Hakk’a yönelen alýnlarda nurdur efendimiz
kederle aðlayan bir gözde yaþ
sevgiyi þefkat þefkat
saygýyý hürmet hürmet çoðaltýr efendimiz
maviliklerin kabaran bulutlarýna yükleyerek
enginlere gönderir yegan yegan sevgileri
inanç özlü kainatý sindirir sözlerine
sarýndýrýr ruhlarýný insanlarýn
yankýsýný paylaþtýrmak üzere sevincin
her gecenin ardýnda açan yeni bir sabahtýr efendimiz
mustarip yollardan güneþe uzatýr ellerini
bütün sözler susarken kutsal bir göreve baþlar
hep yeniden
her kelimele yeniden öðrenilir
ilkbaharlar üzerine bir medeniyet kurulur hep
ýraklarý yakýn getirir efendimiz
içimizde yaþar
hepimizin içinde yeniden baþlar hep
nerede hasretler ve özlemler sona eriyorsa
orada mutlak efendimiz var
bütün çiçekler onun yalnýz ve çileli topraðýnda açar
bir harfine kýrk yýl köle olmakla çýkýlýr zamanýn yücesine
uyanýlmaz uykulara varmadan
kucaðýndan rahmet yüklü zembiller dökülür hep
*
bir pazartesi gecesi idi
nur daðý derin ve manalý
bir sessizliðe bürünmüþtü
o civarda her þeyde
onunla birlikte sessiz ve sakindi
konuþulacaklarý kim bilir dinlemek
söylenenleri adeta duyabilmek
eþsiz mazhariyetine ermek için
gecenin yarýsý geçmiþ
zaman seher vaktine ayak basmýþtý
bülbüllerin ötmeye baþladýðý
güllerin bütün güzellikleriyle
etrafa koku tebessümleri daðýttýklarý
Allah’ý zikredenlerin coþup
sonsuz hazza eriþtikleri
müstesna vakit
vahiy meleði cebrail (a.s.)
en güzel bir insan suretine bürünmüþtü
mis gibi kokularla
çevre buram buram kokmaktaydý
havf ve reca
heyecan ve sükünet tecellileri
iç içe idi
cebrail (a.s.), son derece sevinçli
son resul ile
peygamberler Peygamberi ile muhatap olacak
habibullah ünvanýný imaný
ibadeti, tefekkürü
ve mücahedesiyle hak edecek olan
sultan-ý levlak ile konuþacak
onunla yüz yüze gelecekti
beklenen an gelmiþti
vahiy meleði cebrail (a.s.)
bu ýssýz ve karanlýk gecede
güzel bir insan suretinde,
etrafa ýþýl ýþýl nurlar saçarak
göz kamaþtýrýcý bir aydýnlýkla
kainatýn efendisine göründü
tatlý fakat gür bir seda ile hitap etti
oku…
alemlerin efendisini hayret ve korku sardý
yüreði ürperiyordu
ben okuma bilmem diye cevap verdi
hazret-i cebrail
kendilerini kucakladý
ve sýkýp býraktýktan sonra
tekrar..oku… diye seslendi
fahr-i kainat ayný cevabý verdi
ben okuma bilmem…
hazret-i cebrail, ikinci kere
alemlerin efendisini kucakladý
sýkýp býraktýktan sonra seslendi
oku…
bu sefer fahr-i kainat
ben okuma bilmem
söyle ne okuyayým…
bunun üzerine melek
Allah’tan aldýðý
resülüne teslim etmeye geldiði
alak suresinin ilk ayetlerini okudu
baþýndan sonuna kadar
Yaratan Rabbinin ismiyle oku
O Rabbin ki
insaný bir kan pýhtýsýndan yarattý
oku.
