- 727 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DEVRİMCİ TARİH BİLİNCİ
DEVRİMCİ TARİH BİLİNCİ
Tarih öğrenirken,onu bugünün gerçekleriyle birleştirmeyen,ilişkilendirmeyen anlayış ve tutum Marksistlerin,bilimsel düşünenlerin anlayış ve tutumu olamaz.Bilimsel kavrayış, so- muttan soyuta doğru gelişir. Burada belirleyici olan doğru bir ideolojik ve siyasi duruştur. Teoriyi zorlayarak veya belli dar kalıplara hapsederek,neyi ifade ettiği belli olmayan, dev- rimci literatüre yeni kavram ve maceracı ve argo sözcükler ulayarak sosyalist komünist olunmuyor. Bilimsel sosyalistler,komünistler,bilimsel oldukları için bilimi anlaşılır kılarlar.
Dünya ve Türkiye devriminin doğru değerlendirmesi, Marksist bilimin ideolojik ve siyasi olarak anlaşılır doğru analizinden çıkacaktır.Marksist olmayıp ta Marksist gibi görünen anlayışlar, Marksizmin en tehlikeli düşmanlarıdır ve esas tehlike de bunlardan gelmektedir. Marksizmin bilimsel ve teorik doğruluğu, Marksist olmayan sahte Marksistleri de Marksist gibi davranmaya,Marksist gibi görünmeye zorlar. Bu yüzsüzlüğün veya iki yüzlülüğün temel dayanağı oportünizm,dogmatizm,liberalizm,reformizm ve revizyonizmdir. Mark- sistler hiç bir koşulda bu tür akımlarla bir arada olmayı doğru görmezler.
Marksizmin ekonomik,siyasi,ideolojik ve toplumsal programı, yeninin temsilcisidir ve giderek sınıfsız,devletsiz bir toplumu öngörür.Bugün ideolojik olarak çok ciddi açmazların yaşanmasının en büyük nedenleri bu ayrışmanın hala yapılamamış olmasındandır. Özellikle ’Maoizm’diyen örgüt,yapı,çevre,gurup ve partilerin en büyük sıkıntısı buradan kaynaklan-maktadır.
Çünkü Marksizm, bilimsel devrimci bir öğreti olarak siyasi, ekonomik,ve felsefi bir bütünlük içerir.İdeolojik olarak, ideolojik, pratik politik alanda sınıf savaşımı teorisini savunur.Bütün teorik ve pratik faaliyetinin felsefesini Kemalizm,ulusalcılık ve mlliyetçilik üzerine inşa etmiş ve onun üzerinden teori yapmaya kalkışmış 68 hareketi dönemin gerçekleriyle,nesnel koşullarıyla ne kadar uyum içinde olabilmiştir? O nedenle süreçlerin tahlili ve süreçlere damgasını vuran örgütsel yapıların genişçe analizini devrimci bir parti ve ya hareket yapmak zorundadır.
’Cumhuriyet’ tarihinin bütün süreçlerinde politik arenada milliyetçilik hep ön planda olmuş ve milliyetçilik bu topraklarda Osmanlı sonrası emperyalistler tarafından sınırları çizilen T.C.nin varlık nedeni olmuştur ve bu teori üzerinden devlet fetişleştirilmiş tir. Güdük anti emperyalist kemalist süreçle birlikte, milliyetçilik ulus devlet adı altında çeşitili gerici ve ielerici süreçlerle birlikte çok kısa bir süre sonra faşizme evrilerek bir faşist diktatörlüğe dönüşmüştür. Ulus devlet adı altında diğer ulus ve azınlıklara karşı asimilasyon ve daha sonra da soykırımlara varan süreç başlamış,azınlıklar sürekli baskı altında tutularak kendi kimliklerine yabancılaştırılmak istenmiş, istisnasız Kürtler başta olmak üzere bütün ulus ve azınlıklara Türklük dayatılmıştır.
Milliyetçilik gelişmiş batıda gerici,bizim gibi kapitalizmi az gelişmiş ülkelerde ilerici olamaz.Bilimsel sosyalistler, Marksistler, milliyetçiliğin her türlüsünü kesinlikle reddederler. Devlet ve ulusu yücelten anlayış bilinçlerde sürekli bir düşman yaratır ve bu zemin üzerin- den kitlelere sürekli bir korku pompalanır ve bu bir Amerikancı emperyalist projedir. Milliyetçi faşist hareketlerle, burjuva demokrasisinin toplumsal dayanakları çıkış itibariyle aynıdır.Finans kapital iktidar var oldukça,faşizm tehlikesi de var olacaktır.Bu bazen gizli,örtük,bazen de açık kendisini gösterir.Bizim gibi ülkelerde bunun toplumsal dayanağı küçük burjuva orta sınıflardır.
