kendi kayýðýmda suyun akýþýna býrakmýþtým yalnýzlýðý
küreksizdim ve ayný suda ilerleyen baþka kayýklarla
çarpýþan arabalar gibi ilerliyordum zaman nehrinde
sanýrým bahardý
yar suyu eriyordu yanaðýndaki yamaçtan
kara kaþýn altýndaki korniþe kirpik çekiyordu ellerin
kirpiklerin zebra desenli stor perde
ve kýpraþtýkça daðýlýyordu v’av
avcýnýn gözünde
en son sönmüþ bir kraterin kükürt gölünde
sülfür soluyordu ciðerim
diðer kayýklar batýyordu bir bir
kimi su diye zehir alýyordu içine
kimi panzehir
genetiði bozulmuþ bir umut arýyordum kendime
zira alacak d’emir yoktu
çapa’k yutan o gölde
derken su güneþe
güneþ on ikiye müteakip
zamaný kuruyordu
gel gör ki akrepten önce yel
yalan kovuyordu
sonunda kurudu su
kaf daðýnýn arkasýnda yaftalý anka
yanar dað aðzýyla
ve masal þivesiyle
k’alaycý bir kuþtu
çünkü bakýra dönüyordu mavi
bulutlar güðümle düþ taþýyordu
ocakta eylül
sabýrda zikir taþarken bir yandan
yar delenler açýyordu yanaðýndaki yamaçta
malum,
akýþýna býrakacaðým su yoktu
ve anka dediðin masaldan ibaret bir kuþtu
rüzgarý bekledim sonra
hani aramýzda soðuk esen
ama ba’harla ýsýnýp
yamacýna yükselirken..
gelsem,
ve desem ki
yok yorgunuyum sevgili
beni biraz var et sen..