Rabbin sonsuz kerem sahibidir
O, insana kalemle yazmayý öðretendir…
heyecan ve haþyetin son haddinde
alemlerin efendisi bizzat konuþtuðu lisanla
nazil olan ayetleri
kelimesi kelimesine tekrar etti
artýk, inen ayetler
Allah resulünün hem diline
hem kalbine yerleþmiþti
o andaki vazifesi
sona eren hazret-i cebrail
kayboldu birden bire
ilahi vahye muhatap olmanýn verdiði
heyecan, haþyetle
titreyen Allah resulü
maðaradan çýktý
mekke’ye doðru hareket etti
yolda birçok garipliklerle karþýlaþtý
dað, taþ ve aðaçlar
esselamü aleyke ya resulallah diyerek
onu selamlýyor
yüksek vazifesinden dolayý
tebrik ediyorlardý
evine varan efendimiz
karþýlaþtýðý hadisenin azameti haþyeti karþýsýnda
konuþamaz hale gelmiþti adeta
kendisini merak içinde karþýlayan vefakar zevcesi
hatice-i kübra’ya
beni örtünüz
beni örtünüz diyebildi
sadýk zevce bu emri alýnca
yüzündeki baþkalýðý sezmesine raðmen
hiçbir þey sorma cesaretini gösteremeden
alemlerin efendisini þefkat ve hürmetle
yataðýna yatýrdý
üstünü örttü
hira’da yalnýzlýk arayan fahr-i alem
þimdi de evinde düþünceleriyle baþ baþa idi
bir müddet sonra
bir nebze olsun
rahat ve sükunete kavuþtuklarý belli idi
hatice-i kübra’ya baþýndan geçenleri
olduðu gibi anlattý
ve ekledi
korkuyorum ey hatice
bana bir zararýn gelmesinden korkuyorum
bir peygambere
hem de en þerefli peygambere
ilk zevce olacak kadar yüksek bir kabiliyet
anlayýþ ve basirete sahip Hz. Hatice
her halinden son derece emniyet duyduðu beyi
kainatýn efendisinin
itminan arzusunu þu sözlerle teyit etti
hiçbir korku ve endiþe duymana sebep yok
hiç üzülme
Allah senin gibi bir kulunu
hiçbir zaman utandýrmaz
ben biliyorum ki
sen sözün doðrusunu söylersin
emanete riayet edersin
akrabalarýna yakýn alaka gösterirsin
komþularýna nazik ve müþfik davranýrsýn
fakirlere yardým elini uzatýrsýn
gariplere evinin kapýsýný açýp
onlarý misafir edersin
uðradýklarý felaket ve musibetlerde
halka yardým edersin
ey amcamýn oðlu
sebat et
vallahi…ben senin
bu ümmetin peygamberi olacaðýný ümit ederim
bütün bu olup bitenler elbette manasýz deðildi
ve bir þeyler ifade ediyorlardý
sorup soruþturup, öðrenmek ise
hz. hatice’ye düþüyordu
kime gidebilirdi
bu iþlerden kim anlayabilirdi
kime itimat edebilirdi
hazret-i hatice, uzun uzadýya düþündü
sonunda danýþacaðý adamý tespit etti
amcasý oðlu varaka bin nevfel
o oldukça yaþlanmýþ saf bir hýristiyandý
gözleri görmez olmuþtu
ama gönlü aydýnlýktý
tevrat ve incil’i okumuþ
onlardan pek çok þeyler öðrenmiþti
hazret-i hatice vakit kaybetmeden
peygamber efendimizle amcasý oðluna gitti
varaka, önce resul-i ekrem efendimizi dinledi
o, baþýndan geçenleri anlattýkça
renkten renge giriyordu varaka
efendimiz sözlerine son verince
varaka haykýrdý
kuddus… kuddus
bu gördüðün melek
yüce Allah’ýn masa peygambere gönderdiði
ruhu’l-kudüs’tü
namus-u ekber’di
sen ise bu ümmetin peygamberisin
ah
ne olurdu
yeni dine halký çaðýrdýðýn günlerde
ben de genç olaydým
kavmin seni yurdundan çýkaracaklarýnda
teþke sað olsaydým
bu ifadeler
hem Allah resulünü
hem de hazret-i hatice’yi
bir derece rahatlattý
efendimizin anlamadýðý bir þey vardý
kavmi onu niçin yurdundan çýkaracaktý
bu sualine varaka cevap verdi
evet…seni buradan çýkaracaklar
