ALİ HAFIZ EFENDİ
Bayburt’ta doðdu Amasya’ya gitti
Eþraf Efendinin dersleri yetti
Tutuklandý çok kez beraat etti
Ali Hafýz Efendi çektiði zar
Hafýz Ýbrahim’den icazet aldý
Karasenir’de tam otuz yýl kaldý
Ýmamlýk yaparak manaya daldý
Ali Hafýz Efendi yüreði dar
Gözü yaþlý idi cömertti eli
Çocuklarý sever tatlýydý dili
Namazdan gayrý bükülmedi beli
Ali Hafýz Efendi içinde yar
Bir lokmasýný bile bölüp yerdi
Benim farkým sizden yaþlýyým derdi
Malýný Ýslam’ýn yoluna serdi
Ali Hafýz Efendi verdiði kar
Bilgi isteyeni çevirmez geri
Dergahý hep açýk hoþgörü yeri
Ölse de kurumaz alnýnda teri
Ali Hafýz Efendi iffeti ar
Garip Hafýz ile sohbet ederdi
Bütün hastalýðý hemen giderdi
Talebeleri içinde kederdi
Ali Hafýz Efendi alemde nar
Müridi saz çalmak ister çalamaz
Nefsani sevgisi çýkar alamaz
Kerameti gören asla solamaz
Ali Hafýz Efendi gönülde har
Kabrini açanlar onu gördüler
Duruyor bedeni elin sürdüler
Kerpiçler düþse de tekrar ördüler
Ali Hafýz Efendi sýrlarda var
Sadýk KARADEMÝR
Amasya’da yetiþen velilerdendir. 1892 yýlýnda Bayburt’un Hart köyünde doðdu. Tahsiline Bayburt’ta baþlayýp, Eþraf Efendi’nin derslerine devam etti. Sonra Hafýz Ýbrahim Efendi’den icazet aldý. Önce Amasya’nýn Ýlyas köyüne, daha sonra da yine ayný ilin Karasenir köyüne gelip yerleþti. Bu köyde otuz yýl kadar imamlýk yaptý. Bu yüzden Amasya civarýnda "Karasenirli Hafýz Ali Efendi" olarak tanýndý. Birkaç defa tutuklandý ise de, siyasetle ilgisinin bulunmadýðýný ýsrarla belirtmesi üzerine serbest býrakýldý. Amasya köylerinde Ýslam’ý öðreterek hayatýný sürdürdü. Gözü çok yaþlý idi. Müridleri ile arasýndaki farký: "Evladým! Benim ile sizin aranýzdaki fark, benim yaþlý, sizin genç olmanýzdýr" derdi. Çok cömertti. Bir lokmasý bile olsa onu talebeleri ile yemek isterdi. Çocuklarý özellikle çok severdi. Maaþýný olduðu gibi hanýmýna verir, çarþý pazar iþleriyle meþgul olmazdý. Þehir merkezinde, Þamlar türbesinde bulunduðu sýrada baþý ve kollarý açýk bir haným ziyaretine geldi. Amasya tarihi üzerine kendisinden bilgi öðrenmek istedi. Hafýz Ali Efendi Hazretleri istenen bilgileri gayet açýk ve teferruatlý bir þekilde anlattý. Haným çok memnun kalýp teþekkür ederek ayrýldý. Orada bulunan bir þahýs arkasýndan bakýp hafif bir þekilde tükürdü. Bu hareketi gören Hafýz Ali Efendi Hazretleri çok üzülüp: "Neden böyle yaptýn? O da Allah’ýn kuludur. O kadýn imanlý idi. Allah Teala bizi benlik tuzaðýndan kurtarsýn" dedi. Yakýnýnda bulunanlar sayýsýz kerametini görmüþlerdir. Ali Hafýz Efendi Hazretleri ile ayný devirde Gümüþ kasabasýnda yaþayan "Garib Hafýz (Ýbrahim Hakký)" adýnda bir zat vardý. Bu zatla sýk sýk görüþürdü. Garip