- 574 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
SAHİ SAKİ
İşte böyle saki !
İstanbul’u sırf bu yüzden sevdim ben.Sırf tenini çevreliyor diye içime çektim bu şehri. Nisanları sevdim saki! Sırf doğduğu ay diye hiç ağlayamadım bahar yağmurlarında. Beyazları sevdim saki! Sırf saçlarına kırağı yağdığı için…beyazları. İşte bu yüzden sarhoş naralarım. Bu yüzden dedim ya bırak şişeyi. Hiç olmadığım kadar sarhoş olmalıyım. Uzanmalıyım kaldırımlarına boylu boyunca. Şehrime bir kez daha aşık olmalıyım.
Var git, sen kapı önünde martılara mısır taneleri saç. Ben; sığ denizin kumlarında yalın ayak, ben;balıkçı teknesinde ağ, ben; çocuk salıncağında zincir olmalıyım.
Var git saki,şişe kalsın !
Bir kadeh sonraya kalsın sövmeler. Her yudumda fetih sevinci var şimdi.Her damlada o gözleri zerk ediş var.Damarlarım gevşedikçe doluyor…Beynim uyuştukça yüreğimin sesi duyuluyor. Duymaz mısın saki ! Duymaz mısın….Nasıl da çırpınıyor…
Sırf bu yüzden sevdim İstanbul’u ben. Sırf o değiyor diye toprağına…Bütün arabaları sevdim, bütün vitrinleri, bütün caddeleri, bütün,bütün….Abarttım değil mi saki ?
Bir kadeh sonraya kalsın aşkı çekip çıkarmak! Ben; şehrin dehlizlerindeyim şimdi. Göz fenerleri sönük, bulanık…Binlerce ayak izi var üzerimde. Öyle yorgun…Öyle sadık…
Kaç kapısı vardı İstanbul’un saki ? Hangi kapısına yakınız?
Kaç tepesi vardı İstanbul’un saki? Ben kadar hangisi yakın bulutlara ? Kaç kırılgan kalbi taşır vapurlar? Kaç şair vurdu sahile saki ……
En çok da bugün sarhoşum şehre sanki. Sanki en çok bugün kayboldum o gözlerde. O bakıyorken ben kaçıyordum. Ben bakıyorken o yol alıyordu. Ellerim titriyordu saki,ellerim. Şu kadehe kör bakayım ki ellerim titriyordu. Hiç bu şehri bu renk görmemiştim. Denizini sakin, göğünü kasvetli, kuşlarını iştahlı….Hiç bir tütünü böyle çekmemiştim…Hiç soğutmamıştım bir bardak çayımı….
Ben bu şehre bu yüzden aşığım saki ! Ne yana baksam ben. Ne yana dönsem O çıkıyor karşıma. Şimdi ben, bırakıp bu şehri nasıl gideyim ?
Çok konuştum bağışla beni. Zaten şişe de dibine geldi. Hesabımı kapama…Ha günahımı da defterime ekleyiver! Kapılıp yorgun ayaklarımın rehavetine sızarsam eğer…
Karşı kaldırımlardan birine, aşkımın sinesine usulca bırakıver….
Unutma saki , her sarhoşun mutlaka vardır sığınacağı bir yer….
Özlem Pala
YORUMLAR
"Uzanmalıyım kaldırımlarına boylu boyunca. Şehrime bir kez daha aşık olmalıyım.
Var git, sen kapı önünde martılara mısır taneleri saç. Ben; sığ denizin kumlarında yalın ayak, ben;balıkçı teknesinde ağ, ben; çocuk salıncağında zincir olmalıyım."
....ve demişsin ki ablacı;
"Bir kadeh sonraya kalsın aşkı çekip çıkarmak! Ben; şehrin dehlizlerindeyim şimdi. Göz fenerleri sönük, bulanık…Binlerce ayak izi var üzerimde. Öyle yorgun…Öyle sadık…
Kaç kapısı vardı İstanbul’un saki ? Hangi kapısına yakınız?"
....ve sonunda öyle bir cümle var ki ablacığım;
"Unutma saki , her sarhoşun mutlaka vardır sığınacağı bir yer…."
Her şairin sığınacağı bir mısrası var gibi sanki... Yazıların şiirlerinden daha özgür ve özgün be ablacığım. yazıların beni benden ediyor.
Saygılar sunarak kaleminden öpüyorum ...
İstanbul'u ,sırf o orada yaşıyor diye sevmek,birde üstüne böylesi bir yazı ile haykırmak...Kaç tepesi,kapısı var bilmeden,üstelik ardında bırakıp o koskoca şehri...Hiç bilmediğin bir başka şehrin koynuna saklanmak...Kaçmak değil aslında,bir nevi kabullenmişliktir yaşanılan her ne ise.ve sakiye dert yanarsın sonra ki saki aslında kişinin kendi ile yüzleşmesine çanak tutan bir aynadır burada.Şimdi söyle ayna bana;-Var mı ben kadar seven İstanbul'u?Var mı ayna benim kadar ardında bırakıp bu şehri,bilmedikleriyle yaşlanan?Var mı ben kadar ürkek,korkak?Ama aynaaa...Bu kez...Lütfen!Lütfen yalan cevapla!
Canım arkadaşım;şiiri kadar duru,şiiri kadar edebi bir yazı.Hatta benim için ebedi bir yazı:)Kalemini her zamanki saygımla kutladım ve aldım kendimce nasibimi,şimdi gidiyorum.Haaa...unutmadan;Söyle o sakiye,fazla dolaşmasın buralarda,ya ayyaş yapacak bizi,ya İstanbul'a tası tarağı toplayıp geleceğiz.
Sevgimle.
Duygularımızın peşinden koşmak, onların dokunduğu her yere ulaşmak, o duygularla hesaplaşma zamanı geldiğinde ise yaşanılan günlerin özleminin anılara yansımasında hayal olmak, istanbulu sevmek gibidir...
İstanbulu sevmek belki de bir hayalin mutluluğunda doğmak gibidir..
Çok güzel anlatmışınız duygularınızı, yazınız gerçekten edebi değere sahip...
Saygımla..
Sırf bu yüzden sevdim İstanbul’u ben. Sırf o değiyor diye toprağına…Bütün arabaları sevdim, bütün vitrinleri, bütün caddeleri, bütün,bütün….Abarttım değil mi saki ?
........................................................................
Kaç tepesi vardı İstanbul’un saki? Ben kadar hangisi yakın bulutlara ? Kaç kırılgan kalbi taşır vapurlar? Kaç şair vurdu sahile saki ……
Akşamın bu saatinde iyi geldi ; kafayı bulmuş hissettim kendimi..Oysa kadehleri görmeyeli yıllar olmuştu.
Tebrikler.