Sohbet ediyorlardý… Yaþlý bilge anlatýyor; onlar, dinliyorlardý… Bir an dönüp: “Dede!” dedi küçük çocuk, bilgeye: Sen, ne çok þey biliyorsun öyle!
Dedi: Evlat! Bunlar da bir þey mi? Biz; neler neler bilirdik! Þimdikiler; bizim bildiklerimizin hiçbirini bilmiyorlar!
Gözlerini ufka doðru dikti; Uzaklara dalýp gitti; Bir hýþýmla dönerek, küçük çocuða; Az önce söylediklerini, yüksek sesle tekrar etti: Þimdikiler; hiçbir þey bilmiyorlar, Evlat!
Ne kadir kýymeti, Ne verilen nimeti, Ne iyiliðe minneti, Ne farzý, ne sünneti, Ne davete icabeti, Hiçbir þeyi bilmiyorlar, Evlat!
Bizler öyle miydik ki? Nerede o eskiler, nerede o eski günler? Dinle, evlat! Beni, iyi dinle þimdi! Biz; eskiler…
Aslýmýzý, özümüzü; Konuþurken sözümüzü; El evinde gözümüzü; Sakýnmayý bilirdik, Evlat!
Birbirimizi sevip saymayý; Dar günde yardýma koþmayý… Antlaþmayý, paylaþmayý bilirdik! Hayatý, olduðu gibi yaþamayý; Dünyadan tat almayý, Ýyiliði bilirdik!
Kul hakkýna riayeti; Büyükleri, akrabayý ziyareti; Çok gelince þükretmeyi, az bulunca kanaati; Geçmiþlerden kalan rivayeti; Geleneði, göreneði bilirdik!
Aç olanýn halini; Günahýný, vebalini; Susanýn beden dilini; Ýnsanlarýn ahvalini; Okumuþunu, cahilini; Bir görüþte anlar; bilirdik!
Hoþgörüyü, öngörüyü Ahlak kurallarýnýn temeli: görgüyü! Hem diriyi, hem ölüyü; Saymayý… Hürmeti bilirdik, Evlat!
Çarpmayý, çýrpmayý hiç bilmezdik biz; Ama… Toplamayý, bölmeyi; Böldüðümüzü bölüþtürmeyi, iyi bilirdik!
“Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun!” Diyen; Yunus’u bilirdik! Bilinmezin peþine düþüp de, boþ yere vakit kaybetmemeyi bilirdik!
Geceleri loþ ýþýk saçan fanusun; Avludaki su kuyusunun; Kýþ günleri; yazlýk meyve sebze kurusunun, tadýný bilirdik! Aslýnda biz; aðzýmýzýn tadýný bilirdik, Evlat!
Tarlaya ekin ekmeyi, güneþte biçmeyi bilirdik. Ekmeðimizi taþtan çýkarýrdýk; O yüzden; ekmeðin deðerini bilirdik! Bizi bekleyeni hiç bekletmezdik! Söz verdik mi, canýmýz pahasýna yerine getirirdik; Arkadaþýmýzý, ahbabýmýzý ekmezdik biz; Tohum ekmeyi bilirdik de; insan ekmeyi hiç bilmezdik, Evlat!
Bir meclise girince, yerimizi bilirdik! Her konuda konuþmazdýk, haddimizi bilirdik! Dýþarýya çýktýk mý; er geç, evimize dönmesini bilirdik! Þimdikiler çocuklarýný dýþarýya býrakmaya korkuyorlar; Biz mahalleleri karýþ karýþ dolaþýrdýk, Her yeri avcumuzun içi gibi bilirdik, Evlat!
Çok gezenin mi, çok okuyanýn mý; Neyi az, neyi çok bildiðini bilirdik!
Kimseye yalakalýk yapmazdýk! Kimselerin arkasýndan kuyu kazmazdýk! Duvarlarý karalayýp sloganlar yazmazdýk, Evlat! Bir yerlere gelmek için kimselerin sýrtýna basmazdýk! Rabbimize güvenirdik, O’ndan baþkasýna yalvarmazdýk! Belki, yeri gelse; ancak ve ancak Kur’an’a el basardýk biz, Her sözümüzden önce: “Allah bilir!” demesini bilirdik, Evlat!
Elimizdekinin kýymetini bilirdik! En önemlisi de nedir, bilir misin? Ayaðýmýzý yorganýmýza göre uzatýrdýk; Hesabýmýzý bilirdik!
Bilmemek ayýp deðil; öðrenmemek ayýp, Evlat! Sen de bunlarý iyi öðren, iyi bil ki… Yarýn, emri Hak vâki olup da ahirete göçtüðünde; Arkandan: “Nasýl bilirdiniz?” diye sorulunca, desinler: Ýyi bilirdik!
Mustafa Gül (Hamdi) (27.02.2017)
Sosyal Medyada Paylaşın:
Mustafa Gül (Hamdi) Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.