- 568 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
O, HİÇ SİGARA İÇMEDİ Kİ...
Baba, üvey anne ve oğul akşam yemeği için evlerinin salonunda yemek masasındaki yerlerini almışlardı.Üvey anne çorba kaselerini ancak bırakmıştı masaya. Evin oğlu Hüseyin’i
öksürük tuttu. Anne ve baba sinirlendiler.
’ İçme diyorum oğlum sana şu mereti ! ’ diye söylendi kırklı yaşlarda, orta boylu, esmer, dolgun yanaklı, uzun saçlı baba.
’ Ben de söylüyorum ama dinleyen kim ’ ,diye söze katıldı eşinden çok daha genç olduğu belli, biraz kısa boylu, oldukça ince belli, kıvırcık saçlı, aslen esmer olduğu sarıya boyattığı saçlarının diplerinden açıkça belli olan üvey anne.
’ İçmiyorum dedim size, ben sigara içmiyorum ! ’ deyip kalktı masadan liseye o yıl başlamış, süt yanığı denilebilecek kadar belirgin zayıf, uzun boyu zayıflığını daha da açık eden, hafif kızıl saçlı Hüseyin.
’ Ben hiç sigara içmedim ...’ diye mırıldanarak ve ağlayarak gitti odasına. Daha çok üsteledi öksürüğü ağlarken. Uzun süre ağladı ve öksürdü.
’ İçmiyorsun da bu öksürük nereden geliyor ? ’! diye söylenmeye devam etti babası.
’ Çocuk kandırıyor sanki ..’ diye ekledi üvey anne.
Öksürüğü geçince kalkıp yüzünü yıkadı. Masasına oturup derslerini çalışmaya başladı. Oldukça iyi bir öğrenciydi Hüseyin.
Ertesi gün sınıfta yine öksürük tuttu .Tahtada ders anlatması yarım kaldı. Üzüldü,utandı. Özür diledi öğretmeninden. Öğretmeni mutlaka doktora gitmesini söyledi.
Akşam eve döndüğünde üvey annesinin bir kutlamanın hazırlıklarını yaptığını gördü.
’ Hayrola anne, ne hazırlığı bu ? ’
’ Bu gün babanla evlenme yıl dönümümüz..Bakalım hatırlayacak mı ? ’ Gözlerinin içi gülüyordu kadının. Hatırlanacağından ve hatta çok değerli bir hediye ile ödüllendirileceğinden hiç de şüphesi yoktu.
’ Kutlarım anne,nice yıllara inşallah. ’ Hüseyin üvey annesinin bu mutluluğuna ortak olmak istiyordu. Çocuklar her zaman , her türlü ailenin huzurunda huzur, mutluluğunda mutluluk bulurlar, huzursuzlukta huzursuz, sıkıntılarda mutsuz olurlardı.
’ Sağol Hüseyin….Ay çok merak ediyorum; baban hatırlayacak mı, bana ne alacak acaba ? ’
’ Anne; bu gün okulda yine öksürüğüm tuttu da, öğretmenim mutlaka bir doktora görünmem gerektiğini söyledi. Babama sen anlatsan, beni bir doktora götürse….’
’ Sırası mı şimdi..? Adam yeni araba aldı..Dünya kadar borca girdi..Sen doktorları bilmezsin ; bir defa gittin mi korkuturlar da korkuturlar. Adamın iliğini sömürürler valla . ’ Mutluluğuna hiç bir gölgenin düşmesine tahammülü yoktu kadının. Hastalıklar falan önemli değildi bu gün..
Akşam olduğunda elinde bir buket çiçekle geldi adam eve. Pahalı oldukları da belliydi çiçeklerin. Gözlerini hiç ayırmadığı kapıyı, zilin sesini duyar duymaz hızla koşup açtı .
’Ah unutmamış, canım benim! ’ deyip kollarına atıldı kocasının.
’ Hiç unutur muyum bir tanem ? Bak sana ne aldım ? ’ deyip cebindeki kutuyu çıkardı, açtı.
’ Ah canım benim, canım kocam ! ’ deyip sımksıkı sarıldı ve yanaklarından defalarca öptü kadın kocasını. Çok pahalı bir gerdanlık almıştı adam karısına. Büyük bir sükseyle taktı yerine. Kadının gün boyu uğraşıp titizlikle hazırladıkları sofraya oturdular.
