Ağlama acıinsanlar dayanır olanca güçleriyle acıya dayanıksızdır dağlar, ezilir dökülür ağaçlar yanar, ağaçlar kökünden sökülür savaş dumanları, barut kokuları sarar ortalığı acımasızdır dünya çocuklar kaynar arada istemeden bırakılır minik eller su dolar çerle çöple acıdan üstüne eğilen ağaçlara siler gözyaşlarını üstünde vızırdar sivrisinekler bir çiçek gözlerini yumar gözleri sulu akşama evler çöker, yıkılır keskin bir kılıçtır acı, diz çökmez parlar keskin ucu karanlıklarda bir çift karga çatıdan uçar güvercinler kaçar umudu ararız ayak altında sınırlar konulmaz acıya, acı asker selâm çakar tutsak komutanlara duvarlar duyar, çatlar demirler yıkılır bariyerler, bayraklar açılırken bütün sınırları açılır yurdumun dost bellenirken düşman şehitler kaldırılır istersen ağlama acı 4. 5. 2013 / Nazik Gülünay |
kavrulurken yüreğim
dağları sallayan kımıltı
ağaçları kökleyen dalaz
kan gölüne dönünce ortalık
olan tutunamayanı olur
göz yaşlarına çağlarken
uyandığın acıda
savrulurken yüreğim
bağları dallayan esinti
ağaçları giydiren cemre
kan gölüne dönünce ortalık
dolan yutkunamayanı bulur
yavrularına ağlarken
boyandığın acıda
çevrilirken yüreğim
yağları donduran ayaz
ağaçları sarartan güz
kan gölüne dönünce ortalık
solan yüzünde kaybolur
ellerinde boşluğa dağlarken
çok yandığın acıda
devrilirken yüreğim
sağları serseme döndüren hüzün
ağaçları susuz bırakan çöl
kan gölüne dönünce ortalık
yolan çorağında tuz alır
güneş terinden sağlarken
SAĞLICAKLA