GUGUK KUŞU VE KAZANDİBİ
Ömrümün yaprakları solmaya başladı.Belki iş güç,hayat koşturmacası .Yürek dolusu
sevinçler ;iç burkan ,kahreden üzüntüler.Hepsi fırtına gibi idi. Şimdi ise yüreğimde
meltemler esiyor.Meltemi bilirsiniz,akşam gün batımına yakın hafif hafif başlar,sonra
yavaş yavaş hızını artırır,gün batımından bir süre sonra yine yavaş yavaş gücünü
tüketir.Denizden yüklediği yosun kokularını dağlara taşır.Sabah gün doğumuna kadar
kendini hissettirmez.Gün doğumundan hemen önce bu sefer geldiği yönün tersine yine
yavaşca başlar. Hızlanır .Dağlardan aldığı çam ve kekik kokularını denizin üstüne
dağıtır.Sıcak yaz günlerini serinletir.Kokusuz yaz akşamlarına parfümlerini boşaltır.
Böyle bir hayatım var iken,internetin başında devlet opera ve balesinin sayfasına gözüm ilişti.
Neden olmasın dı? Üniversite bitirmiştim, ancak hiç bale seyretmemiştim. “Guguk kuşu”
ilginç geldi.İnternet sayfasında ise oyunla ilgili fazlaca bir bilgi yoktu.Sıkıcıda olsa ,iki saat
değil mi? Dayanırdım.
Oyundan önce bir muhallebiciye gittik. Ben kazandibi istedim.Ama ikinci kaşıktan sonra
,emeği geçenleri tebrik etmek geçti içimden. Çünkü, bu kadar kötü yapılabilirdi.
Oyunun yönetmeni İlham Yazar ,“Türlü kurallarla ve baskılarla insanları bir koyun
sürüsü gibi görüp,onları kişiliksizleştirmeye çalışan sistem ve sistem temsilcileri
ile ,birey olmaya çalışan insanların çatışması” diye tanımlıyor oyunu .
Oyunu seyrederken dalmışım.Ne kadarda benziyordu hayatımıza. Sabah kahvaltı,iş ,öğlen
yemeği,iş ,akşam aynı yoldan aynı trafik keşmekeşi,eve gel akşam yemeği,afyonlanmak
üzere televizyon başına buyrun.Afyonun etkisi ile uyuşan rahatlayan beyinler ve
yatağa.Aylığını alınca ufak bir tartışma .Acaba maaşı Sabancıya ‘mı (Carrefour) yoksa
Koç’a mı (Migros) versem?
Bu arada yediğim kazandibi de midemde isyana yol açmıştı.Tuvalete gitmeli idim.Midem
bile bu oyunu izleme engel olmak istiyordu. Belki bana “Kalk git,sen meltem rüzgarları ile
serinle,bura sana göre değil diyordu.” Ancak ,vücutlarını bir kelebek kadar hafif ,ama bir
panter kadar güçlü kullanabilen bu insanların daha anlatacak şeyleri olmalı idi? Sahnedeki
insanlar bütün kaslarını bu kadar özenle ve uyumlu kullanabildiklerine göre, bende hiç
olmaz ise mideme sahip olmalı,onu bastırabilmeli idim.
Oyunda , hastalar , sistem ve iktidarın kuşatmasını kırmak için oylama
yapıyorlardı. “Hayır” demeleri yeterli idi. Ancak bunu diyecek gücü kendilerinde
bulamadılar.Hastalar kendilerinin tedavi edildiğini , iyileştiğini sanırken, zincirsiz bir köle
olacaktır. “Hayır” deme gücüne erişemeyeceğini , en azından şimdi bu kararını
veremeyeceğini hisseder. Ancak bu şimdi verilecek karar sonsuza kadar sürer.Çünkü ,
şu anda zamanı değildir , şu anda kendinde o gücü bulamaz. İşte iktidar’da bunu işler,
güçsüzlüğünü vurgular.Böylece iktidara boyun eğer.
Yönetmenin deyimi ile “sebze” gibi yaşamaya devam eder.
Hayır ,daha fazla dayanamayacağım. Midem çok kötü.Alnımdan terler akmaya başladı.
Sırtım sırılsıklam oldu. “Şimdi” derhal çıkmalı idim.Koltukta kıvranıyordum. Ben oyunu
seyretmek istiyordum ,oysa vücudum buna engel oluyordu.Derhal salonu terk etmem
gerektiğini söylüyordu.Vücudum beynime uymalı idi. “Hayır” demeyi bilmeli idim.
Sahnede ise insanlar hem kendi vücutlarını hem de birbirlerinin vücutlarını olağanüstü
kullanıyorlardı.Çoğu hareketlerde yerçekimi yasası işlemiyordu. “Kelebek” gibi derler
evet kelimenin tüm anlamına uygun şekilde kelebek gibi uçuyorlardı. Ortak hareketler
ise ,bilgisayarda yapılan “copy paste” gibi kusursuz benzerlikte idi.
Oyunun finalinde ise oyunun kahramanı ,sistemi temsil eden hemşirenin boğazına yapışır
ve perde kapanır.
Midem rahatlamıştı.Evet yenmiştim.En azından oyunu bitirebilmiştim.Yarı dolu salonda ki
seyircilerle birlikte beğeni ile alkışladım.Belki de herkesten fazla ben alkışladım.
Ülke olarak ,oyun kahramanın çektiği acıları da yaşayarak ,sistemin boğazına yapışmayı
birkaç kez denemiştik. Ama “ sebze” olmaktan yinede kurtulamadık demek normal midir?
Yoksa “ sebze” lerin de yaşama hakkı vardır demek mi?
Guguk kuşu aslında yumurtalarını ispinoz kuşunun yaptığı yuvaya koyarmış.Kendine ait
olmayan bu yuvada büyürmüş.İnsanoğlunun da ,guguk kuşları gibi ,içlerinde doğdukları
ama kendilerine ait olmayan,daha önce kurulmuş sisteme karşı direnç göstermesi normal
midir?
Yazara sorarsınız ,buna en az guguk kuşu kadar hakları var.
Ömer Günay
YORUMLAR
Guguk kuşu aslında yumurtalarını ispinoz kuşunun yaptığı yuvaya koyarmış.Kendine ait
olmayan bu yuvada büyürmüş.İnsanoğlunun da ,guguk kuşları gibi ,içlerinde doğdukları
ama kendilerine ait olmayan,daha önce kurulmuş sisteme karşı direnç göstermesi normal
midir?
bu sözlerin çok derin anlamları var... teşekkürler... tebrikler...