný
bencilliðe karþý durmak için eðil
kibirlenmeyi aþaðýlamak için in secdeye
yatsý vakti
*
mekke’de iken müslümanlar ibadetlerini gizlice yapýyor
namazlarýný kimsenin göremeyeceði yerlerde kýlýyorlardý
dolayýsýyla orada namaza açýktan davet etmek gibi
bir mesele söz konusu olamazdý
ancak, medine’de manzara tamamýyla deðiþmiþti
dini serbestiyet vardý
müslümanlar rahatlýkla ibadetlerini ifa ediyorlardý
din ve vicdanlarý baský altýnda bulunmuyordu
müþriklerin zulüm, eziyet ve hakaretleri de
mevzu bahis deðildi
mescid-i nebevi inþa edilmiþti
müslümanlarý namaz vakitlerinde
bir araya toplayacak bir davet þekli
henüz tesbit edilmemiþti
müslümanlar gelip vaktin girmesini bekliyor
vakit girince namazlarýný eda ediyorlardý
resul-i ekrem bir gün
ashab-ý kiramý toplayarak kendileriyle
nasýl bir davet þekli
tespit etmeleri gerektiði hususunda
istiþare etti
sahabilerin bazýlarý
hristiyanlarda olduðu gibi çan çalýnmasýný
diðer bir kýsmý yahudiler gibi boru öttürülmesini
bir kýsmý da mecusilerin ki gibi
namaz vakitlerinde yüksek bir yerde
ateþ yakýlmasýný teklif etti
peygamber efendimiz,
bu tekliflerin hiç birini beðenmedi
o sýrada hz. ömer söz aldý
ya resulallah… halký namaza çaðýrmak için
neden bir adam göndermiyorsunuz…diye sordu
resul-i ekrem o anda
hz. ömer’in teklifini uygun gördü
hz. bilal’e,
kalk ya bilal, namaz için seslen ….
bunun üzerine hz. bilal
bir müddet medine sokaklarýnda
essela, essela… diye seslenerek
müslümanlarý namaza çaðýrmaya baþladý
aradan fazla bir zaman geçmeden
ashabdan abdullah bin zeyd bir rüya gördü
rüyasýnda, bugünkü ezan þekli kendisine öðretildi
hazret-i abdullah sabaha çýkar çýkmaz
sevinç içinde gelip rüyasýný
peygamber efendimize anlattý
resul-i ekrem,
inþallah bu gerçek bir rüyadýr… buyurarak
davetin bu þeklini tasvip etti
hz. abdullah, resul-i ekremin emriyle ezan þeklini
hz. bilal’e öðretti
hz. bilal, yüksek ve gür sedasýyla
medine ufuklarýný ezan sesleriyle
çýnlatmaya baþladý
Allahü ekber, Allahü ekber
Allahü ekber, Allahü ekber
eþhedü enlailahe illallah
eþhedü en lailahe illallah
eþhedü enne muhammede’r-resulullah
eþhedü enne muhammede’r-resulullah
hayye ale’s-salah, hayye ale’s-salah
hayye ale’l felah, hayye ale’l felah
Allahü ekber, Allahü ekber
lailahe illallah
medine ufuklarýnýn
bu seda ile çýnladýðýný duyan hz. ömer
heyecan içinde evinden çýkarak
resul-i ekremin huzuruna vardý
durumu öðrenince
ya resulallah
seni hak dinle gönderen Allah’a yemin ederim ki
abdullah’ýn gördüðünün aynýsýný ben de gördüm
biraz sonra birkaç kiþi daha geldi
ayný rüyayý gördüklerini söylediler
peygamberimiz (s.a.v.) birkaç kiþinin
ayný þeyi görmesinden dolayý
Allah’a hamt etti
islamýn ne derece fitri ve nezih bir din olduðu
bu davet þeklinin tespitinden de anlaþýlýyor
redfer