soydukça kabuklarýný
daha belirgin
þekiller çýkýyor içinden,
þekilleniyor yüzgeçlerin ki
susuz bir akvaryum yüreðin.
ve herþeyi bu kadar
anlamlý kýlan da bu
farklýlýklar ve
hiçbir sabitin olmayýþý.
ah sen
ve ben
tropik meyveler gibiyiz.
suyuyla dopdolu
ve aðýzda eriyen
damaktan tad olup taþan
cinsler gibiyiz.
filmi önceden görmedin ama
çok film seyrettin
ve artýk biliyorsun
kokusunu alýyorsun
karavanýna çekilip
dinlendiðinde görebiliyorsun
nereye gidiyor bu
gerçekten zorlamýþsan
öteki tarafa geçiþ yollarýný
öyle sisler bulutlar
sarar ki etrafýný,
dümdüz git
burgaz ada’dan
dönüþ yolundaki
kayýkçýlar kadar metin ol
ne su ne hava
her yer tek renk beyaz bir sis perdesi ve
hangi film oynuyor diye
ancak içine girdiðinde
bulursun
kaçýcak hiç bir yerin
kalmadýðýnda anla
ve dümdüz git
adaya gidiþ yolu bu
semazenlerinin eteklerinden
döne döne kayacak ol,
aþkýn bin parçasýna
bölünerek ol
ateþ toprak hava ya da su
topla uzun ayinli geceleri kanatlarýndan
ne varsa eterde
ve boþlukta vura çarpa,
düþe kalka,
yana yakýla
duvarlardan
ya da merdivenlerden
düþerken,
ve ancak bir sineðin güzelliðinde olabildiðinde bile
fosforlu ýþýklar saç
ve göðüs kafesinin içinden
tüm vucuduna yayýlan
o keskin ve iç gýdýklacý hissi tatmadan gelme!
gülüþleriyle
ve düþleriyle olanlara
elini ver ve
koparken dünyadan
yerçekiminden bile sýyrýldýðýný hissettiðin o yerde kal
ve uzarken
uzayýn derinliklerinde
olmanýn dinginliðinde,
severek ol
bugün buysa bugün bu
dünya sana
ya da sen dünyaya
kat kat ve dalga dalga saran bulutlara yaslandýðýn anda
iþte bu
çalýþ çalýþ, kaz o içinin en gizli yerlerinde fýþkýrmaya ve dalgalanmaya hazýrlanan
o en vahþi tohumu
içinden þelaler dolusu
nektarlar aksýn
en güzel melekler
tadýna baksýn
her daim dönüp dolaþ ,
dillerden dillere,
dilberlerin yumuþak
aðýzlarýndan þurubun aksýn
görürsün görmezsin
vardýr yoktur bilmezsin,
duyarak ol..
(...)