SEVİLEBİLİR
Sevmek güzel bir şarkıyı dinlemektir aslında.
Tüm yaşayan varlıklar sevile bilir; Kuşlar, böcekler, insanlar ve hatta yağmur. Bizi yarattığını düşündüğümüz olağanüstü varlık gibi yani! Sevmek zor bir oyundur bazen, Kazanan sevmesini öğrenmiş demektir. Ama düşünmemiş olacak ki kazanan, Kaybedeni hiçbir zaman sevememiştir. Mesela aşk oyununda yenilen kadını. Ağlayan kadın için sevgi dile gelecektir. İsyan edecek, bağıracak, ağlayacak, hatta gecenin yalnızlıkla seviştiği sıralar, En hüzünlü türkülerde, teknesi alabora olan bir mülteci gibi çırpınacaktır. Güneş yüzünü gösterdiğinde, başını kaldıracaktır masadan. O vakit uykusundan uyanacak, yeni bir oyunun yatağında adam. Düşünmeyin ki; yalnızca kaybeden kadın değildir bu oyunda! Bir de sokak ışığı altında titreyen adam vardır! Işığın hiç sönmeyeceğini, sönse bile yeniden aydınlanacağını düşünür adam. Ama bilmez ki; sönmüştür kadının yürek ışığı. Her ışıkta aşk vardır. Çünkü mutlak her ışığın altında bir ağlayan olmuştur. Trajik bir kaza sonucu ölen kedinin sevgilisi de ağlamıştır, Ölmemiş zannedilerek, insanların görmezden geldiği yoksul ada mutlak Ağlamıştır kaldırım taşları. Oysa binlercesi ölmüştür. Bir gün ağlayacağız nasıl olsa. O zaman öğreniriz kaybetmenin adının sevgi olduğunu. Aksi halde güldüğümüzü düşünürsek gidenin ardından; o vakit cennet sofrasında bekleyen ölüler, Sevdiğimize gülecekler. ‘’Dön arkanı bak’’ dediklerinde; Bir oyun masasında kaybetmiş olmanın telaşını yaşarken bizler, Ona cehennem ateşini laik görecekler. Kim ister ki yanan yürek gibi, yansın sevgilinin bedeni? Bazen ağzımıza hâkim olamayıp, ah şu kadınlar deriz! Acı çektirdiği için beddua ederiz! Oysa biz kaybetmek nedir bilmeyiz. O kadar aşk romanı yazılmıştır. O kadar çok şiirler yazılmıştır. Şarkılar bestelenmiştir. Yine de sevgiyi bir kumar masasında, henüz hayat zarını atmadan, kayıp etmişizdir. Sevgi de biliyor ki artık hak etmiyoruz onun bu güzelliğini. Hiçbir zaman hak etmeyeceğiz! Hep tutkularımızın, platonik duygularımızın, başkaldırısız yaşamın kıyısında; ezber bozmadan öleceğiz. Niye ölelim! Gördüğünüz yeşeren bir ağaç varsa! Bilmelisiniz ki sevgidendir! Güneşi sevmiştir. Güneşe teslim edilmiştir. Güneşi yaşamıştır Güneşten başka sevecek kimsesi yoktur! Oyunu bırakın artık. Ağaç gibi yeşeren umutlarınızın peşinden koşun! O dalındaki kırmızı elmayı sunarken! Sizler yürekli çocuklar sunun dünyamıza! Toprağı kucaklayan kökleri gibi, kucaklayın sevdiğinizi. Gün olur elbet yaşlanacak bedenler! Ağaç kuruyup yakılmadan! Sizler toprağın kucağına konmadan! Koyun şu kısa yaşamın adını; Sevgiden ibaret bir tek cümleyle.. |
Sevmek güzel bir şarkıyı dinlemektir aslında.
Tüm yaşayan varlıklar sevile bilir;
Kuşlar, böcekler, insanlar ve hatta yağmur.
Bizi yarattığını düşündüğümüz olağanüstü varlık gibi yani!
Sevmek zor bir oyundur bazen,
Kazanan sevmesini öğrenmiş demektir.
Ama düşünmemiş olacak ki kazanan,
Kaybedeni hiçbir zaman sevememiştir.
Mesela aşk oyununda yenilen kadını.
Ağlayan kadın için sevgi dile gelecektir.
İsyan edecek, bağıracak, ağlayacak, hatta gecenin yalnızlıkla seviştiği sıralar,
En hüzünlü türkülerde, teknesi alabora olan bir mülteci gibi çırpınacaktır.
Güneş yüzünü gösterdiğinde, başını kaldıracaktır masadan.
O vakit uykusundan uyanacak, yeni bir oyunun yatağında adam.
Düşünmeyin ki; yalnızca kaybeden kadın değildir bu oyunda!
Bir de sokak ışığı altında titreyen adam vardır!
Işığın hiç sönmeyeceğini, sönse bile yeniden aydınlanacağını düşünür adam.
Ama bilmez ki; sönmüştür kadının yürek ışığı.
Her ışıkta aşk vardır. Çünkü mutlak her ışığın altında bir ağlayan olmuştur.
Trajik bir kaza sonucu ölen kedinin sevgilisi de ağlamıştır,
Ölmemiş zannedilerek, insanların görmezden geldiği yoksul ada mutlak
Ağlamıştır kaldırım taşları.
Dizelerinizi kutluyorum.Yunus diyarından selamlar.