onu gördüðüm ilk gün,
kuþlarýn vakitli vakitsiz,
baþýma neden ettiklerini idrak ettim.
beni talihli kýlan;
o derin gözler,o ay parçasý çehre idi,
sanki Tanrý’nýn insanlýða düþürdüðü cemre idi.
aþk sarhoþu gibiydim,
nisan’da ýslanýp,
aþký bereketlendirmek istemiþtim..
(ama yemin ediyorum,hiç iki bayram arasý düþünmemiþtim bizi.)
ýslanmak baþta çok romantik gelmiþti,
sonrasýnda,
alaimisema’nýn altýndan mý geçtik de,
böyle deðiþti anlamadým.
yoksa farkýnda olmadan,
ben bi merdiven altýna mý sýðýnýp kaldým?
hiç hatýrlamýyorum...
yalnýz tevekkeli deðil,
baykuþlarýn imalý bakýþlarýndan anlamalýydým,
içimde bir þeylerin öleceðini..
þimdi,
baþýmdan aþaðý kurþunlar mý döktürsem,
yoksa kaynar sular mý?
hangisi onu bana geri getirir?
yýldýzlarý mý kaydýrýp dilesem,
uður böceklerini mi nöbete diksem?
söylesenize,
evde daha kaç bardak kýrmalýyým,
daha kaç liramý sulara atmalýyým?
yoksa,
kendimi lime lime edip,
aðaçlara mý asmalýyým?
belki de,
hayatýma su gibi gelip,
su gibi gitmesine mütekabiliyet,
gözyaþlarýmý kovalar ile dökmeliyim.
kim bilir çabucak döner belki de..