KERBELÂ ÂH KERBELÂ!…
Kerbelâ çöllerinde kadim zaman durmuþtu
Zalimler, mazlumlara kanlý pusu kurmuþtu
Kýlýçtan geçirdiler masum, salih kullarý
Al kana boyadýlar kývrým kývrým yollarý
Ehl-i beytin gülleri, “su, su” diye inledi
Ýstifini bozmadan, kör vicdanlar dinledi
Ölümün gölgesinde çektiler nice cefa
Ümmetin can paresi, ehl-i beyt-i Mustafa
Cennet delikanlýsý, Hakk’a nida eyledi
Ali Asgar beþikte çöle veda eyledi
Kerbelâ çöllerinde, kan aktý oluk oluk
Feryat arþa deðerken, mübarek yüzler soluk
Ümmetin goncalarý, Kerbelâ’da soldular
Efendimize komþu, hepsi þehit oldular
Yezid’e lanet olsun, Hüseyinlere rahmet
Bir yanda Muaviye, öbür yanda Muhammed…
Muharrem geldiðinde hatýraný anarým
Âh Ýmam Hüseyin âh, senin için yanarým!..
Kerbelâ çöllerinde su deðil, hüzün çaðlar
O acý günden beri, her kum tanesi aðlar
Kerbelâ, acýlarýn bitmeyen diyarýdýr
Hüseyinler, Aliler hepimizin yârýdýr
Yüreðimde yangýnsýn, Kerbelâ âh Kerbelâ!
Vahdet huzura gebe, ihtilâfta var belâ
Kerbelâ müminlerin kanayan yarasýdýr
Ýzanlarýn körlüðü, renklerin karasýdýr
Ehl-i beyte kast eden, haydutlar tayfasýdýr
Kerbelâ insanlýðýn bir utanç sayfasýdýr
Hüseyin âh Hüseyin, Efendimin torunu!
Zalimler söndüremez ehl-i beytin nurunu
Ehl-i beyt yüce soydan; sevmeli, has tutmalý
Muharrem geldiðinde beraber yas tutmalý
M. NÝHAT MALKOÇ
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.