- 787 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
VEYSEL'in Bitmeyen Çilesi
VEYSEL’İN BİTMEYEN ÇİLESİ…
Hasan ERKILIÇ
Bir insan doğumundan başlayarak tüm yaşantısı boyunca ancak bu kadar çile çeker. Yetmez… Bu kez hakka yürüdükten sonra değişik anlayıştaki insanlar tarafından çektirilmeye başlanır çilesi.
Doğuşu bile çilelidir Âşık Veysel’in. Anası koyun sağmadan gelirken Ayı pınarı denilen bir alanda sadece kendi olanaklarıyla doğurmuş ve küçük Veysel’i giyindiği elbisesinin bir kısmını yırtmak suretiyle sarıp sarmalayarak getirebilmiştir evine. 7 yaşına geldiğinde de köyde yaşanan çiçek hastalığı sonucunda önce bir gözünü, daha sonda da ahır da ineğin tepmesi sonucu diğer gözünü kaybederek dünyası tamamen karmıştır Veysel’in. Veysel için artık askere gidip yurt savunması için canını ortaya koyamamak da bir çiledir.
Ne yazık ki bana olmadı kısmet
Düşmanı denize dökerken millet
Felek kırdı kolum vermedi nöbet
Kılıç vurmak için düşman başına
Evlendirilir, bu kez de evin azabı yanaşması olmuştur eşinin. Beşikte bir çocuğunu öylece bırakarak gitmiştir yanaşmasıyla Esme. Bakımsızlıktan ölmüştür küçücük bebek, Çile yumağı adeta boynuna dolanmıştır Veysel’in.
“heder oldu gençlik çağım
Senin yolunda yolunda
Soldu çiçeğim yaprağım
Senin yolunda yolunda”
1931 Kasım’ında düzenlenen 1.SİVAS HALK ŞAİRLERİ BAYRAMI’NDA yüzü biraz olsun gülmüştür Veysel’in, Ancak 1940’lı yıllara kadar Veysel genel olarak “usta malı” okumaya devam etmiştir. Veysel kendi deyişleriyle ünlenmeye başlamıştır ki, bu kez DEMOKRAT PARTI iktidarı yakasına yapışmıştır. Dönemin Sivas Valisi aracılığı ile Veysel ile birlikte ona yol ve türkü arkadaşlığı yapan adaşı Küçük Veysel’e “Vatan Cephesi”ne katılmaları ve bunun da ulusal yayın yapan radyo aracılığı ile tüm yurda duyulması halinde, türkülerini ve deyişlerini yurdun her yerinde rahatça söyleyebileceği ve ödüllendirilecekleri iletilmiştir. Ancak, Veysel çektiği bunca çile ve eziyete rağmen Ozan’ca bir duruş sergileyerek elinin tersi ile adeta itmiştir teklif edilen talebi.
“Bu arada sıvaş Valisi, Âşık Veysel’e “Vatan Cephesi”ne katılması için yoğun baskı yapar ama Veysel kabul etmez. Âşık Veysel’i köyü Sarıalan’da adeta gözaltında tutarlar. Karlı, tipili bir kış günü Âşık Veysel, Sıvaş Pamuk pınar’dan geçerken belletmenlik yaptığı Yıldızeli Köy Enstitüsü’nü ziyaret etmek ister fakat içeri almazlar. Bunun üzerine Âşık Veysel alır sazı eline: (1) (Bkz. Deniz SOM- 5 Ağustos’2009 Vaziyet)
“Manasız mantıksız vatan cephesi
Vatan milletindir bu neyin nesi
Maksat Menderes’in seçim dalgası
Menderes yok memleket var bu yolda”
4 Kasım 1960 günü öğlene doğru Sivrialan köyünde başlamış olan her iki düğünün de davulları susmuştur bir anda. Acı haber köye tez yayılmıştır. 21 yıllık yol, türü ve kader birliği yaptığı, sesini sesine kattığı yoldaşı, mihmandarı Küçük Veysel (ERKILIÇ) 47 yaşında geçirdiği bir kalp krizi sonucunda hakka yürümüştür. Bu ani ölüm herkeste olduğundan belki de daha çok Aşık Veysel üzerinde derin yaralar bırakmıştır. O gün Sivrialan Köyündeki İlköğretim okul Müdürü Hüseyin TAŞTAN gönderde bulunan Türk bayrağını yarıya indirerek köyde yas ilan etmiştir. Olayı duyan Âşık Veysel’in acı içinde dudaklarından çıkan sözcük “İŞTE BEN ŞİMDİ KÖR OLDUM” olmuştur. Daha sonra Küçük Veysel’in bacısının boynuna sarılarak;
“Âşıklara hu geldi
Harkı açın su geldi
Ellere düğün bayram
Bize haktan bu geldi.
Âşık Veysel’in sağlığında, 1972 yılında o zamanın Sivas Senatörü Hüseyin ÖZTÜRK yanında bir heyet ile birlikte Âşık Veysel’e ziyarete gidiyorlar. Ziyaretlerinin esas amacı ise Aşığın sağlığında adına bir dernek kurulması, Âşık uzun süren konuşmalar soncunda Derneğin bazı şartla kurulmasına razı oluyor. O da “Dernek yönetiminin politikadan uzak durması. Kendi adına fakir öğrencilere eğitim bursu verilmesi, kendi adına Eğitim kurumları kurulması. Anayasamızın değişmez maddeleri olarak nitelenmesi gereken bu madde de derneğin kuruluş tüzüğüne konarak, toplam 13 maddeden oluşan bir amaç ile dernek, aşığın sağlığında 1972 yılında kuruluyor.
