- 481 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
OLUR MU Kİ DERSİN?!!
Hiç mümkün görünmüyor özlemlerimi hayata geçirmek. Adı üzerinde düş işte benimkisi. Adı üzerinde düş, yıllardır ürettiğim düşlerden biri. Bu defa biraz daha gerçek sadece, görmemiş de olsam yüzünü, hiç duymamış da olsam sesini, ellerinin sıcaklığını, teninin kokusunu bilmiyor da olsam, biraz daha varsıl ve ete kemiğe bürünmüş. Anlık bir varmış bir yokmuş masal misali, uyanılınca tokat gibi yüze vurulan gerçekler yine de korkularım her düşün her varsılın ardından yaşadığımca.
Olsun ama böyle de güzel, böylesinin de kendince bir güzelliği var
Belki de gerçeğin, gerçeğimiz bu denli görkemli ve hazlı olamayacaktı, ya da bitecekti kısa süre sonra doygunluğunda.
Böylesi bitmiyor oysa. Her gün yeni bir düş. Her gün bir başka sana bir başka güzellik giydirip, sarhoşluğunda daha bir sarhoş geziyorum o görkemli sevdanın.
Bilemezsin neler paylaşıyoruz seninle o dünyada, ne sevdalar yeşertip yaşıyoruz.
Nasıl dolu dolu ve doygun paylaşımlarımız var, üstelik son derece saygın ve de özenilesi ve de çok çok özel, kimselerin yaşamadığı, bilmediği, tanık olmadığı bu güne dek.
O düşlerin her birindeki seni görsen sen bile inanamazsın senin sen olduğuna.
Ve utanmasan erkekliğinden, sen bile aşık olursun görüp paylaştıklarının hazzıyla kendine.
İnanır mısın, olasılığını düşledikçe, belki de diye yol aldıkça sana ulaşımların umunmalarında daha bir inanıyorum kadere ve seni bana bu yaşadığım acılar vesilesiyle getirdiğine.
Kim bilir belki de acımasızlığından utandı bu güne dekkilerin. Yeter gerçekten dedi, ben yeter, bu kadarı da fazla dedikçe, kulak tıkayışlarından bu güne dek utandı belki de. Bu defa böyle kurguladı yaşamı. Hak ettin dedi belki de, tüm acımasız sınavlardan büyük bir sabır ve tevekkülle ve de başarıyla geçişimi ödüllendirmek istedi belki de kim bilir?
Ve son sınavıydı en son yaşadığım en acımasız ıstıraplar, buna da boyun eğer, buna da isyan etmezse diye koyduğu sınırdı belki de yaşadıklarım ve o süreç getirecekti seni bana, ya da beni sana ulaştıracak.
Kim bilir neydi bilemiyorum, lakin ödülüm sendin o zorlu yolların sonunda bekleyen. Belki de kıymet bileyim diye yaptı. Ya da kıymet bilesin...
O acıları, o ıstırapları da belki seni daha bir özleyip daha bir isteyeyim ve de kabul edeyim diye verdi, devanın sen olduğunu bileyim diye. Hem her bir hastaya bir de hekim gerekmez miydi? Ellerinde şifalar, çareler avuçlarında koşup gelen bir hekim tüm dertlerin, acıların çözümlerine?
Zaten yıllar yılı sana ulaşma çabaları değil miydi tüm savaşım sen olduğunu bilmeden özlediğimin?!
Kim bilir belki de gerçekten sensindir o.
Hastalık sendin, ilaç da sensin belki de.
Dert sensin, deva da sensin.
Sen ellerinde renklerin envaıyla boyuyorsun tuvalindeki beni gökkuşağını kıskandırası boyutta.
Bense sana yazıyorum o gün bu gündür her bir şiiri. Mektuplar yazıyorum sana sabahlara dek. Öykülerimin kahramanı sensin. Her bir öyküde ayrı bir hayat veriyorum sana. Her bir yakıştırdığım yaşamı romanlaştırıyorum senin kahramanlığında.
Ne çılgınlıklar var yüreğimde bir bilsen, ne uçuk kaçık düşler, ne yakası açılmamış özlemler kendimden bile gizlediğim, itiraftan çekindiğim kendime, hep bir gün sadece çok özel biriyle paylaşmayı düşlediğim çok özel şeyler…
Keşkeleri hiç sevmem oysa, ama şimdi bu olanaksıza keşke üzerine keşke bindiriyorum.
Ve kader nedense bana karşı hep kalleşti bu güne dek. Hele de aşkta, hele de sevda da, hele hele dolu dolu doygun sevdalarda. Her zaman hep sırtımdan ama yüreğimin orta yerinden vurmayı iyi beceriyordu.
Ne diyeyim, utancını da kendi taşısın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.