gecenin elini göðsünden sýyýrma vaktiydi
gözleri kamaþtýran beyaz el olmak vakti
ay çýkýverdi ortaya
ve saat yaklaþtý
apaçýk, apak bir ayet olarak göründü ay
yeni baþtan
baþtan baþa
yarýldý ay
o gece parmaðýný göðe uzattý peygamber
aya yöneldi gözleri
gökten hiç ayrýlmayan gözleri
susamýþ arzýn dudaðýna
semanýn göðsünden ana sütü aklýðýnda
sözler emdirdiði anlardý
gökte ki ay
dudakta ki söze
sessiz yoldaþlýðýnýn gözle görünür olacaðý
gece geldi çattý
ki göklü bir ayettir ay
gökte ki sözdür
zerrece ihtilafý yok Rabbine
her dem itaat çizgisinde
ak alný hep secdede
göklü heyecanlarýn yeryüzüne uzanan ýþýltýlý dal ucudur
semavi gündemlerin mahcup edasý
dünyayý ardýna alanlarýn süt beyaz öncüsü
gecenin göðsüne sokulmuþ yed-i beyzadýr
beklenmedik bir þeydi
ikiye ayrýldý hilalin kavsi
olacak þey deðildi
olmazlarý olduraný inkar ederek yaþayanlarýn
yürekleri yarýldý
imkansýzý mümkün kýlanýn,
hükümlerini yok sayanlarýn acý firarlarý baþladý
kamerin yarýlmasý
aslýnda kaderin yarýlmasýydý
*
müþrikler, gördükleri her mucizeye
bir kulp takarak
nazarlarda basit bir hadiseymiþ gibi
göstermek isteyerek
hem kendilerini
hem de halký aldatma yoluna gidiyorlardý
zaman zaman da akýllarýnca resul-i ekremi
güç durumda býrakmak niyetiyle
meydana gelmesini mümkün görmedikleri
isteklerde bulunuyorlardý
eðer, gerçekten Allah tarafýndan vazifelendirilmiþ
bir peygamber isen,
þunu þunu yap
þunu þunu göster de, görelim
diyorlardý.
isteklerde bulunurken maksatlarý iman etmek deðildi
bilakis kainatýn efendisini güç durumda býrakmaktý
fakat, Cenab-ý Hak,
müþriklere karþý sevgili resulünü hiçbir zaman
güç durumda býrakmýyordu
hiç bir zaman muavenet ve muhafazasýný
üzerinden eksik etmiyordu
yine bir gün
kureyþin ileri gelenlerinden ebu cehil,
velid bin muðire gibilerin de içinde bulunduðu
bir grup müþrik
peygamber efendimize gelip
eðer sen, gerçekten söylediðin gibi
Allah tarafýndan vazifelendirilmiþ bir peygamber isen
bize ay’ý ikiye ayýr
öyle ki
yarýsý ebu kubeys daðý
diðer yansý kuaykýan daðý üzerinde görülsün
resul-i ekrem efendimiz
þayet bunu yaparsam, iman eder misiniz
onlar, hep bir aðýzdan
evet, iman ederiz dediler
davasýnda haklý ve doðru olduðunu göstermek için
mucizeyi istemek peygamberin vazifesiydi
istenilen mucizeyi yaratacak ise Cenab-ý Hakk’tý
ay’ýn bedir haliydi
yani en güzel göründüðü 14. gecesiydi
kainatýn efendisi,
Allah’ýn emir ve iradesi dairesinde
hareket eden aya
þahadet parmaðýyla iþaret etti
bu iþaret-i nebevi kafi geldi
ve ay ikiye ayrýldý
öyle ki
yarýsý müþriklerin istedikleri gibi
ebû kubeys daðý üzerinde
diðer yarýsý kuaykýan daðý üstünde
iki parça halinde görünüyordu
resul-i kibriya efendimiz, orada bulunan halka
þahit olunuz
þahit olunuz…
diye seslendi
apaçýk mucize karþýsýnda da müþrikler
inat ve inkarlarýndan vazgeçmediler
üstelik
bu da ebu kebþe’nin oðlunun bir sihridir diyerek
asýlsýz bir tevilde bulunup
kendi kendilerini aldatma
ve teselli etme yoluna saptýlar
gözleri önünde cereyan eden hadiseyi
elbette inkar edemezlerdi
inkar edemedikleri için de
çýkar yol olarak sihirdir demek zorunda kalýyorlardý
sýrf resul-i ekrem efendimizin davasýný
tasdik etmemek için
bu apaçýk mucizeye sihirdir diyen müþrikler
aralarýnda þöyle konuþmaktan da edemediler
þayet muhammed büyü yaptý ise
bu büyüsü bütün yeryüzünü kaplayamaz ya
etraftan gelecek olan yolculara soralým
bakalým onlar da gördüklerimizi görmüþler mi
etraftan gelen yolculara sordular
onlar da aynýsýný gördüklerini itiraf ettiler
bütün bunlara raðmen
ruhen ve kalben tefessüh etmiþ
þirkle gönüllerini kirletmiþ müþrikler
iman ederiz vadinde bulunduklarý halde
inanmadýlar
ebedi saadetin kaynaðýna koþmadýlar
üstelik arkasýndan da þöyle dediler
yetim-i ebu talib’in sihri
semaya da tesir etti
bu parlak mucizeyi inkar etmeleri üzerine
Cenab-ý Hak,
inzal buyurduðu ayet-i kerimelerde
hadisenin vuku bulduðunu bildirip
onlarýnsa imansýzlýkta
yalanda diretip durduklarýný beyan etti
‘kýyamet yaklaþtý
ay yarýldý
onlar bir mucize görseler yüz çevirir
ve bu kuvvetli bir sihirdir,derler.
