- 93 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Duası İle Gerçekleşen Mucizeler 1
“Dua” ne kadar sıcak ve anlamlı bir kelimedir. Özellikle insanın zorda kaldığı durumlarda kıymeti daha çok anlaşılır. Sığınacak, yardımını talep edecek birinin olması ne kadar güzel bir şeydir. Darda kaldığında yardımını isteyeceği birinin olmadığı insanlar ne kadar bahtsızdır. O sıcaklık ve güvenden yoksundurlar. Oysa inanan insanlar ne kadar bahtiyardır ki, hiç karşılıksız, menfaatsiz onları seven ve her türlü kötülükten korumaya gücü yeten bir Yaratıcıları vardır. Bu açıdan duanın en değerli yönlerinden biri de, huzur vermesidir. Dua kelimesi bu açıdan çok kapsamlı ve derin anlamlar ifade eden bir kelimedir. Ayrıca kâinatın ve insanların yaratılma hikmetlerinden biri de duadır. Bu bakımdan Cenab-ı Hak “De ki: Eğer duanız olmasa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var?” (Furkan Süresi,77.) buyurmuşlardır. Ayetten de anlaşıldığı gibi insanın dünyaya geliş gayesi yaratılışına uygun davranmaktır.
Bediüzzaman Hazretleri bunu çok veciz bir şekilde şöyle ifade etmiştir:
“İmân, insanı insan eder; belki, insanı sultan eder. Öyle ise, insanın asıl vazifesi imân ve duâdır. Küfür, insanı gayet âciz bir canavar hayvan eder.”
Demek, insan bu âleme ilim ve duâ vâsıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir. Yaratılışına ait asıl vazifesi imândan sonra duâdır. Duâ ise, kulluğun özüdür.
Yukarıda ifade edildiği gibi duanın çok büyük anlamları vardır. Bu açıdan Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm dua ile Cenab-ı Hak’kın rahmet kapısını çalmış, duası kabul edilmiş ve mucizelerle duasına cevap verilmiştir. Şimdi duasıyla gerçekleşen ve bizlere de örnek olacak olan bu tür mucizelere örnekler verelim:
1- Yüz yıllardır cahillik karanlığında yaşayan Mekke’liler güneş gibi etrafı aydınlatan İslamiyet’in parlaklığına alışkın olmadıklarından gözleri kamaştığı için İslamiyet’in güzelliğinin farkına varamıyorlardı. Bu bakımdan henüz Müslüman olanların sayısı kırkı bulmamıştı. Müslümanlar gizli gizli ibadet edebiliyorlardı. Böyle bir ortamda Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, şöyle dua etti:
“Allah’ım İslam’ı Ömer bin Hattab veya Amr bin Hişam ile kuvvetlendir.”
Bu duadan bir iki gün sonra, Hazret-i Ömer imana geldi. Gerçekten de Müslümanlar büyük kuvvet bulmuşlardı. Hazreti Ömer’in İslâmiyet’in ilân edilmesinde ve yücelmesinde çok katkıları olmuştu. Ayrıca Peygamberimiz Aleyhis salâtü Vesselâm tarafından kendisine verilen ”Faruk” (Haklı ile haksızı ayırmakta mahir olan) unvanını almaya layık oldu.
2-Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bir gün İbn-i Abbas’a şöyle dua etmiş:
“Allah’ım onu dinde bilgi ve ince anlayış sahibi yap ve ona âyetlerin yorumunu öğret.”
Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâmın duası öyle makbul olmuş ki, bu dua üzerine İbni Abbas "Kur’ân’ın tercümanı" unvanını almış. Ayrıca, ümmetin en üstün âlimi rütbesini kazanmış. Hattâ çok gençken, Hazret-i Ömer onu Sahabenin büyükleri meclisine almıştır.
3- Bir gün Enes’in annesi, Resul-i Ekrem Aleyhissa lâtü Vesselâma şöyle niyazda bulunmuş:
“Senin hâdimin olan Enes’in evlât ve malı hakkında bereketle dua et.” Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm da şöyle dua etmiş:
“Allah’ım onun malını ve çocuklarını çoğalt ve ona verdiklerini mübarek kıl.” demiş.
Hazret-i Enes, âhir ömründe yemin ederek bu hakikati şu ifadelerle ilân etmiş:
“Yüz evlâdımı kaybettim. Benim malım ve servetim itibarıyla da, hiçbirisi benim gibi mesut yaşamadı. Benim malımı görüyorsunuz ki pek çoktur. Bunun sebebi Peygamberimizin (a.s.m.) duasının bereketidir.”
Ahmet TULGANER
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.