- 687 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Biri Bizi Gözetliyor
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Biri Bizi Gözetliyor
Algılanmayan “Yok” hükmünde!
Algılamayı gözlem olarak düşünelim!
Quantum fizikte; gözlem, gözleneni etkiliyor, durumunu belirliyor!
Evren “Gözlem” ile algılanıyor, algılama sonucu belirleniyor! Bu gözlem, sadece şuurlu olmakla mümkün! Bilinen 3. Boyutta duyuların tamamıyla bu gözlem gerçekleşir! Göremeyen, işiterek ve dokunarak; 4. Boyuta dair de hayalen algılamaya çalışır! Göremeyen, işitemeyen ise dokunarak ve 4. Boyuta dair de hayalen! Farazi olarak göremeyen, işitemeyen ve dokunamayan da 4. Boyuta dair düşünce ve hayaliyle algılamaya, “Gözlem” yapmaya çalışır! Yani evren algılanan kadardır, gözlemci için!
Gözlem algılamak için yapılıyor, o halde “Algılanmayan ‘Yok’ hükmünde”; algılanan, varlık sahasında! Bir şeyin 3. Boyutta, gözlemlenemez olması, yani algılanamaz olması hükmen “Yok” olarak düşünülür! Hayal edilebiliyor ise potansiyelde vardır 4. Boyutta olduğu için algılanamıyor demektir! Bir şey, mutlaka birisi tarafından gözlemlenmeli ki “Var” olsun! Bu gözlemin araçları 3. Boyutta duyular, 4. Boyutta hayal! Hayalen de gözlem yapılabilir!
Madem bir şeyin varlığı gözleme dayanır, Tanrı gözlemlenemiyor ise nasıl “Var” denir!
Cevap; Tanrının gözlemlenemez olduğu söylenemez! Tanrı hayal ile gözlemlendiği için inanılır! Ayrıca duyularla gözlenen her şeyden akıl yoluyla Tanrıya bir kapı açılabilir! En önemlisi de bir gözlemci olmadan evren var olamadığına göre “Biri bizi gözetliyor” olmalı, O da Tanrı elbet adına ne derseniz deyin, biri işte; “Bir” Tek!
Gözlemciyseniz gözlediğinizi yaşarsınız, Nasıl gözlem yapılırsa onlar çekilir! Yani milyarlarca olasılıktan tercih yaparız gözleyerek ve tercihler gözlemle yapılır. İnsan, bazı bilinçli bazı bilinçsiz gözlem yapar! Yaşamak, canlılık, bir gözlemin sonucu olarak yansıyor. Ne gözleniyor ise o çekiliyor! Bir gözlemcinin gözlemidir "Hay" canlı olmak! Gözleyen kim? Gözlemi, Quantum alanda etkileşim olarak düşünelim. Yani bir nevi ölçüm, bu ölçüm, Quantum durumu etkileyecek! Yani "Biri bizi gözetliyor" biri evreni gözlemez ise evren bu Quantum tercihini bulmazdı! Demem o ki gözetleyen kim? Gözetleyen "O" oda "Ben"
Quantum fizikteki “Bölünemeyen en küçük parça” diğer ifade ile “Karanlık madde”, henüz 3. boyutta gözlemlenemedi, ölçülemedi veya algılanamadı; 4. Boyutta, hayalen yani akıl yürüterek varlığı gözlemlendi! Hiç olmasaydı hayal de edilmeyecek idi! Çünkü elektronlar gözlemlenebiliyor veya algılanabiliyor, bunlardan akıl yürüterek “Bölünemeyen en küçük parça” yani karanlık bir madde olmalı deniyor!
Bunu anlamaya çalışalım!
İnsan, evrenin çok küçük bir alanını 3. Boyuttaki sınırlı araçlar ve duyularıyla algılayabiliyor ve algıladığı kadarının varlığını iddia edebilir! Hayalen daha fazlasının varlığını da 4. Boyuta dair iddia edebilir!
Quantum fizik, elektronların her yerde sınırsız pozisyonlarda, bir gözlemci gözleyip durumunu bu gözlem ile belirleyene dek serbest, karasız gibi dolaştığını söyler! Bir gözlemci, elektronu gözlediğinde elektron, kararlı duruma geçiyor! Gözlemcinin gözlemesi maddenin durumunu belirliyor! Adeta gözlem ile madde yaratılıyor! “Kün (Ol)” bir gözleme dair işliyor! Yani gözlemci, dilediğini gözleyerek yaratıyor! Evren, Tanrının bir gözlemi gibi düşünülebilir! Tanrının sınırsız gözlemine dair, sınırsız “Ol” işliyor! İnsan da şuurlu gözlemci olduğuna göre, insan da şuurunun el verdiği kadar, bu gözlemle yaratmak kapsamındadır! Buna dair “En-el Hak” söylemini bilirsiniz! Ayrıntısına girmeyeyim! Kendisi de bir gözlem ile yaratılmış olan insan, kendi gözlemiyle de bu yaratımı adeta izliyor ve şuuru nispetinde o da bu kapsama dahil oluyor! İnsan bu gözlemi 3. Boyutta duyu ve algılarıyla 4. Boyut için ise hayaliyle yapıyor! Yani hayal et; hayal ettiğin evrende var olsun! Hayalin, “Bölünemeyen en küçük parça” üzerinde işlesin!
“Bölünemeyen en küçük parça” nedir?
Bilim adamları, elektronlardan daha küçük ve bölünemeyen bir parçanın varlığını aklen, hayalen iddia eder! “Karanlık madde” olarak da adlandırılabilir!