Aşığın çileli yaşamı 21 mart’1973 tarihine kadar devam etmiş, yakalandığı akciğer kanseri sonucunda 79 yaşanda hayata gözlerini yummuştur.
Aşığın hakka yürümesinden sonra ayrı bir makalenin söz konusu olacak bir fedakârlık ile o dönemin yöneticileri 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar devam ettiriyorlar derneği. 12 Eylül askeri diktatörlüğü tarafından dernek kapatılıyor ve demirbaşlarına el konuyor.
Siyasi yasakların kalkmasıyla birlikte yine aşığın sevenleri öncülüğünde ve yine ayrı bir makalenin konusu olacak bir şekilde derneği tekrar aktif hale getiriyorlar.
3 Kasım 2002 seçimlerine kadar dernek, Kültür Bakanlığı Halk Kütüphanelerine dağıtmış olduğu dergiler ve Hazine yardımıyla kendi yağıyla kavrulur hale geliyor. Ancak 2002 Seçimlerinde AKP İktidarının iş başına gelmesiyle birlikte, Dergi satış geliri ve Hazine yardımı bıçakla kesilir gibi bir anda kesiliveriyor. Bununla da yetinmiyor AKP zihniyeti, 19 Temmuz 2009 Tarihinde Şarkışla Kaymakamlığı ve Sivas Valiliğinin iş birliği ile yapılan “Âşık Veysel’i Anma Etkinlikleri”nin Şarkışla ilçesinde yapılan törenlerinde kimse gördüklerine inanamıyor. Daha önce Şarkışla’da bulunan Aşığı herkesin görmeye alıştığı ve normal Cumhuriyet kıyafetleri ile donatılmış heykel kaldırılarak, AKP- BBP zihniyeti tarafından Takke giydirilmiş bir heykel bir gecede dikiliveriyor. Görenleri hayrete düşüren bu durum karşısında ilçenin Büyük Birlik Parti’li Belediye Başkanı’nın savunması daha da ilginç “Sivas İl Kültür Müdürlüğü’nün deposunda bu vardı bunu aldık diktik”! Sivas Kültür Müdürlüğü ile yapılan görüşmelerde de aynı cevap alınıyor. “Depomuzda bu vardı”. Sanki onlara Takkeli Âşık Veysel Heykeli imal edin diyen olmuş gibi. Oysa çok- çok iyi biliyorlar ki; Aşığın giyim tarzı cumhuriyetimizin klasik giyim kuşam tarzıdır. Dünya görüşü de bir halk ozanı gibi, tanrısıyla zaman –sevişen, yeri gelince de onunla kavga eden, tanrıyı yaratılanların en değerlisi olarak gören, Vahdet-i vücutçu bir anlayışa sahip bir kişiliktir. Tüm bunları bildikleri halde aşığa ısrarla “takke” giydirmekteki tek amacın da toplumun önde gelenlerini kendilerince “Bizdenleştirerek” zorla yıkamadıkları Atatürkçü düşünceyi ve Cumhuriyetimizin önemli kültür mirası önderlerini “Takke” ve Tahkiyeyle” kullaştırmak.
Ancak, toplumun önemli kesimlerinin tepkisini çeken bu olay karşısında geri adım atmak zorunda kaldılar ve “Takkeli Heykel”in kaldırılarak, toplumun her kesiminin beyinlerinde yer etmiş olan çağdaş giyimli bir heykelin eski yerine dikileceği sözünü vermek zorunda kalmışlardır. Kalmışlardır kalmasına da, tam bu makalenin tamamlandığı gün aldığım bir duyum beni ve bu duyumu alan herkesi bir kez daha hayretlere düşürdü. Önce kulaklarıma inanamadım. . Ama ne yazık ki haber doğruydu. Evet, Şarkışla da bulunan “takkeli” heykel kaldırmıştı. Ancak “kaş yapalım derken göz çıkarmak” deyimini haklı çıkartırcasına bir girişim daha yapmışlar ve Ankara’da Güzel Sanatlar Akademisi bahçesinde diğer ozan ve şairlerle birlikte olan Âşık Veysel heykeli adeta Cumhuriyetimizin başkenti Ankara’mızdan sökülerek Şarkışla’ya nakledilmişti. Üstelik açıkladıkları nakliye ve yeniden montaj giderlerinin maliyeti de 10.000 TL. İdi. Yani koskoca Türkiye’de Heykeltıraş kalmamış gibi yeni bir heykel sipariş etmek yerine, mevcut heykeli ciğerimizden söküp alarak yanlışı bir başka yanlışla düzeltme yolunu seçtiler. Tabi ki bunların amacı “üzüm yemek” olmadığı için toplumu provoke edecek ne varsa yapmaktan geri durmuyorlar. 10 Kasımda sözde adını bir türlü koyamadıkları “açılım” görüşmelerini başka gün yokmuş gibi bu güne denk getirmeleri de benzer bir tezgâhtır. Ancak bilmedikleri bir şey var onların teknolojik ve uydurma takiplerinin karşısında bu milletin çıplak gözü açılmaya başladı artık. Bilsinler ki bu girişimleri de kursaklarında kalacaktır. Bu toplum onları izlemeye almıştır artık. Bilsinler ki peşlerindeyiz.
Yetişmeyecek yere elin uzatma
Ben bilirim diye halkı aldatma
Manasız mantıksız kem laf sarf etme
Boş sözler kavganın dili sayılır
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.