senin gibi vahiy teblið etmiþ bir kimse yoktur ki
düþmanlýða uðramamýþ olsun
eðer, senin davet gününe yetiþirsem
bütün gücümle sana yardým ederim
varaka bin nevfel gerçeði konuþuyordu
gizlenmesi kabil olmayan
bütün açýklýðýyla ortaya konmasý gereken gerçeði
bundan sonra resul-i ziþan efendimiz
hazret-i hatice ile birlikte
varakanýn yanýndan ayrýldýlar
beþeri aklýmýzla hikmetini tam kavrayamadýðýmýz
peygamber efendimizin tekrar büyük bir sýkýntý
üzüntü duyduðu fark ediliyordu
öyle ki
adet dünya kendisine dar gelmekteydi
bu dar dünyadan kurtulmak istemekteydi
cebrail (a.s.) teselli için bu esnada
birkaç sefer kendilerine görünmüþtü
Allah resulü tam kýrk gün
karþý karþýya kaldý bu üzüntü ile
dünya darü’l-hikmet olmasý sebebiyle
onda her þey þüphesiz hikmetle
cereyan etmekteydi
aklýmýzýn küçücük terazisiyle biz
bazen bu gibi hadiselerin
sebep ve hikmetlerini yakalarýz
bazen de yakalamamýz mümkün olmaz
sebep ve hikmetini bilmeyiþimiz
elbette hadiselerin hikmetsiz cereyan ettiklerine
hiç bir zaman delil olmaz
hele peygamberlik gibi
her þeyi hikmet kalemiyle programlanmýþ
bir vazifenin içine
elbette hikmetsizliðin girmesine
imkan ve ihtimal yoktu
bu yüzden
vahyin bir ara kesilmesi
þüphesiz birçok sebebe binaen cereyan etmiþti
biz hikmetlerin künhüne vakýf deðiliz
Allah resulü ilk vahiy karþýsýnda
fazla telaþ duymuþ
ruhu adeta vahyin aðýrlýðýyla sarsýlmýþtý
ruhunun ve sair latifelerinin biraz sükun bulmasý
daha sonra gelecek vahye hazýrlanmasý için
bu hadise vuku bulmuþ olabilir
ruh-u ahmed’in (a.s.m.)
ýztýrap ve elemlere dayanmaya þimdiden alýþtýrýlmasý
vahye daha fazla iþtiyak duymasýný temin etmekte olabilir
kýrk günlük bir aradan sonra
efendimize vahiy tekrar gelmeye baþladý
bizzat kendileri þöyle anlatmýþlardý
bir gün giderken, aniden
gökyüzünde bir ses iþittim
baþýmý kaldýrýp baktýðýmda
hira’da bana gelen meleði
yerle gök arasýnda
bir kürsü üzerinde oturmuþ gördüm
ürpererek yere çöktüm
evime dönüp
beni örtünüz…
beni örtünüz … dedim
bunun üzerine Yüce Allah þu ayeti indirdi
ey elbisesine bürünen
kalk ve insanlarý Allah’ýn azabýndan sakýndýr
Rabbini büyük taný
elbiseni temiz tut
azaba sebep olacak günahlardan uzak dur.
vahy tekrar gelmeye baþlayýnca
resul-i kibriya efendimizin ruhundaki sýkýntýlar dindi
iç alemi huzur ve sükuna erdi
Cenab-ý Hak, serapa ahlaki güzelliklerle
süslemiþ olduðu Hazret-i Muhammed’i (a.s.m.)
peygamberlik vazifesiyle vazifelendirmekle
onu insan nev’i içinde
en mümtaz
en seçkin mevkie çýkarmýþ oluyordu
ayný zamanda yüce Allah’ýn
umum kainatta cari olan her nevide
bir ferdi mümtaz halk edip
o nevin medarý fahri
ve medarý kemali yapar
Cenab-ý Hakk’ýn esmasýnda
bir ismi azam olduðu gibi
sanatlarýnda da bir ferdi ekmel bulunacak
kainata daðýtýlmýþ kemalatý
o fertte cem edip ,toplayýp
kendine medarý nazar edecek
ve herhalde o ferdi ferit
insandan olacak
ve insanlar içinde herhalde o ferdi
muhammed aleyhisselatü vesselam olacak
þimdiye kadar hiçbir tarih
onun gibi bir ferdi göstermedi
ve gösteremeyecekte
ahlak-ý hasenenin en yüksek derecesi
vird-i zebaný kur’an-ýn mucizül-beyaný
elbette ferd-i mümtazdýr efendimiz
bu alemin hem çekirdeði
hem de meyvesidir efendimiz
redfer