- 952 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
-BİR SPORTİF ŞÖLEN Mİ NIKE/ADIDAS SAVAŞI MI?-
Günlük yaşamda kullandığımız “Fransız Kalmak” deyişi meşhurdur. Basit şekilde, konuya yabancı kalmak demektir. Şu sorulabilir. Neden Fransız kalmak da, sözgelimi Alman kalmak veya Çinli kalmak değil. Bu hususla ilişkili ilgi çekici açıklamalardan biri ideolojik politik bir göndermeye dayanmaktadır. Bu anlatıma göre deyiş dilimizde ilk defa bir devrin önde gelen sosyalist düşünürlerinden Hikmet Kıvılcımlı tarafından kullanılmaktadır.
Kıvılcımlı Marksizm incelemelerinde ’üç kaynak’ olarak söz edilen İngiliz ekonomi politiği, Fransız sosyalizmi ve Alman felsefesi üzerinde dururken; Türkiye sol hareketleri üzerine bir değerlendirmesinde "devrimci pratiğe önem vermek ve teoriyi ihmal etmek" anlamında "Fransızca konuşmak" ifadelerini kullanır. Kıvılcımlı’nın Türk solunun teoriye aldırış etmemesini vurgulamak için de "Fransız kalmak" deyimini kullandığı görülür.
Dilimizde ’Fransız kalmak’ deyimi; bir şeyi anlayamamak kadar anlamak istememeyi, aslında bilmesi gereken ya da bildiği bir konu hakkında bilgisiz görünmeyi eleştirmek için de kullanılmaktadır. Bu durum çoğu zaman masumane değildir. Bir ihmal bir kasıt veya bir anlayış sorununu ima etmektedir. Dolayısıyla düz bilgisizlikten ziyade bir kusura atıfta bulunulmaktadır. Kuşkusuz sözlüksel bağlamda ya da Vikipedi düzleminde türlü açıklamalarla karşılaşmak mümkündür.
Bir dikkat çekici kullanıma da 1998’de Fransa tarafından organize edilen dünya kupası vesilesiyle rastlayabiliriz. “Brezilya Fransız kaldı” Final müsabakasını ev sahibi Fransa’ya karşı 3-0 kaybeden hatta neredeyse pozisyon üretemeyen Brezilya hakkında karşılaşmayı takip eden günlerde yapılan bir değerlendirme olarak aklıma gelir. Öyle ya 20’inci asrın en büyük futbol devi Brezilya, ne kadar iyi bir dönem geçirse de Fransa karşısında bozguna uğrasın. Üstelik turnuva boyunca sergilediği performansı katlayan bir Fransa’dan söz ediyoruz.
Açıktır ki, o gün rakibi karşısında Brezilya’yı adım atamaz hale getiren unsur ya da hususlar nelerdir sorusu akıllara gelmez mi? Hep sorulur da verilen cevaplar esrar perdesi oluşturmaktan öteye geçmez ve tatminkâr olmaktan uzaktır. En çok tebessüm uyandırabilecek yorum Brezilya etrafında bir nevi Guliver kompleksi oluşturmaktır. Bu değerlendirmeye göre kendisini dev aynasında gören sambacılar rakiplerinin güçlü yanlarına karşı önlem almazlar. Neden mi? Biz kendi oyunumuzu oynarız rakipler bizi düşünsünler mentalitesiyle özetlenebilir. 1982 dünya kupasında Brezilya’nın böyle bir basiretsizliğin kurbanı olduğu söylenebilir. Ancak 1994’de Amerika’da düzenlenen turnuvada şampiyon olurken en iyi savunma yapan, hücum presini en iyi tatbik eden bir takım olarak gösterilen de bir başka ülkenin milli takımı olmamaktadır. Kaldı ki muhtelif şampiyonalarda rakiplerini kâle almayan günlük deyişle sallamayan bir takımın bozgundan bozguna düşmesi beklenmez mi acep? Değil ki marka olabilsin.
