- 402 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Esnaflığı Ticareti Çeklerden Senetlerden Rakamlardan İbaret Sananlar
Toplumumuzun sınıflarından küçük esnaf ve zanaatkarlar bir hayli fazla güzel yurdum Türkiye’de... Lakin gün geçtikçe de sayıları azalıyor. Bunu epey bir sorgulamak lazım. Geçmiş zamanlarda çocuklar ilkokulu bitirince, babası kulağından tutup bir meslekerbabına getirir ve al usta bunu bir güzel adam et ’Eti senin kemiği benim.’ derlerdi... Tabi ki bu eti senin kemiği benim yakıştırması bir deyim, al bu çocuğu dayaktan gebert manasında değildi...
Eskiden mahallemizin bakkalları, manavları, kasapları, terzileri, yufkacıları, yorgancıları, olurdu... Biz hep gidip de onlardan alış veriş yapardık. Veresiye Defteri diye bir kavram vardı... ’Oğlum şuradan iki ekmek, bir sigara bir kalıp da beyaz peynir al Ali Amcana da yazdır.’ dendi mi akan sular dururdu... Ali Amca yazar, ay sonunda da tahsil ederdi azar azar...
Esnaflık ve ticaret sadece rakamlardan, çeklerden, senetlerden ibaret değildir. Esnaflığın, ticaretin yarısı işi kavramak ve bilmek ise öbür yarısı da tatlı dil ve güler yüzdür. Çevremde bir çok örnekleri var. Vatandaş devlet dairesinde yüksek kademede bir memur. Otuz kırk seneyi doldurup emekli oluyor ve ek gelir elde etmek için hemen bir dükkan açıyor. Açıyor açmasına da başarılı olamıyor bir türlü... Resmi kurumlarda amir iken alışmış millete emir yağdırmaya, buyurmaya, tabi iş esnaflıkta, ticarette öyle değil. Müşteri velinimet, emir verir gibi davranamazsın asla müşteriye, her ne dükkanı açmış isen açmış ol...
Büyük firmalar şehrin büyük, devasa panolarında dünya kadar para harcayıp reklamlarını sık sık yaparlar... Küçük ve orta ölçekli firmaların buralara reklam vermesi maddi bakımdan imkansız gibidir, sermayeleri kısıtlı olduğu için. Küçük firmalarda reklamlarını tatlı dil ve güler yüz ile yaparlar. Ellibir liralık alış veriş yapan müşterinin bir lirasını yeri geldiğinde ikram ederek yaparlar. Babası ile dükkana gelmiş üç yaşında ki kız çocuğuna ufak bir sakız veya çikolata ikram ederek yaparlar...
Küçük Esnaf ve zanaatkar bu memleketin öz evladıdır, çimentosudur, yapı taşıdır. Aileleri ile birlikte düşünülürse, milyonlarca kişinin geçim kaynağıdır esnaflık ve ticaret... Bizim ayakkabıcılık mesleğinde de her meslekte olduğu gibi sevilen tiplerde var az da olsa sevilmeyen tiplerde, insanlar da var. Zaman zaman meslektaşlar arasında çekememezlik olduğu da oluyor lakin şu da iyi bilinmelidir ki rızk her zaman için Allah’ın dilemesi ile insanlara verilen bir nimettir. Biz ne kadar yırtınır isek yırtınalım o gün ki rızkımız ne ise o girecektir kursağımıza... Alnımızın teri ile dürüst çalışırsak rızkımızın da artacağını Rabbımız ’Herkese çalıştığının karşılığı vardır.’ NECM/39. ayeti ile de biz kullarına ifade etmiştir...
Müşterilerimizin çoğu ile kanka olmuşuz neredeyse. Tabi aynı sokakta aynı meslekten başka başka esnaflarda var. Zaman zaman dayanışma oluyorsa da, zaman zaman çekememezlik de oluyor gereksiz yere... İşte bu gerçekten üzüyor insanı... İş yerlerimizin olduğu mahalleler fakir ve gariban mahalleleri, arayıp buluyoruz çoğu kere ihtiyaçlı insanları ve dertlerine derman olmaya da çalışıyoruz gücümüz yettiğince, önce insanlık, sonra da esnaflık bunu gerektiriyor... Çoğu dükkanda görmüşsünüzdür geçmişte, duvarda bir resim ’Veresiye mal satan, peşine mal satan’ Veresiye satan üzüntülü, peşin satan ise gayet mutlu yüzünden belli mutluluğu... Vadeli mal alım satımında tabi ki belli bir güven ve tanışıklık da lazım. Öyle her önünüze gelene, çek senet getirene de mal veremiyorsunuz. ’Pazarlık sünnettir.’ de derler. Tabi ki beş liralık mal alan ile elli bin liralık mal alan müşteri arasında fark olacaktır illa ki ödemelerinde...
Meslek icabı bir dolu insan tanıdık ve hala da tanımaya devam ediyoruz. Ayakkabıcılık mesleği hakkını vererek yaparsanız her meslek gibi güzel bir meslektir. Şu iyi bilinmelidir ki müşteriyi ancak bir sefer kandırırsınız, sonrasında ise o müşteriyi kaybedersiniz. Her zaman doğru olmak, doğru mal satmak ve malın üstüne de sık sık yemin etmemek gerekir ki zaten Hazreti Mevlana’nın dediği gibi ’Doğru söz yemin istemez.’ Bir de ’Dost başa düşman ayağa bakar.’ derler ama bizim çok şükür ki kimselere düşmanlığımız yoktur ayakkabıcılar olarak. Biz sadece ayakta ki ayakkabılara bakar ve insanlarımıza iyi ayakkabı giydirmek için çırpınır dururuz, severek işimizi yapmaya çalışırız, diğer esnaflar gibi...
Ahmet ZEYTİNCİ
YORUMLAR
tüccar kelimesi bende hep olumsuz duygular oluşturmuştur. merhametten yoksun paragöz hatta para için her şeyi sınırına kadar zorlayan hatta sınırı aşan şeklinde
esnaf kelimesi ise daha sıcak babacan daha naif düşünceli merhametli hasılı insanoğluinsan
belki de ben abartmışımdır
kimbilir
Ahmet Zeytinci
Ahmet bey merhaba, küçük bir esnaf olarak, esnaf dostlarim adina tesekkurlerimi borç biliyorum size ve bizleri düşünerek, kalemleri çalışan, tüm sair ve yazar dostlara. Nacizane bir onerim olacak, eğer mümkün olabiliyorsa, dinleyin bizlerin dertlerini, sıkıntılarını, sevinclerimizi, uzuntulerimizi davet ediyoruz sizleri buyurun gelin misafirimiz olun. Sağolsun politikacı dostlarımız yalniz birakmiyorlar, hızlıca geciveriyorlar, merhaba deyip, oturup, bir çayımızı için, görün misafir perverligimizi, fırsat verin dinleyin bizi, sonra doya doya yazın bizleri, uzatiyoruz dost ellerinizi.Saygilarimla
Ahmet Zeytinci
İşte hep o Ali Amcalara yazdırılan ama bir daha geri dönmeyen alacaklar yüzünden küçük esnaf kötü yola düştü. Ah ah.