1.
Yağmurlu bir gecede gel
Kaçır beni
Dağların doruklarına
Havalandır, uçur beni
Pamuk pamuk
Bulutların üstüne çıkalım
Üstümüze
Yıldızlı bir yorgan çekelim!
Yer ile gök arası
Gözlerin üzüm karası
Herkesten habersiz
Kimsenin göremeyeceği
O büyüleyici
Pırlanta yıldızlara
Yalnız ikimiz bakalım!
Ağrının üstüne ağrımı koydum
Sızının üstüne sızımı
Seninle paylaştım geceleri
Karanlıkta sessiz sessiz
Göz kırpan, kâlbe tırpan
Hilâlinde gözbebeğin
Çolpan Yıldızı’mı!..
Babil’in Asma Bahçeleri
Senin yanında ne ki
Ne ki Ankara, İstanbul
Sen ki aşkın başkentisin;
Üzüm üzüme,
Gözüm gözüne baka baka karardı...
Bu gece her yer yağmurlu
Ara beni bul
Seninle aydınlanır geceler
Gözlerin Smyrna
Her bakışın İstanbul!
Şaban AKTAŞ
29.11.2016
2.
KİM DELİ?!
Bir deyim var eskiden
’Kafayı kullan
Beş numara kep giy!’
Şimdi ne giyilse farketmez
İster şapka ister fes
Kafayı üşütür kesinlikle
Birazcık aklı olan herkes!
Rivayet odur ki
Bir ülkede bir çeşme varmış;
Suyundan içen delirir
İçen delirirmiş
İçmeyen tek padişah kalmış?!
Şimdi şu garabete bak
Acaba padişah mı deli
Halk mı deli;
’Padişah!’ demiş halk,
Çünkü zekanın tanımı
İçinde olduğu ortama intibak;
Yoksa nasıl rest çeker
Tüm dünyaya bir salak?!
Şaban AKTAŞ
29.11.2016
3.
VANAYI KAPAT!
İncik boncuk, kalem defter
Ne var ne yok, hep Çin malı
Ucuz sanıp alıyoruz
Oysa aldanıyoruz;
O yüzden tükenmez dertler!
Birazcık sıkıntıya katlanalım
Varsın biraz pahalı olsun
Herkes yerli malı alsın
Paramız elde(?), Çin’de değil
Yurt içinde kalsın?!
Kaynaklar su gibi dışa akarsa
Bakanlar seyrine bakarsa
Tüm parayı eller çeker
Yağmur gibi şakır şakır
Elin hazinesi ’dol dol kara bakır’
Bizimki kupkuru tam takır!
Ne aldık ne tükettik
Ne sattık, ne ürettik, ne kaldı
Hesabını bir yapalım
Yan yattık çamura battık;
Suyu kesip, vanayı kapatalım!
Atın tembelliği atın
Ayağımızda Çin malı potin
Hiç farkında değiliz fakat
Gidiyoruz götün götün!..
Şaban AKTAŞ
29. 11. 2016
4.
AŞK ÇİFT KİŞİLİK OYUNDUR
Canım kuzumdur koyundur
Aşk çift kişilik oyundur
Ben yanarım ateşinde
Sen soyun gülüm soyun dur
Sen gülsün halinden belli
Dal boylusun ince belli
Al duvaklı gelin telli
Salınan servi boyundur
Gül iken tomurcuk körpe
Az mı gezdik dere tepe
Gel sen şimdi sereserpe
Sar beni aşkla doyun/dur!
Sensiz ne haldeyim bilsen
Gelip gözyaşımı silsen
Her gece koynuna alsan
Gönül yurdum gül koynundur
Gözlerin bir derin kuyu
Bir içimlik serin suyu
Sarıl da koynumda uyu
Bu koyun senin koynundur
Rüyâlarda bensiz kalma
Sakın bensiz düşe dalma
Başını dertlere salma
Bu gönül senin payındır
Şaban AKTAŞ
29.11.2016
Fotoğraf: Şaban AKTAŞ
5.
İSİMSİZ BİR MEZAR
Ne yatı ne katı vardı
Ak koyunu kuzusu
Kara keçisi oğlağı
Kıl kara çadırı
Katırı atı
Sürüsüyle davarı;
Göçmen kuşlar gibi
Kışın ılıman sahili
Yemyeşil ovaları
Yazın serin yaylağı vardı!..
Çalı çırpı, diken toplar
Yakar akşam olunca
Uzanır yorgun argın
Sabah erkenden kalkar
Yufkasını pişirir
Sütünü sağar taşırırdı...
Yoğurt ,peynir, tereyağı
Bir kaç kütük karakovan
Petekler baharda
Bal ile dolar taşar
Yediği içtiği doğadan
Dağda daldan yapraktan
Ovada topraktan gelir
O topraktan gelmiş
Toprak ile yaşardı...
Gün geldi
Son göçünü sardı
Yine hısım akraba
Oğul uşak kız kızan
Hepsi yanındaydı
Yel gibi esip geçti ömür
Yeri yurdu dağlardı...
Dibinden geçtim bu hafta
Kayıp koyun kuzular
Düşmüş çıngırakları,
Başucunda bir tahta
Taş yerine dikilmiş
Sedir ağacı
İsimsiz bir mezar
Dökülmüş üstüne
Çamların iğne yaprakları
Ne kadar çile çektiyse
O kadar acı
Toprağa gömülüp kalmış?!..
Şaban AKTAŞ
28.11.2016
6.
YERİNE GELDİ Mİ?!
’Yaratılanı severiz yaratandan ötürü’
Yerine göre ’Sen kimsin?!’ diyeceksin
Sanki Tanrı seni nurdan yaratıp
Hamuruna billur tuz kattı
Başkasını gavur, safi domuz yarattı
Atma Recep din gardaşıyız
Bize de el gibi söz sırası geldi mi
En az senin kadar, belki daha aşıyız(!)
Şaban AKTAŞ
28.11.2016