Bir varmýþ bir yokmuþ, diye baþlayan masallarla büyüdük. Hep ya vardýlar ya da yoktular. Bazen de bir var oldular, bir de yok. Hiç ortasý yokmuþ gibi biliyorduk dünyayý. Varken yokmuþ gibi, yokken de sanki varmýþ gibi hissetmeyi, büyüdükçe ve yaþadýkça anlamaya baþladýk.
Acýnýn içinden eksik olmadýðý filmlerin müptelasý olduk. Ne zaman köþeye sýkýþtýrsa hayat, ya ayrýlýðýn ya da hüzünlü þarkýlarýn notasý olduk, ya da pes ettik, vazgeçtik. Mücadele etmeyi unutturdular bize.
Kötüler iyilere zulüm ederken seyirci, Ezilen olmamak için ezici olduk. Hep iki tercih arasýnda býrakýldýk; ya ezecektik ya da ezilecek. Bize ezmek yerine ezilene destek olmak, ikinci ya da üçüncü þahýslar arasýnda olduðunda öðretildi. Bunu da merhamet, hak, eþitlik, özgürlük gibi kavramlarla süslediler. Ama bu tercih birinci tekil þahsýn hayatýnda vücut bulduðunda ise, ne merhamet kaldý, ne de hak, eþitlik, özgürlük…
Demem o ki; bencillik sarmaya baþladý her yanýmýzý. Renkli dünyada herkes kendi rengini bulup kenara çekildi, karalar baðladý rengini bulamayan ve ezildi.
ÝBRAHÝM ÖZER 03.05.2016 Sosyal Medyada Paylaşın:
İbrahim Özer Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.