Yol, Aþýðýn da söylediði gibi Hem ince hem uzundu.
Ben, Yine bir istasyondaydým. Sanýrým 18:40 trenini bekliyordum.
Karþýmda bir orman, Arkamda þehrin curcunalý manzarasý vardý.
Gün batmadan hemen önce Derinlerden, En karanlýk yerlerden bir nida duyuldu.
Daha, daha tam anlaþýlamadan Uzaða yakýn eden, Peþ peþe gelen, Geldikçe iç içe geçen bir akis, Bir nizam, bir ahenk iþitildi.
Haykýrma... deðil. Ezgi... hiç deðil. Bir çaðrýydý duyduklarým. Yalnýz Yaradan’ýn ismini seçebiliyordum. (Allahu Ekber... Allahu Ekber...)
Ses, daðlara çarpýyor; Rüzgâr, daðlardan o sesi alýp Kulaðýmýn duyabileceði bir tonla Fakat kendi lisanýný çevirerek kulaðýma fýsýldýyordu. (Hû...Hû...Hû...)
Durdum bir an Düþünmek... mümkün deðil. Tarif etmek... imkansýz. Kalakaldým öylece.
Ýçimi bir his kapladý. Utanç Evet hissettiðim tam olarak buydu.
Dikkat kesilince O güzel çaðrýyý Birer, ikiþer, üçer çakal sesleri eþlik etti. Öyle tiz öyle uyumluydu ki Bir ses diðerini örtmüyordu. Yine bildikleri lisandan cevap veriyorlardý: (Ulu... Ulu... Ulu...)
Utancýmý, mahcubiyet ile birlikte sitem de eklenmiþti. Ýnsaný ile diðer varlýklarla kýyasladým.
Þöyle diyesim geldi:
Yol, kýldan ince camdan keskin olsa ne yazar. Ýnsan olmuþken yelden, þu çakaldan ettim ar. Gözü, iki manzarayý da örtmüþ her bir zâr, Çaðrý, bir nefes kadar yakýn; bir bergüzar.
Teþekkür ederim okuduðunuz için, Saðlýcakla kalýnýz. Sosyal Medyada Paylaşın:
Mesut Tütüncüler Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.