Aşağıda 1,500,000'dan fazla şiir başlıkları arasından "Nehirler" terimini içeren şiirler listelenmektedir. Nehirler ile ilgili şiirler "kayıt tarihine" göre listelenmektedir.
Şiirlerin "Nehirler" ile ilgili alakalı olup olmadıkları sistem tarafından otomatik belirlenip içinde aradığından konu dışı bazı şiirler listelenebilir.
Nehirler ile ilgili "
111
" şiir aşağıdadır.
Günler gelip geçerken Yomut obası ve çevresinde, Düşman da boş durmuyordu. Zaman zaman obalara baskınlar düzenleniyordu. Çevre obalar Kıvanç bey önderliğinde toplandı. Kıvançbey “Beyler, bu saldırıları, obalardan uzaklarda karşılamamız gerekir. Nehir boylarına, belli geçitlere gözcüler yerleştireceğiz. Her zaman uyanık ve hazır olmak zorundayız. Unutmayalım ki, su uyur düşman uyumaz”. Dedi ve herkesin üzerine düşeni yapmasını istedi. Gerekli tedbirlerin alınmasından sonra, düşman obalara 10 yıl boyunca saldıramadı. Her şey çok güzel gidiyordu. Çocuklarda artık büyüyüp serpilmeye başlamıştı. Tuana 13 yaşında, Mengü’de 10 yaşına basmıştı. Yıllarca başarılı olamayan İranlı’lar, bu kez çok güçlü bir ordu ile nehir boyunca saldırıya geçti. Sayıları çok fazla olduğundan, karşısında kimse direnemiyordu. Ne olduysa düşman aniden geri çekildi. Bu durumu değerlendirmek isteyen Mergen alp ve beraberindekiler, Onları kovalamaya başladı. Düşmanında isteği buydu. Onları içlerine doğru tuzağa çekerek, istediklerini elde ettiler. Etrafı sarılan Mergen ve arkadaşları, teslim olmak istemiyordu ve düşmana çok büyük kayıplar verdirdiler. Okçular saldırıya geçince teslim olmaları istendi. Mergen alp ve arkadaşları esir düşmüştü.
“”Türkmenler onuncu asırdan itibaren göçebe hayatı yanında yerleşik bir hayat sürmeye de başladılar. Bu asrın başlarında Oğuzlar, Maveraünnehir çevresine yerleşip Yabgu denilen hükümdarların idare ettiği bir devlet kurdular. Türkmenlerin bu sırada başşehirleri Sir Derya kıyısındaki Yeni Kent idi. Yabgu Devleti zamanında Türkmenler Üçok ve Bozok diye ikiye ayrıldılar.
Onuncu asrın sonlarında İslam dinini kabul ederek iyice güçlenen Türkmenler, komşuları Peçenekler ve Hazarlarla savaşarak onları yendiler. İslam dinini kabul eden ve Selçuklu hakimiyetine giren Türkmenler, Oğuz Yabgu Devleti hükümdarının kendilerine kötülük yapacağından çekinerek, İslam diyarı olan Horasan'a göç ettiler.
Yomut obasında çok güzel bir düğün yapıldı. Düğünün güzelliği ve Mergen ile Çemen’in aşkları tüm obalarda konuşuldu. Kıvanç Bey’in mertliği, Mergen’in yiğitliği her zaman örnek oldu onlara. Mergen Alp başı oldu. Kıvanç Bey’de onun sayesinde biraz rahatladı. Bu arada Çemen sayesinde iki aile daha sık bir araya geliyordu. Kıvanç Bey, eşi Gunça hatuna, Gülnar hatunun ağzını aramasını, Pamir Bey’le evlenmek isteyip istemediğini öğrenmesini istedi. Yanında gelini olsa da Gülnar hatun çok yaşlı sayılmazdı. Tek çocuğu Mergen’di. Önce olur mu, bilmem gibi sözler eden Gülnar hatun, Gunça hatun onu biraz ikna eder gibi oldu. Gunça hatun Pamir Bey’i de iyi tanıyordu obada. Onun da iyi bir eş olabileceğini biliyordu kendine. Gunça hatun bu işin olabileceğini söyledi, kıvanç bey’e. Kıvanç Bey bu işe çok sevindi. Begenç Bey’in ölümünden sonra onun durumu sürekli üzüyordu Kıvanç Bey’i. Düğünün üzerinden tam sekiz ay gibi bir süre geçmişti. Birkaç gün sonra Kıvanç bey, Pamir Bey’in yanına giderek, “Pamir Bey gel seninle şöyle bir dolaşalım” dedi.