Hafýz, ikindi vaktine kadar ziyaretçi kabul etmezdi. Bir gün Ali Hafýz Efendi, talebeleriyle birlikte Garip Hafýz Efendi’nin ziyaretine gitti. Vakit ikindiden önce idi. Ali Hafýz Efendi, kapýda bekleyen talebeye: "Evladým! Garib Hafýz Efendi’ye geldiðimizi haber ver" dedi. Talebe: "Efendim, geleceðinizi söyledi, sizleri bekliyor" dedi. Ýki zat uzun süre sohbet ettiler. Orada bulunanlar konuþulanlardan hiçbir þey anlamadýlar. Zira onlar birbirlerinin derecesine göre konuþuyorlardý. Ali Efendi’de nefes darlýðý hastalýðý vardý. Yeþilýrmak kýyýsýnda yetiþen bir bitkinin yapraklarýný kýyar, tütün gibi yapýp sarar içerdi. Yine nefes darlýðýndan rahatsýz olup yattýðý sýrada, talebeleri ve sevenleri kendisine ziyarete geldiler. O da hemen ayaða kalkýp onlarla sohbet etti. Onun bu halini gören hanýmý: "Efendi! Ben senin hastalýðýna inanmýyorum’’ dedi. Ali Efendi de: "Haným, haným! Onlar geldiðinde Allah Teala bana bir þevk veriyor, hemen ayaða kalkýyorum. Saðlýk ve afiyet buluyorum" dedi. Talebelerinden biri, Hafýz Ali Efendi’yi görmeden önce elinde saz, köy köy dolaþýp saz çalýyor, türkü söylüyordu. Bu zat bir gün Ali Efendi Hazretleri’nin elini öpüp bazý sorular sormak istemiþti. Gördüðünde sorularýnýn tamamýný unuttu. Ziyaretinden sonra tekrar sorularýný hatýrladýysa da unutmasýnýn bir keramet olduðunu düþündü. Tekrar ziyaret edip kendisine intisap etmek istedi. Ancak: “Efendim! Yalnýz ben sazýmý býrakamam” dedi. Ali Efendi Hazretleri de: "Çalabilirsen çal"’ dedi. Zamanla sohbetlerin tesiriyle kalbinden tamamen saz sevgisi çýktý. Çalmak istediyse de çalamadý. Ali Hafýz Efendi Hazretleri, teveccühleri ile kalbinden o nefsanî sevgiyi alýp çýkardý. 1957 yýlýnda vefat ettiði zaman 57 yaþýnda bulunuyordu. Vefatýndan dört yýl sonra talebeleri kabrini yaptýrmak için açtýlar. Bu sýrada birkaç kerpiç düþtü. Kabrin içerisini gördüler. Naaþ bozulmadan defnedildiði günkü gibi duruyordu. Alnýnda hafif bir ter vardý. Bir talebesi baþýndan sakalýna kadar sývazladý. Kabir yapýldýktan birkaç gün sonra, ayný talebe rüyasýnda Ali Hafýz Efendi Hazretleri’ni gördü. Ona: "Âþýk beni incittin" dedi. Sohbetlerinde sýk sýk tekrarladýðý bir cümle þöyle idi: "Muhabbet edene muhabbet edilir. Seven sevilir. Unutmayan unutulmaz." Kalp üç þeyle hayat bulur:
Dünyayý sevmemek,
Allahü Teala’yý çok zikretmek,
Allahü Teala’ya yakýn olmak.
Kalp dört þeyle de ölür:
Nefsin arzu ve isteklerini yapmak,
Þeytana uymak,
Dünyaya dalýp ahireti, ölümü unutmak,
Kötü düþüncelere sahip olmak.
Yüce Allah sýrrýný mukaddes ve mübarek kýlsýn.
Sosyal Medyada Paylaşın:
Sadık KARADEMİR Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.