Bir diğer bahis Brezilya’nın Fransa 98’de ki en büyük yıldızı Ronaldo’nun maç günü rahatsızlandığı, teknik direktör Mario Zagollo tarafından kadrodan çıkartıldığı, ne ki karşılaşma başlamak üzereyken tekrar onbirde yer verildiği hususundadır. Buna neden olan etkenin ise yıldız futbolcunun ve Brezilya milli takımının ünlü spor malzemeleri firması NİKE ile anlaşması olduğu öne sürülmektedir. Dolayısıyla firma yetkililerinin baskısı sonucu Ronaldo final mücadelesine katılmak zorunda kalır. Bir İngiliz futbol yorumcusu tarafından yapılan "Ronaldo bir at olsaydı, sahibi o gün yarış koşmasına izin vermezdi. Ne tuhaf ve yazık ki insan olduğu için oynamak zorunda kaldı.” Tanımlaması da ironik olduğu ölçüde manidar değil midir?
Elbette maç esnasında durgun bir Ronaldo takımını bir fazla kılamadığı gibi bir eksikte bırakmakta, bu kez başarıyı değil başarısızlığı katlamaktadır.
Demem odur ki, dünya futbolunu Nike, Adidas, Puma gibi spor malzemesi firmaları arasındaki rekabet bağlamında ele alan ve analiz eden yaklaşımları komplo teorisinin sert ve soğuk rüzgarları kapsamında kötümser görüşler olarak mı değerlendirmeliyiz bilmem ki? Sözgelimi 1998 Dünya Kupasını Adidas tarafından donatılan Fransa kazandı söylemleri mübalağa mıdır acep? Ne çare ki Avrupa kıtasında Adidas, Amerika kıtasında ise Nike firması ağırlığını duyurmaktadır.
Pekala, futbol zevki nerede kaldı diyen dostlarımızı duyar gibiyim. Şairin “Ağlasam sesimi duyar mısınız” dizeleri misali bir cevapta bizleri bekleyebilir. Yine de karamsar olmayalım derim. Büyük yıldızlar, muhteşem goller, futbol balesi bizleri her zaman bekleyebilir. 1998’de de Ricky Martin’in “La Copa De La Vida” adlı parçası insanlığı hangi hâlelerle kuşatır. Nakarat bölümünde “ale, ale, ale, go, go, gol!” sözleri hangi hisleri kanatlandırır.
Beraberinde bir Nijerya-İspanya, Norveç-Brezilya, Danimarka-Nijerya, Brezilya-Danimarka, Hollanda-Brezilya, Hırvatistan-Almanya, Hollanda-Hırvatistan, İngiltere-Arjantin, Hollanda-Arjantin, Fransa-Hırvatistan maçları nasıl bir heyecan fırtınasına sürükler bizleri? Evet 98’de Nijerya, Danimarka, Hırvatistan ve Hollanda gibi farklı renklerin yanı sıra Prosinecki, Suker, Bergkamp, Davids, Kluivert, Stojkovic Laudrup, Roberto Carlos, Cafu, Ayala, Owen, Taffarel, Okocha, Schmeichel, Barthez, Thuram, Rivaldo, Ronaldo, Zidane, Overmars, Henry, Vieri gibi yıldızlar su başlarını tutmuş olmasın sakın?
Hani derim ki, dünya kupası izlerken salt şampiyon kim olacak sorusuna kilitlenmeyen ya da saplanıp kalmayanlar için her zaman bir şölen ihtimali vardır. Yeter ki, şuursuzca veya boş gözlerle ekrana bakıp durmayalım.
L.T.
YORUMLAR
Keşke futboldan biraz anlasaydım değerli dost.
Sadece çocukluktan itibaren tuttuğum bir takım var o kadar.
Ama şunu ifade edeyim ki her konuda donanımlı olmanız müthiş bir meziyet.
Kutlarım şölen tadındaki yazınızı..
Sevgilerimle
levent taner
Futboldan anlamamak kayıp değil bence, başka birçok konuda ilgili ve bilgili de olabilirsiniz, farklı bir spor branşı ve hatta branşlarını izlemekten zevk alıyor da olabilirsiniz, ne değişir? Ne kaybedilir?
Yalnız şunu söylemek mümkün
"futbol asla sadece futbol değildir" der ya yabancı bir yazar
İşte bu düzlemde futbolla sosyolojik düzlemde ilgilenmek, bu daha faydalı olmalı
Katılımınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...