ay saklambacý diyoruz biz göðün karanlýðýndan göz kýrpan ýþýða
uzak bir yýldýzýn göz damlasý gibi sarkýyor bulut
yaðdý diyoruz
yaðan hep zaman ,zaman yok oysa...
içinde gürültüler, susmayý erdem sayan yürek
kangren olmuþ bir vedaya yataklýk ediyor
yasakli bir masalda
suçun en hasý, kalleþliðin en kaymaklýsýndan öpüyor kurbaða
prensesi
tahtýnda gün batýyor
tavrýndan gül soluyor
(küsmek böylesine güzel yazýlmamýþtýr hiç bir þiire )
her cümlenin sonuna hüzün toplayan dudak kývrýmlarýndan
öpesiye kadar uzanan bir iç harbi
iç kanamalarýndan habersiz çiçek açýyor sabah yolculuklarýna
merhaba !
diyoruz
gülümsemeyi keþfeden bir bebeðin karýn aðrýsýndan kurtulan gamzelerine
oysa bebek doðduðundan habersiz...
usul adýmlarla ilerliyor yaþlý bir hatýranýn ayaklarý
beyaz kaðýtlara sarýlmýþ
serseri cümleleri yakýyor içimizden üryan bir ses ,hiç bu kadar sahici olmamýþtýk severken
hiç bu kadar
kendimize yakýn aynalardan bakmamýþtýk ,göz yanýlgýsý eski bir fotoðrafýn izlerinden
benzemiþtik biz bize...
hani derler ya
hangi köprüden geçersen geç , akan suyun senden asla haberi yoktur
biz köprüleri yýktýk
boðulana dek suya çýðýrdýk...
biliyor musun ?
su bitti...