Faşizmi kavramanın anlamanın yolu,yarı sömürge, feodal kalıntıların hala var olduğu devleti doğru tahlil etmekten geçer.Bizim gibi ülkelerde faşizm tehlikesi,olgusal olarak sürekli vardır ve bunalımlar konjonktüründe iş başına getirilir.Darbeler döneminde açık faşizmin uygulandığına, dönemin bütün yaşayanları tanıktır.Bu süreçlerde devlet ve ulus, büyük demagojik çığırtkanlıklarla yüceltilerek hep gündemde tutulur,toplum milli,gayrı milli, anarşist,terörist ve vatan sever olarak iki kampa ayrıştırılır.
Bu durumlarda milliyetçi ve ulusalcı azınlık dışında herkes baş düşmandır.Devlette üç beş Türk’ten( ki Türk olup olmadıkları de tartışmalı ) ibarettir artık.onlardan sonra kızılca kıyamet...12 Eylül ve 12 Mart’ta böyle iş başına geldiler.O dönemin sivil faşist güçleri, üniversitelerde ve normal hayatta aktif olarak devrimcilere karşı devreye sokulmuştu. Üniversitelerde ve Liselerde satırlı silahlı reisler paltolarıyla adeta devriye geziyorlardı.
Osmalının son dönemleriyle Cumhuriyete geçiş dönemi Türkiye’de milliyetçiliğin geliştiği dönemlerdir.Cumhuriyetle birlikte devlet,bütün teorik ve pratik çerçevesini Kemalizm üzerine, ulusalcılık ve milliyetçilik üzerine inşa etmiş ve bütün ulus ve azınlıklardan bir Türkçülük oluşturmak istemiştir.Devletin faşist niteliği ve karakteri M.Kemal’in küçük burjuva devrimciliğiyle gizlenmeye çalışılmıştır.M.Kemal,küçük burjuva devrimcisidir, ancak Kemalizm eşittir,Kemal demek değildir.Kemalizm, dönemin Türk ticaret burjuvazi- sinin üst kesimi, toprak ağaları, şıhlar, ulema,bezirgan takımı sınıf ve katmanları içine alan bir harekettir ve çok kısa bir süreçten sonra emperyalizmle uzlaşarak halk düşmanı bir karakter kazanmıştır.
Bu süreçle birlikte devrimcilere ve genelde halka karşı faşist saldırılar başlar.Anadoluda devrimci gurupların bir araya gelerek örgütlenmeye çalıştıkları Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası (THİF ) kapatılır,üyeleri istiklal mahkemelerinde ağır cezalar çarptırılır ve Mustafa Suphi karısı da dahil,15 yoldaşıyla birlikte karadenizde hain bir saldırıyla 28-29 Ocak 1921 de katledilirler.Dönemin TKP"si bu kayıplarla ağır bir yenilgi alır ve sonrasında da revizyonistlerin kontrolüne girer.
Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası,kemalist burjuvazinin bu iki yüzlü karakterine ve onun kitlelere ve devrimcilere ve onun faşist saldırısına karşı, 1922 de Türkiye Komünist Gençlik Teşkilatı ve Türkiye komünist kadınlar Teşkilatı olarak bir bildiri yayınlarlar. Bildiride ’Burjuva efendiler,bir zamanlar hepinizin bir resmi Komünist Fırkası bile yaparak kalpak- larınıza kırmızı tepelik geçirdiğinizde henüz gözümüzün önünde çanlı bir hatıradır. Mec- lisinizde ve resmi gazeteleriniz de Anadolu’da basın hürriyeti,toplanma hürriyeti ve fikir hürriyeti mevcut olduğuna,ne sansür,ne de istibdat gibi melanetlerin yokluğuna dair yaptığınız yaygaralar da henüz kulaklarımızda çınlamaktadır.Hatta bunları siz utanama- dam meclisinizin zabıtlarına bile geçtiniz’ şeklinde teşhir edilir ve dönemin niteliği ortaya konulur,
ve yine devamında,
