hiç kaldýðým akþamlardan biri baþlamakta
gün görmemiþ sabahlardan medet umar gibi sakar gülüþlerim
oysa kaç kendini bilmez sen müptelasý ile sýnamýþtý beni gece
el altý umutlarýmý, karýn tokluðuna doyurmuþtu sevabýna
kaçak çýkýlan katlar gibi birbirine baðlýydý kaderimiz
ama bir o kadar da çökülesi.
þubat’a nisan muamelesi yapan 1 eylül sabahýnda
kendine italik harfi örnek alan küçük harf haylazlýðýnda
cam silerken düþtü öldü yazan üçüncü sayfa haberleri gibi
ya da cennet vaat edip
Samatya’da tek katlý bir harabeyi satan emlakçý havasýnda
umarsýzca gittin,
her yer daðýnýk,
yatak, çarþaf yersiz yerinde…
her yanýn daha yanýmda
kapý kiriþinde, eskiciden toplama bir öpücük,
dilinin ucunda sevgilin olacak bana,
kýrýþ kýrýþ bir veda
"yüzünü sildiðin havlu kurumamýþtý bile daha!"
soðuktun,
da anlamýyordum oysa,
hani soðuðunda üþümek, bir çeþit üst düzey yöneticiliðe terfi,
bir çeþit kýþý pohpohlayýp kara teþvik gibiydi ya
simitleri bayat, ayranýn tadý bozuk okul kantincisi sýfatýyla
sonra gittin,
dualarýna sýkýþtýrdýðýn pervasýz ayetlerle,
hiç sabah namazýna kalkmamýþ imam misali,
geleceðimizin geçmiþimiz olmasý yolunda
koparýlmasý son ana ertelenmiþ bir takvim yapraðý gibi
öylece gittin.
yokluðuna kendimi çakýp bir çarmýh oluþum umurunda olur mu acaba?
syrus