peygamberi yalanlayýp kendi heveslerine uydular
fakat takdir edilen her þey
bir gayeye ulaþacaktýr’
þakk-ý kamer,
þakk-ý kader oldu
sihir dediler sadece
hep süregelen bir sihir
baðrýþtýlar
ebu talib’in yetiminin sihri göklere kadar uzandý
iç seslerini bastýrmak için gürültüye boðdular vicdanlarýný
sihir bu diye baðýrdýkça,
sihir bu diye çýðlýk attýkça
kendi aldanýþlarýný itiraf ettiler
güç yetiremediklerinin belgesi oldu avazlarý
inkarlarý ayyuka çýktý
göz yanýlmasý saydýlar, ay yarýlmasýný
gördüðüne aldandýklarýný gördü gözleri
ilk defa…
ince bir zar gibiydi güvenceleri
her an yýrtýlabilir
her an parçalanabilirdi
yýrtýldý,parçalandý,yarýldý ay
korkudan kaçýþtýlar
yarýlýnca ay
her þeyin olaðan gidiþine
her þeyin sýradan akýþýna
aldanýþlarý gün yüzüne çýktý
ayýn yarýlmaksýzýn duruþu da sýradan olmaktan çýktý
ayýn yarýlmasý mucizeydi
müþriklere göstermek içindi
kaskatý kalpleri yumuþatmak içindi
…’ne olmuþ ki kalplerinize
taþ gibi katýlaþtý, hatta taþtan da’
acý sitemini duyacaktý insanlýk
taþlarý utandýran katýlýk ancak insan kalbinde vardý
ayný þekilde, ateþin ibrahim (as) teni karþýsýnda
serin ve selim oluþu
ateþin yakýcýlýðýnýn da olaðan olmadýðýný
hatýrlatmak içindi
ayýn sessiz kaderini yazacak kadar
yakýndý Allah
çýlgýn ateþ yalýmlarýnýn uçlarýný tutacak kadar
yakýndý Allah
münkirlerin zannýný yýrttý o gece ay
eðildi yeryüzüne ve fýsýldadý inceden
gözlerin inanýlmaz bulduðu o gerçek
göðün gündemini sarsacak kadar ciddiydi
kaçýnýlan hakikat
gökyüzü kadar sakin ve sýnýrsýzdý
maviler kadar müjdeli ve kuþatýcýydý
göðün altýndan kaçamazdýlar
nereye gitseler gök vardý
ayý inkar edemezdiler
hep baþuçlarýnda doðan aydý
aya bakan gözlerin de
ayan beyan sahibiydi O’
o gece,
peygamber’in hatýrýnýn göðe kadar taþtýðýný gördü kalabalýklar
iþaret parmaðýnýn dokunmasýyla yarýldý insanlýðýn kaderi
sözün elçisi
sözün göklü olduðunu ayýn yüzünde gösterdi
iþaret parmaðý ayý gösterdiðinde
ay da iþaret parmaðý olup
peygamber’i gösterdi
mekke’nin sadýk dostlarýna dost oldu ay
baþýný yerden kaldýrdý ezilmiþlerin
sözün hükmünün daðlardan aðýr olduðunu gösterdi suskunlara
vahyin müjdesinin gök kadar mavi olduðunu fark ettirdi
sevindirdi
ay vaktine uyandýrdý dostlarýný
ay kadar yükseltti ümitlerini
Allah’ýn elçisi’nin ay vaktinde
iþaret ettiði gerçek ayan beyandý þimdi
gökte ay gibi
vaktin gözbebeðini büyütüyordu durmadan
mekanýn yüzüne gökten ince gamzeler düþürüyordu
parçalýyordu alýþkanlýklarý
cehaletin tozlu perdelerini yýrtýyordu
ümitsizliðin kara gömleðini hilal inceliðiyle yýrtýyordu
göðüslere ay çarpýntýsý düþürüyordu
göðe kayýyordu yeryüzünün heyelaný
iki parçasý iki kanat oluyor ayýn
kab-ý kavseyn fotoðrafý veriyor
birbirine bitiþik iki yay oluyor
en güzel hale ayna oluyor ay
Allah’ýn hem kulu hem elçisi olan Muhammed (sav)’in
halini çiziyor göðün göðsüne
iki kanatlý kelebek oluyor
aþaðýdan yukarý kulluðuyla çýkýyor
yukarýlardan aþaðý elçiliðiyle iniyor
*
aydan ýþýklý pareler düþürdü kederli avuçlara
dünyanýn parçalanmýþlýðýnýn üstüne çýktý garipler
hayallerini göðün yüzüne kondurdular
adlarýný apaçýk zaferin beyaz sayfasýna yazdýrdýlar
gözlerin inanýlmaz bulduðu o gerçek
göðün gündemini sarsacak kadar ciddiydi
yere baðlý
göðe asýlý bir gece yürüyüþçüsü
az sonra gelecekti
gece yürüyüþünün ilk çýtýrtýsý duyulacaktý alemde
miraç yolculuðunun ilk adýmýnýn titretmesiyle
daðlarý parçalayan sözlerle
yarýlacaktý ay
göðün avuçlarýný kanatacaktý izzeti
ay ayna olacaktý elçiye
elçi ayna olacaktý ayýn kaderine
kaçýlan hakikat
gökyüzü kadar sakin ve sýnýrsýzdý
maviler kadar müjdeli ve kuþatýcýydý
göðün altýndan kaçamazdýlar
nereye gitseler gök vardý
ayý inkar edemezdiler
hep baþuçlarýnda doðan aydý
aya bakan gözlerin de
ayan beyan sahibiydi O
redfer