gün,
geceliðini giyecek az sonra
karanlýk bir sofra kurulacak
zamanýn üç ayaðý üstünde
sen kahve piþireceksin,gözlerindeki cezvede
ben,
yýldýzlara çelme atacak kelimeler devþireceðim
kalbimin Q klavyesinde
havadan baþlayan sohbetin
sudan sebeplerini geçince
ve bir kaç yudum çektiðim kahvenin
hatrý sayýlý kulbundan tutan parmaklarýmý kavrayýnca ellerin
gökten arakladýðým yýldýzlardan cümle kurulacak... dudaklarýmda
sen diye baþlayýp
sana biten
ve sonra,
an gelecek
susacaðýz
sessizlik neyin ikrarýdýr bilmem
hangi dil tercüme eder
o muazzam sükutu
evveli inkar etmeye muktedir bakýþýn altýnda
ahire sürülmek
þu sonlu hayatýn dýþýna açýlan penceresinden
girmek deðil midir cennete..de hele
hadi,
sýra sende
anlat bana
sendeki ben’i
ve seninle benin
biz olma hikayesini
dur bi,
her harfin notasýna deðsin parmaklarýn
sözlerle beste yapan dudak uçlarýnla
uçurumlar çiz tenhalarýmda
söz
sýrrýn
sýrrým olacak
bu þiirin sonunda..