zindan soğuk ,zindan kirli ,zindan karanlık
karış karış santim santim dolaş dolaş bitmez
basılan her yer tuzaklanmış
işgale uğramış yasaklanmış
nedir zindan ,ruhu omuzlarda taşımaktan başka
bedenin bir kutuda tabutu mudur nedir
ıslak tahtalardan damlayan ölüm dedikleri
bir lahza an mı
parmakların ucunda engerekler
kulaklarda akrep çığlığı
sinede korsan sancılar
güneşin tutsak olduğu düşlerden
şafak kül, akşamlar ateş
dinamit fitillerinden saatler alevlenmiş
kişner rüzgar
dört nala koşar
bir kır çiçeğine
zindan taşlarında büyümüş
ağır ağır ses verir cinler karanlık gecelerden
ne hayaller gezer ne düşler zindanlarda
bir su damlası bir sarkıtın ucunda
ölümün alnından öptüğü
tutsak olan kim
beden de tutsaktır zindan
en acımasız günahlar suçlu
yürekte yargılanan kişilerden
gölgeler vurdukça taş duvarlara
görünür nefesin en kirli yüzü
dört metrekarelik koğuş çile çekilen hane
tavanda çınlar ürküten sesler
savrulan renkler sanki bir lale
güneşten kaçıp zindana gizlenmişler
ter kokulu oda karanlık mı karanlık
karanlık duvarlardan gelir birileri
kendi siluetini kendi elleriyle boğarlar
kabus üzerine kabus korku üzerine korku
sessiz sedasız vakitler
inilmez çıkılmaz merdivenler
sus, yavaş, duvarlar ince, duyarlar
hala bırakılan yerde
geçmişe açılan demir perde
zile basan yok gelip giden yok
kara suratlı gardiyan insan mı heyulamı
bir lokma ekmek bir bardak su
o yasak, bu yasak, şu yasak
ölüm yolunda pusu
zindan yüklü hayaller
hayal yüklü zindanlar
zindan ipi olmayan bir kuyu
düşlerin vurulduğu güneşin kuruduğu yer
canların düştüğü ıslak zeminlerdir zindan
gömülür ölenler
güneşe sevdalı bir çocuğun hayaline
bahar gelince yeşersin diye
kırmızı karanfiller
gece çiçek açar pencerede
dört duvar içinde sükut
gözlerde yaş zeminde su
ağlamak nedir
gözyaşı nedir zindanda öğrenirsin
soyulur hücre hücre tenin
ölüm denilen heyula ensende dolaşır
dört duvar nefesinden tanır
hem ayak sesinden
hem kan revan yüreğinden
düzensiz gelişigüzel bir yığın düş
ne yıldız var nede gök
ne denizler birbirine karışmış
yılların gizemini taşır perdesiz
bir türbe sessizliğinde zindan
zindancı başı kurar dar ağacını
umutlar asılır birer birer
göklere kanat çırpmanın adıdır o an
sisli arzulara kavuşma mekanıdır zindan
duvar diplerine birikmiş toz
ayak altındaki yer mayınlarla yüklü
bir yolculuk ki sessiz sedasız
dönenler olmamış zindan köşelerinden
redfer