Hüseyin’in yemeği odasına götürüldü. Onlar içki şişesini açıp ışıkları da söndürerek yaktıkları mum ışığında kutlamalarına başladılar. Kahkahalarına ve tokuşturdukları kadeh seslerine Hüseyin’in odasından gelen öksürük sesleri karıştı. Ama o akşam öksürük seslerine hiç aldırmadılar.
’ İçmesene oğlum şu mereti ! ’
’ Zıkkım içesice ! ’ falan demediler o akşam. Çılgınlar gibi yiyip, içip eğlendiler.
Bir sonraki gün Hüseyin okulda öksürürken ağzından kan geldi. Öğretmeni durumunun hiç de iyi olmadığını, mutlaka bir doktora gitmesi gerektiğini ısrarla tekrarladı. Hüseyin ancak üvey annesine durumu anlatabildi. O da durumun ciddiyetini anlamış gibi davrandı. Kocasına anlatacağına dair söz verdi .
Olmadı, bir türlü olmadı. Doktora götürülemedi Hüseyin. Öksürükleri ve kanamaları devam etti. Öğretmenleri duruma müdahale etmek zorunda kaldılar.Ve Hüseyin’in Lösemi olduğu anlaşıldı. LÖSEV tarafından korumaya alındı. Tedavisi üstlenildi. Fakat kan kanseri tedavisi kesin olan bir hastalık değildi. İlik nakli için beklemek ve bu sürede hiç de kolay olmayan tedavileri sürdürmek gerekiyordu. Vakıf her türlü desteği verdi ve gerekli tedaviler uygulanıp ilik nakli için beklemeye geçildi.
Uzunca bir zaman geçti. Üvey anne yine bir telaş içindeydi. Yine evlenme yıldönümleri gelmiş çatmıştı. Şahane bir akşam sofrası donatırken yine merak ediyordu eşinin bu günü hatırlayıp hatırlamayacağını ve kendisine ne hediye alacağını.
Hazırlıklar bitince eşini beklemeye başladı . Gözü kulağı kapıdaydı artık. Ama telefon kapıdan önce davrandı. Hastahaneden arıyorlardı. Hüseyin’in ömrü ilik bulunmasına yetmemişti. Ölmüştü Hüseyin. Hani o unuttukları, bir kerecik doktora götürmedikleri, hani o hiç içmediği sigaradan öksürdüğünü sandıkları Hüseyin diye biri vardı ya ; işte o ölmüştü….
Birden vicdanı sızlamaya başladı kadının.Tansiyonu yükseldi..Beyninde bir uyuşma başladı.
O anda kapı çaldı. Sürünerek gidebildi kapıya kadar..Zor da olsa açabildi. Elinde yine pahalı bir çiçek buketi vardı adamın..Cebindeki kutuda da pahalı bir takı. Ama karısı koltuğa yığılıp kalmıştı. Ne çiçekleri alabildi ne de takıyı.
’Hü…hü…hüs…Hüseyin…öl…öl…ölmüş ! ’ diyebildi zar zor. Baba da kötü oldu bu kez ..Onun da vicdanı ses vermeye başladı. Gözleri yaş denilen ıslaklıkla belki de uzun süredir ilk kez tanıştı.
Uzun uzun ağlamaya, bağırmaya başladı.
’ Hüseyin’im, Hüseyin’im ! Affet bizi canım oğlum ! ’
Faydası yoktu artık hiçbir şeyin. Ne üvey annenin felç olması, ne da babanın ağlaması…Hiçbir şey Hüseyin’i geri getirmeyecek ve bu günah asla affedilmeyecekti…
Hüseyin sigaradan öksürmüyordu ki…O sigaradan kanser olmadı ki….Çünkü o hiç sigara içmedi ki…….
Fikret..
YORUMLAR
Fikret kardeş!
Acıyı da güzel yazıyorsun.
Ustalık bu işte.
Bu güzel ibretlik öykünün son cümlesi,
(Çünkü o hiç sigara içmedi ki) aldı götürdü beni.
Düşündürücü, etkileyici, vurucu...
Selamlarımla Dostum.
Fikret TEZEL
kolayı seçen ana baba kendi havalarında...gerçek ortaya çıkınca timsahın gözyaşlarını dökmenin hiç faydası olmazki....soğuk günlerde bizi daha çok üşüttün usta saygılarımla