Dijle’nin Çocukları
-Dijle’nin yitik ve kayıp çocuklarına-
Ey Dijle’nin esmer çocuğu, Özgürlüğün destan yazdığı dağlardan, Akıp akıp giden garip çocuk. Yüzünde bir sevda hüznü, hüzünde bahar neşesi, Bir mutluluk rüzgârı eserdi yaylalardan Şivan hazin kavalından yürekler alır götürürdü gurbete Dayanılmaz olur hicret buralardan. Hayatın kendisiydi gülüşlerin, Akıp giderken binlerce dereden... Oy Dijle’nin masum çocuğu Bir deli fırtınaya tutuldu ocağın, Sonra ateş oldu, köz oldu yüreğin, Yüreğin kan ağladı. Ve namus yükü alıp götürdü seni uzaklara Sen giderken, ihanet kırmızısı akıyordu Dijle Sonra seni beslemişliğine ağladı usul usul Giderken gözyaşlarını hatıra bıraktın köyüne. Oy Dijle’nin yalınayak kederli çocuğu, Bir göç mevsiminde bıraktın sevdanı, Oysa kentler bile yalancıydı yüzüne, Ve savurdu seni serseri kaldırımlar. Mektebin tebeşir tozlu sıralarında Ellerin kalem tutmadan neler tutmadı ki. Sırtında ağır boya sandığı, Umuda açılır yolların kaldırım kenarlarında. Yıkık dökük ev, yıkılmış onca umutlar Ne yağmur eksilirdi içerden ne de güneş Karanlık kâbus, sabahlar yorgunluk kokardı. Oy Dijle’nin çilekeş çocuğu Tozpembe hayatın tozlu yollarında kaldın Bir gün olsun gülmedi yorgun yüzün Oy Dijle’nin çocuğu, Hani umutların hani özlemlerin, Bir öfkeye mi satıldı çocukluğun? Yoksa kumar masasında mı kaybettin gülüşlerini. Hani kurşun yarmaz bu yüreği diyordun ya Hani acılar seni doğurmuştu ya Dijle kokan bir hasret mektubu bile ağlatır oldu seni. Oy sevdalı çocuk! Uçurtmalarını rüzgâr kaptı. Hep devasa uçurumlarda kokladın gülü, Hep kurak sahralarda umuda yöneldi serapların. Ve sen yüreği dinamit çocuk! Ağlama sil gözyaşlarını, Yüreğine desen olan kurşunları sun Nur’a İnan, umudun bir gün yeşereceğine Öyle bir güne inan ki, Yaşamak dahası insanca yaşamak Senin de hakkın olsun. Ağlama çünkü sen bin yıllık gözyaşlarımızla Suladığımız Dijle’nin çocuğusun. |