þimdi bir takvimin pazar yazan sayfasýnda
çift basamaklý sayýdan ibaretim
düþmeden düne
gözlerinle sar isterim
pencereden sarkan bakýþlarýmý toplar mý bilmem
ardýn sýra uzayan þu sessizliði giyinen
ýssýz ellerin
velhasýl yoksun..
kalemden sýzan mürekkep gibi daðýlýyorsun ya sayfaya
varlýðýndan ne gördün ki diyor
yokluðundan kime ne fayda
biliyorum,
yazanýndan nefret etse de
kulak asmak bir yana
yirmi dokuz harfi þarjöre basýp
gül sürüyorum namluya
sevgilim,
baþýnýn üstündeki o kýrmýzý elma
cennetten kalma
böyle çok daha güzelsin
sakýn kýpýrdama..
bilirsin,
fani dünyada sonsuza dek sürecek aþk yok elbet
ama aksi ispat edilene kadar her söz
gül açtýrýr dudakta
gül ki güneþten alýr rengi
solana dek denk düþer
aþýðýn aþk ile muhabbeti
þimdi rüzgar yerine saçlarýn esiyor
yaðmurlar çok üþüyünce
malum,
kar’a bürünüyor
sorma,
yaz vakti de donardým eskiden
kýþ mevsimi nicedir halim
var sen düþün istersen
þimdi bir pazarýn
ertesi olmadan evvel
duy sesimi,
eski bir radyonun
arkasý yarýný gibi
ya da az ehemmiyet ver seni sevmiþliðime
kalemin ucunda gül
yanaðýn elmayken hazýr
bir tatlý nihavent sun cennetinden
huzura nazýr..