’---Hayır efendiler hayır !Halk iştirakiyyun Fırkası resmi bir varlıktır.Kanunen teşkil etmiştir. Onu ilgaya sizin hakkınız yoktur..Her burjuva memleket gibi sizdede mevcut olması zaruri olan toplanma hürriyeti ve fikir hürriyeti hakkı buna manidir.Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası sınıfı bir varlıktır.O, Türkiye İşçi ve köylülerinin teşkilatıdır.Bu sınıflar var oldukça fırkada yaşayacaktır. Bu sınıflar imha edilemezki,Fırkayı imha yada ilga edebi- lesiniz. THİF, beynelmilel bir varlıktır. Beynelmilel proleterya ordusunun Türkiye’deki bir müfrezesidir. Beynelmilel bir ordu mevcut oldukça siz bu o fırkayı,o müfrezeyi imha veya ilgaya teşebbüs edemezsiniz’ ...’Fakat emin olunuz biz Türkiye komünistleri susmayacağız . Daima bağıracağız,maskenizi daima yere çarpacağız.Fırkanızı daima resmen ve kanunen ve sınıfiyen mevcut tanıyacağız.Bu haksız ve zalimane hücum ve taaruzlarınızı, Kemal-i şiddetle ve nefretle protesto ederiz.Kahrolsun yalancı ve gaddar burjuva siyaseti. Yaşasın işçi ve köylü sınıflarının kurtarıcı düşüncesi .Yaşasın Üçüncü Enternasyonal’
Kemalist burjuvazinin ve toprak ağalarının bütün iki yüzlü,bütün baskıcı faşist uygulama- larına karşın,dönemin komünistleri, Anadolu’da ki mücadeleye sonuna kadar destek ver- mişlerdir.M.Suphi 14 yoldaşıyla birlikte yaklaşık bin beşyüz kişilik bir orduyla o dönem bu nedenle Anadolu’dadır.M.Suphi dönnemin komünistlerinin görevlerini şöyel ifade eder.
’Türkiye Komünist Fırkasına düşen vazife,yağmacı emperyalizmin bütün baskısına rağmen, ayaklanıp varlıklarını ıspat eden Anadolu isyancılarına ve isyancıları temsil eden BMM (Büyük Millet Meclisi ) hükümetine yardım etmek ve Anadolu’daki bu hareketi şarkın diğer mazlum ve medeni millet ve hükümetlerine bir örnek olarak göstermektir’
Ancak bütün bu gelişmelere rağmen Kemalizm savaş biter bitmez,kısa bir süre sonra kitlelere karşı faşist bir diktatörlüğe dönüşmüştür.Kemalizm, ne yukarıdan aşağıya feodalizmi bir bütün tasfiye eden,milli kapitalizmi geliştiren eski tipten bir burjuva demokratik devrimdir, ne de aşağıdan yukarıya işçi köylü ittifakıyla devrimci bir tarz olan Demokratik Halk Devrimidir. Kemalizm,savaş içindeyken emperyalizmle uzlaşmıştır.1968 bu gerçeği görememiştir, bu gerçek ancak 1971’de görülmüştür ve bu süreçi İbrahim Kaypakkaya’yla başlatmak vicdani bir sorumluluktur. 68 hareketi doğru analiz edilmeden, bu günü anlamak ve analiz etmek te eksik ve hatalı davranmış oluruz.Ayrıca TKP’nin M.Suphi sanrası revizyonist kılık tarafından ele geçirilmesi de Türkiye devrim mücadelesi açısından çok ciddi bir kırılma noktasıdır.TKP’nin bu revizyonist yüzü ve kimliği çok iyi teşhir edilmelidir.
Türkiye’nin 68-71,71-78 devrimci birikimi bir bütün olarak çeşitli milliyetlerden Türkiye halkları-na, ezilenlerine aittir.Devrimci bir çıkıştır, kitleseldir ama doğru önderlikten yoksundur. Türkiye devrimci hareketi çok kısa geçici bir dönem hariç,genellikle doğru önderlikten hep yoksun dur.Şüphesiz 68’inde,78’inde bir ideolojisi vardır.78’e damgasını vuran küçük burjuva mülk sahiplerinin kahramanlık eksenli sol maceracılığı ve sekter- liğidir.Henüz çok genç,ideolojik,siyasi ve örgütsel önderlikten yoksun tecrübesiz bir kuşak.
1968- 71 ve 78"in doğru ve yanlışları sağlıklı bir şekilde değerlendirilmeden,doğru bir teorik ve pratik birikim elde etmek olanaksız.Dönemin en büyük dersi,gelecek kuşaklara doğru politika izleyen bir proletarya partisinin inşa edilmesinin zorunlu olduğu dersidir.
Erdoğan Ateşin
10.03.2012
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.