bazen kestiremiyorum
þeytan mý taþlanan
yoksa aðaç mý diye
taþý elime alýyorum sonra
bakýyorum saðýna soluna
olsa olsa þu mesafeden
þu yönden
þuncacýk bir ele sýðabilir ancak diye
profil çiziyorum zihnimce
ama ses etmiyorum
zira ses tehlikeli mesele
kemik de sanýlabilir
baþka bir þey de..
sonra bir kuyu arýyorum
kuyudan bol ne var
yollar diyorum
ya çukur dolu
ya da duvar..
bulduðum ilk kuyunun baþýna geliyorum
kuyular yuvarlak olur
ilkin tavaf edip
daha evvelce taþ atan oldu mu diye etüt ediyorum kendimce
kulaðýmýn tekini kapatýp
dinlemeye alýyorum derinliði
ki kendini yusuf sanan bir meczubun baþýna taþ atmak
fena çarpabilir diyerek
yanýmda getirdiðim tahtaya iki kere vuruyorum
pek tabii yalan söylüyorum
..
sonra gözlerimi dört açýp
ay arýyorum içinde
hani bir aþktan arta kalýr bazen
böyle tuhaf þeyler
yani inciini boncuunu hesap edeyim derken
elime yapýþan taþ
dile geliyor
sonra göze
gelmeyeyim diye
bürünüyor sessizliðe
velhasýl taþ yerinde aðýr olur mu diye soru yorum" kendime
bekliyorum
bekliyorum
ki cevap versin taþ diliyle
beklemekten usanan puslu bir an sonrasý,
gerisin geri gidip
önce meyve
sonra þeytan olmanýn edebiyatýný okuyorum
pek tabi yalan söylüyorum..
taþý alýp atýyorum
geldiði yöne
yön taþ oluyor önce
taþlar duvar
þey tan vakti gözünü ovalar
diyorum,
bal gibi de yalan söylüyorum..