Gestapo mu geziyor sokaklarda
cinatlı
Gestapo mu geziyor sokaklarda
Akrepli bir gece düşüyor
Bir askerin miğferinden gecemize
Saat onbirkırkbeş
Birazdan sokağa çıkmak yasak
’Anne haydutlar mı var sokak ta “
Yoksa daltonlar ret kid mi arıyor
Cinler davul çalıyor sokaklarda
Penceresiz bir ev
Zemheri
sabah kızıl kıyamet
Gestapo mu geziyor sokaklarda
Faşist Hitler mi?
Al başına bir telaş
Çıkamıyoruz içinden zevksiz kıyafetlerin
Zaman savaştan kaçmış çocukların
Düşlerine bırakılmış bomba
Üsküdar kuşatılmış
Yalnız çobanların uykusuna kaçırılmış yıldızlar
Suları yaramıyoruz
ellerimizde gecenin akrepleri
İçimizde kazan kaldıran vahşet kimsesizlik
Damarlarımıza kan pompalayan militanist şiirler
Yalnızlığın ateşten gömleklerini giydirdiği gün
Siyah bulutlardan dökülüyor gözlerimize yağmur
Sabır yüklü gemilere liman oluyor cesur kalbimiz
Yaşamak ibadettir artık bu şehirde
Ah be sevdiğim
Kolay mı gelinir sandın bu günlere
Bakma dalgaların üzüm karası gözlerinden
Beyaz bir yelkenli gibi geçtiğine
Şöyle oturup ta Üsküdar’dan kız kulesine
Uzanmak kadar kısa değil tabularını
Yıktığımız günün hikayesi
Hani İspanyol paça pantolonla gezdiğimiz günler
Hani radyolardan bir haber dökülmüştü evlere
Deniz gezmiş ve arkadaşları idam edildiler diye
Hani onlar solcu falan demişlerdi de o zaman
Kimse aldırış etmemişti bu habere
Gel zaman, git zaman
Denizleri idam eden zihniyet
Bir zamanlar Hubeybi idam etmedi mi
Yine o zihniyet,
İskilipli atıf hocayı asmadı mı
Ve gencecik dokuz fidanı
Dokuz ipte sallamadı mı
Kim ulan bu ne idiğü belirsiz kimseler
Hangi kafesin kapısını kırıp çıktılar dışarı
On yedi yaşında astılar adamı
kemikten çıkarıp yaşını
ceset torbalarıyla geldiler bir gece
ceset torbalarını doldurup gittiler
boynunu büktü bahçede karanfil
bir ana yüreğinin feryadına teslim oldu
kaç bacı saçını yolup çiçek diye koydu mezar taşının üstüne
hangi firari türkü anlatmadı bu türküde yaşayan
yiğitleri.
Vay benim ipe sapa gelmez deli sevdam
Vay benim mezar taşları gibi başım
Ama biz onların ölmediğini biliyoruz
Boylu boyunca uzanıyorlar şah damarımıza
Elbet bu döğüşün hikayesini anlatmak martılara düşmez
Yada denizin beyaz dalgalarına
Unutulmaksa kabristandır
çığlık tüketen arka odalarda
Gelde isyan etme, gelde çıldırma
İnsanın insana kul olduğu yerde
Gece topal ayaklarıyla çıkar gelir üstümüze
Ve sessiz kalmanın büyüttüğü kafalarda
Ya ayılar horon teper
Ya kediler dans eder
Ay başka mahallede düşer çöplüklere
Ah be sevdiğim bilmez misin?
Sen bu illerde çıkıp gidende
Yaz bahar kış olur dört mevsimde
Çekilmiş bir resmimizde asıl durmaz
Eski bir çerçevede
Sahi bahar bu yılda gecikti,
kurtulamadı kıştan
İnsanın maverasından kaçırıldı akıl
Tavşan dağa çık, gözlerini aç, güneşe sobe
Oh be diyemezsin yanar içinde dört mevsim bir ateş
Lütfi Kireçci
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.