“Zerre küllün aynısıdır, aynasıdır!” yaklaşımından, hareketle; “Bölünemeyen en küçük parçacık”, evren kadar büyütülmeli ki bilinsin, 3. Boyutta da gözlemlenebilsin! Evren ise ortada ve yeterince büyük; 3. Boyutta ise en azından bir kısmı algılanabiliyor ve gözlemlenebiliyor! Bu parçacığa “Evrenin ta kendisi” dememiz için hiçbir hayali sebep de yok! Eğer evreni tam manasıyla 3. Boyutta gözleyebilseydik, bu parçayı da gözleyebilirdik. Evrenin tamamını sadece hayalen gözleyebildiğimiz için zerrenin de gözlemini bu şekilde yani “Zerre küllün aynısıdır” şeklinde gözlemleyebiliriz!
Gözlem için “İnanç” neden önemli?
İnanç, her hangi bir öğreti ya da ideoloji ya da kutsal şeyler ile sınırlandırılmaz ise birey, zerrenin evren görüntüsü inancıyla ve gözlemin evreni etkilediği inancıyla, kendi gözlediği alanı Cennete çevirebilir! 3. Boyutta algıladıkları ve 4. Boyuttaki hayalleriyle, (bu hayaller, inanca direk bakar) evreni olumlu etkileyebilir! Bu inanç kişiye “Kün” (Ol)” hakikati de kazandırır! İnsanın, gözlemiyle evreni etkilediğine ve “Dolaşık” yani birbiriyle bağlı olduğu için “Bölünemeyen en küçük parça” olan noktayı etkilediğine inanmasına ben “İman” diyorum. Bunun mümkün olduğuna, potansiyel olarak var olduğuna inanması, “İman” kapsamında!
“İlim bir noktadır!”, “B altındaki nokta!”, “İlim kendin bilmek” hakikatleri; 4. Boyutta hayalimizi açıp bazı zerreden evrene bazı da evrenden zerreye hayalen gidebiliriz! Bu da inançla mümkün!
Evrenin bir yerinde bir tercih yapıldığında o tercihe izafi karşı tercih, anında yaratılır! Bu şu demek; dolaşık iki elektrondan biri, bir durumda belirlenirse yani belirlemek, milyarlarca potansiyel olasılığı bir anda ölçmeyle teke indirmek, belirlemek oluyor! Belirleme durumunda dolaşık diğer elektron da ikili bir düzenekte diğer olarak belirlenecektir! Yani evrende doğal bir denge kurulmuş, asla bozulmaz!
“Etki-tepki” yasası işliyor! Bu nedenle “Kötü” olarak belirleyen, karşıtını “İyi” yaratacak; Melek-şeytan bu ikisi de birbirine izafi olacak biri “Şeytan” der, aynı şeye diğeri “Melek”. İkili düzen böyle işliyor. Düşmanlıklar ve dostlukların da tercihle belirlendiği açık. Nötr olmak ise en zor olanı, zaten evren zoraki dengeleyecek. Yani bir tercih yapıldığında karşı tercih, otomatik yaratılacak. Bir fikir atıldığında karşı fikir de yaratılacak. Bu nedenle izafiyete fazla kapılmamalı derim. Yani aslında bir davada aşırı gitmek ya da dostluk veya düşmanlıkta hatta siyasette aşırı gitmek karşı yaratımı tetikler. Denge kurulması zorunlu olduğundan aşırı giden aşırılıklarla karşılaşır!
Son tahlilde; “Sen bir düşünceden ibaretsin!” diyen Mevlana’ya kulak verelim! Biri bizi düşünüp gözlemeseydi, ben bu yazıyı yazamazdım! Biz de şuurlu gözlemlerimiz ile varlık sahasında işleyebiliriz! 3. Boyuta dair duyu ve algılarımızla gözlemleyemediklerimizi 4. Boyuta dair hayal ile bunun potansiyel varlığına inanç ile gözleyebiliriz! Bizden asıl inanmamız istenen de bu hakikattir! Zerreden evrene, evrenden zerreye; “Ben” den Ona, Ondan “Ben” e bir yol olduğuna inanmamız önemli. O halde kendine inan ki zerreden evrene o yol açılsın!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Değerli yazınızdan “Ben” den Ona, Ondan “Ben” e bir yol olduğuna inanmamız önemli. O halde kendine inan ki zerreden evrene o yol açılsın!"
İnsanlar kendi kaderini düşünceleri ile belirlediğini söyleyebiliriz. Evet dengede nötr noktasını tutturmak elbette ki zor, ancak nötr e de yakın olmak sanırım en doğru olanı.
"Bu nedenle izafiyete fazla kapılmamalı derim. Yani aslında bir davada aşırı gitmek ya da dostluk veya düşmanlıkta hatta siyasette aşırı gitmek karşı yaratımı tetikler. Denge kurulması zorunlu olduğundan aşırı giden aşırılıklarla karşılaşır!"
4. boyutta gözlemleyebilmek için yeterince birikim ve kalp gözü olması gerekir değil mi üstadım.
Değerli yazınızı günün yazısı iken kaçırmış olmama üzülerek birkaç kez okudum. Emeğinize kaleminize ve yüreğinize sağlık.
Ahmet Bektaş
Ahmet Bektaş
Ahmet Bektaş
Yazınızı eminim ki; bir kaç kez daha okuyacağım....
"Gül düşün gülistanlık olsun
Diken düşün dikenlik olsun"
Demiş: Mevlana....
Emeğinize sağlık... bu sayfayı gerçekten de çok seviyorum...
Selamlar....