koka kola tiryakiliğinden ziyade
Koka kola illetinin tiryakiliğinden ziyade;
Çocukken köyümüze gelen
Ve daha köy yoluna dönmeden
Egzozundan Fabrika bacası gibi simsiyah duman savuran
ve bize bir düğün alayı gürültüsü gibi gelen
Motorunun çıkardığı seslerden tanıdığımız
Kola yüklü Kapalı kasa Ford kamyonunu
Bir jandarma tümeni gibi, yol kenarına dizilip selama durup
Çaktırmadan az sonra olacakları beklerdik, fırtına öncesi sessizlik bine vi
Daha sonra var gücümüzle koşup takılırdık peşine
Asılırdık sırtına kamyonun, farkına varmazdı
Ne hantal Ford, ne de sıcaktan beyni kaynamış
Ağzındaki Maltepe sigarasının dumanına dalıp giden şoför amca
O şampiyonluk kupası edasında şişeler
İçindeki kola ve oyun oynadığımız kapağına
Yani o kadar cazip ve çekici taraflarına rağmen
Birer tane alırdık, hani hırsızdık ama arsız değildik
Bazılarımız yetişemezdi kamyona minik adımlarıyla
Bazısı da yetişir di ama henüz kamyon kasasına sarkmasını öğrenemediğinden
Bu arlı, maceralı ve beceri gerektiren işe dahil olamazlardı
Arkadaşlık öldü mü fakat,
Onların nasipleri de becerili arkadaşlarının ellerinde işte
“Al bakalım Muhittin bu da senin”
“Erkan ağabey kapağını da açar mısın?
Tabi Erkan ağabey açmaz mı Muhittin kardeşinin kola şişesinin kapağını
Kapaklarda açılır, özenle düzeltilir taşlarla hani oyun için hazırlanır yani
Ve doğru dere kenarına inilir, gene koşar adım, gene maceracı tavırlar
Ve büyük bir iş başarmış delikanlı edasında
Macera bitti mi? Tabi ki hayır!
Ee kolanın üzerine bir çikolata gider değil mi?
Ne de olsa şişeler depozitolu,
Her birimizin elinde bir şişe, bu da demektir ki birer çikolata
Köy bakkalı Müdür Dede’nin yolu tutulur
Bakkalın sokağına girmeden herkes köşe başında yaslanır duvara bekler
Ekibin en büyüğü ve kaptanı Mustafa ağabey gider önce
Etrafı kolaçan edecektir, hani az evvel 8 zayiat veren toptancı amca hala orada mı
Evet hala bakkalda, bir süre beklenir
Ve o gürültülü kamyon başlar bağırmaya ardından gene simsiyah baca dumanı
Hemen akabinde gene o masum çocuk tavrıyla girilir bakkala
“Müdür Dede biz kola şişelerini getirdik çikolata alacağız”
ee tabi Müdür Dede az uyanık değil
“siz o kolaları ne zaman aldınız bakıyım”
Mustafa Ağabey sözü alır
“dün almıştık ya Dede, unuttun mu?”
“bizim toptancı Rıza kasalarda kola eksilmiş falan diyordu, yoksa siz mi çaldınız haylazlar?”
biraz korkak biraz telaşlı ve birazda kaçmaya hazır tavırlarla hep bir ağızdan
“yok valla dede bizim haberimiz yok, hem biz nasıl çalacağız ki kolaları”
“benim bu işe aklım ermiyor, adam her gelişinde aynı şeyi söylüyor,
sekiz tane kola eksiliyor kasalardan diyor, ee siz de tam sekiz kişisiniz,
insanın aklına haliyle…”
Mustafa Ağabey tekrar giriyor devreye,
“ya Müdür Dede bizim işimiz var top oynayacağız arkadaşlar bekliyor,
ver bizim çikolatalarımızı da biz gidelim, şişeleri koyduk yerlerine”
Müdür Dede kıllanır kıllanmasına ama bir yandan da çikolataları uzatır tabi
valla Şoför Rıza Amca, Müdür Dede, o kolaların asıl sahibi
hatta sırtına yüklendiğimiz 70 model Ford kamyon da haklarını helal etsinler
çocukluk işte ne yapalım, o günleri bir kez daha yaşaya bilsem
gene aynısını yapardım, ne yalan söyleyeyim
hatta daha da büyük bir zevkle
ancak ne mümkün! Zira Mustafa Ağabey henüz orta ikinci sınıftayken
uçup gitti aramızdan.
Irsi bir hastalığı varmış öyle dediler büyüklerimiz
Birkaç yıl sonra da Recep gitti,
Onu da Fransa’da vurmuşlar
Çocukken yaptığı işler de kalmış aklı,
Ama tabi köyde yaşadığımız maceralar hiç böyle sonlanmazdı
En fazla ya Müdür Amca’dan bir azar veya tokat,
Ya da babalarımızdan yerdik bir sille
Büyümek zor iş
Bir yandan da kötü bir şeymiş
Aklımda öyle yer etmiş işte bilmiyorum
Büyümek öldürüyor insanı
Ayırıyor, parça parça, liğme liğme ayırıyor insanı
Yoruyor insanı büyümek
Her geçen gün tüketiyor, yıpratıyor
Kola tiryakiliği gibi de diye biliriz
Yani geçiyor gidiyor
Haz veriyor belki, belki tat veriyor, serinletiyor belki
Ama yakıyor insanın genzini,
Kavuruyor geçtiği yeri, tırmalıyor ve bunu her defasında
Aynı hislerle aynı niyetle ve gururla yapıyor
İnsan gene yapıyor, o gene, gene, gene
Büyümek savuruyor insanı
Ayırıyor birbirinden, koparıyor
Yalancı konuma düşürüyor, bir masal kalıyor ardında
Önünde kapkara bir ufuk, aşılacak dağlar, deryalar
Yalan olsa da söylemler, eylemler
Yalancılığını bile bile inanıyor insan işte kanıyor
Kendine hatta
Koka kola tiryakiliğinden ziyade
Biz ne tiryakilikler edindirdik canımıza
Küçücük bedenlerimiz, minnacık hayallerimizle
Kocaman kocaman yaşayarak
Büyük büyük ölerek
Ve masum masum gülerek
Ve hıçkıra hıçkıra ağlayarak
Her kopuşun, her ayrılığın,
Büyümenin her bir yanından
Çağlayan olup çağlayarak
Ben hala kapılmışım büyümenin telaşına
Büyüdükçe ufalıyor mu ne dünya
Her şey ufalıyor, artık olmuyor eskisi gibi
Hatır, dost, vefa, sevinç, tasa, gülmeler
hatta ayrılıklar, kopmalar, ve ölmeler…
Muhittin Dağhan
20 nisan 2007
05.20
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.