birkaç kelebek lirası
Bir gün geride kalmışlığın verdiği hazla; ufukta ne beklediğimi düşünürken umarsız çıkıverdi karşıma. Yüzünde gereksiz bir tebessüm ve gözlerinde lakayt bir aşk kurusu…
Sızısı, en fazla üç gün sürdü gidişinin. Yıkık bir gemiyi onarmak kolay olmadı. Sözlerimde kızdım sana defalarca. Gözlerimde nefret ettim, kalemimde yıldım, günümde küstüm… Elime sadece kırışık bir kağıt parçası ve verilen tüm zamanın kabarık faturası kaldı. İcra memurları geldiğinde bu eve; artık ben kalmamıştım ve evimi, hayatımı, o da yetmedi ruhsuz benliğimi bile verdim. Yetmedi; senin gidişinin bıraktığı borçları kapatmadı. Ellerimden yitip gitmiş bunca yılın veresiyesini nasıl oldu da tuttum bilmiyorum. Şimdi evdeki hesap, geçmiş yılların bozuk çarşısına, uymadı; ne yazık. Önce gözyaşlarımdan biriktirdiğim kelebek liralarını, sonra yıllardan öğrendiğim çınar kuruşlarını; heba edercesine harcıyorum. Oh canım sağ olsun.
Ve şimdi sen gidişinin acısının tükendiğini zannederek benden af diliyorsun. Bana; “ dön.” Diyorsun ve benden, sana koşmamı istercesine; kuytuda takılı kalmış gözlerimi hapsederek; gülümsüyorsun. Ancak bu sefer çok büyük bir yanılgının ortasına; kendi ayaklarınla yürüyorsun. Zannediyor musun ki; ellerimin en ince noktası seni hissetmek istiyor. Zannediyor musun ki gözbebeklerimden düşen çığlığın yankı bulacak sinemden aldırdığım büyük boşlukta. Sen yılları yol üstündeki bir fahişe gibi harcarken; o kadının ne adar ahlaksız bir gurur yüzünden o hale geldiğini asla akıl edemeyeceksin. İşte bu yüzden bu yol üstü resim çerçevesinde terk ediyorum seni. İnan bu son gidişimin ilk yarısı olacak…
Sızısının üç gün sürdüğü bu ömürlük yaralı aşkın biletini kestim kendimce. Her ne kadar yalan söylemiş olsam da sana; bilmeyeceksin gözlerine bakarken. Duyduklarınla şok olurken sen, ellerimde tuttuğum teninin, usul bir korla yandığının farkına varmayacaksın. Sonunca acı ama hissiz anlayacaksın bunu. Kül olmuş bir hayat bırakıyorum ben ellerine. Hani giderken ardına bakmadığın… Susarken küfürler ettiğin… Hani şizofren, öksüz bir aşkın tanelerini havalara saçtığın…
Âşık; aşkın tarifini bilirmiş de kaleme dökmek nasip olmamış. Seni ödeyemeyeceğin borçlar ve icra memurlarıyla baş başa bırakıyorum. O kaldırımda karşılaştığın kadına da adresini verdim. Tüm borçlarına bir de hesap ekle diye. Ben seni kelebek kanadında severken; tırtılın çirkin kozasındaydı gözün. Ne içindekini merak ettin, ne de içinden çıkacak olanı görmek için sabır…
Yürek yaram! Ellerine ve gözlerine; elveda… Sana bıraktığım tek anı; birkaç kelebek lirası ve bir sıla…