yüreði yanýyordu,
köz düþmüþ gibi çýplak duygularý
içindeki isyan savaþýný duyabiliyordu
karaltýlar geçiyordu
eminenin kara gözlerinden
bir uçtan bir uca ölü bir sessizlik girmiþti köye
delik tabanýndan giren çamurun soðuðu ciðerine iþlemiþti
içinde fýþkýran bir nehir gibi çaðýldayan sesler
acý bir feryat ile baba diye baðýrýyordu
atarak bakracýný
koþuyordu ince bacaklarýnýn üstünde
toprak evlerin arasýndan olanca gücüyle emine
ucube saçaklarýn altýnda yer alan pencerelerin birinde
pas rengini bürünmüþtü uzun uzun gökyüzü
dilinden düþürmediði acý bir türkü
kabahati kör talihe yükleyip
yüreðindeki öfkeyi tükürüyordu yere
keþke anasý doðurmaz olaydý emineyi
sýrtýnda yeni fistan, ayaklarýnda çarýklar
irili ufaklý, kýzlý oðlanlý çocuklar çevresinde
alinin anasý, sözlüsü, hasanýn karýsý, kýzý
zamaný telafi etmenin bir yolu olsaydý keþke
kerpiç odalarda kopuyordu kýyamet
emine yerden yere çalýyordu kendini
uçsuz bucaksýz bozkýrdan kopup gelen
acý rüzgar köyün virane evlerinde parçalanýyordu
ne çýðlýk ,ne heyecan
boðazýnda susatýcý bir aðrý
kalbinde boþ bir arzu
eski yazmasýnýn altýnda bir tutam siyah saçýyla
kimsede olmayan hayaller býrakýyordu aynalara emine
redfe