Oba da her şey normale dönmüştü. Artık düğün zamanıydı. Bir ayın sonunda düğünün yapılması için aile meclisinde karar alındı ve düğün hazırlıklarına başlandı Mergen Kıvanç beyin damadı oluyor ve daha büyük sorumluluklar onu bekliyordu. Alpleri topluyor, sık sık çalışmalar yapıyordu. Çünkü nehir boyunda İranlılar ile sık sık savaşlar yaşanıyordu. Mergen babası BEGENÇ Bey’i böyle bir savaşta kaybetmişti Hem kendi geleceği hem de obası için her zaman kazır ve hazırlıklı olmalıydılar. Düğün öncesi ava giden alpler 5-6 geyikle döndüler. Diğer hayvanlar ile birlikte harika bir yemek oba sakinlerini bekliyordu. Düğüne sayılı günler kaldı. Artık her şey hazırdı. Kocasının ölümünden sonra sürekli yalnız kalan GÜLNAR hatun, bir an önce gelininin çadırına gelmesini istiyordu. Derken Obada düğün başladı. Her şey çok güzel gidiyordu. İki sevgili çok mutluydular.. Hatta düğünlerine
Uzun süren acılardan sonra nihayet Çemen, Mergen Alp’e kavuşmuştu. Oğlunu kenardan izleyen GÜLNAR hatun Oğlunun yanına giderek onu elinden tuttu, Annesi GUNÇA hatun yanında olan, ÇEMEN’in yanına gitti. GÜLNAR VE GUNÇA hatun eşleri sebebiyle çok yakın arkadaştılar. Mergen’in babası BEGENÇ Bey’in İranlılarla yapılan savaşta şehit olmasından sonra sık görüşmüyorlardı. Ancak KIVANÇ Bey, BEGENÇ Bey’e söz verdiği için zaman zaman ihtiyaçlarının olup olmadığını bizzat kendi soruyordu Sonuç olarak iki ailede bir birlerini çok iyi tanıyorlardı. Hep birlikte BEDİRGEN BEY ve ailesini yolcu ettikten sonra Gunça hatun, Gulnar hatunu bırakmadı. Birlikte çadıra giderek akşam yemeği hazırladılar.
Bir gün sonra göklen Obasına, Hıdır Bey’e haber gönderildi. Beylerin Toydaki aldığı karar iletildi. Hıdır bey bu haberden hoşnut olmasa da, toy(meclis) kararı olduğu için çaresiz boyun eğmek zorunda kaldı. Haberciye 3 gün sonra YOMUT obasında olacağını, Kıvanç Bey’e sevgi ve selamlarını gönderdi. Sakatlıktan yeni çıkan MERGEN’i alp arkadaşları, çok iyi hazırlıyorlardı. İşi şansa bırakmak istemiyorlardı. Beklenen gün geldi. Hatta Hıdır Bey bir gün önce geldi Yomut Obasına..Bu işin neden kaynaklandığını tam olarak anlamamıştı. Kıvanç Bey, olanları baştan sona anlattı. Hatta Mergenin babası Begenç Bey’in çok yakın arkadaşı olduğunu, bir çok savaşta yan yana savaştıklarını, yine öyle bir savaş sırasında şehit düştüğünü ve oğlu Mergen’i de kendisine emanet ettiğini söyledi. Bunun üzerine Hıdır Bey, “haklısın Kıvanç Bey. En doğru çözümü DİVAN bulmuş ve kararlaştırmış. Oğlum kazanırsa kızın gelinim. Mergen kazanırsa kızın oğlumun bacısıdır” dedi. Gidip oğlu ile de konuştu. Dövüşü kazanırsan Çemen gelinimdir. Eğer kaybedersen Çemen bacındır” Bana söz ver dedi. Ata da babasına söz verdi.
…Ve nihayet Mergen “Kar” atla birlikte obaya döndü. Mergen gideli ise 9 ay olmuştu. Onu gören alpler bir ata bakıyordu bir de ona. Kısa bir şaşkınlıktan sonra sarıldılar hasret giderdiler. Çemen de duymuştu geldiğini, koşarak gelip sarıldı mergene, hem ağlıyor hem de neredeydin sen diyordu. Bu durumu gören alpler olanları bilmeyen Mergene ne diyeceklerdi. Kıvanç Bey’e haber verildi. “”Mergen “Kar” ,ile birlikte döndü”” Beyim dediler. Kıvanç bey, Atı görünce o kadar sevindi ki, doğruca atına gitti. Onu biraz sevdikten sonra Mergen alp’e dönerek, “ hoş geldin yiğidim, dile benden ne dilersen” dedi. Mergen “sizden bir tek dileğim var beyim. O da kızınız Çemenle Allahın izniyle evlenmek” bu istek üzerine beyninden vurulmuşa dönen Kıvanç bey “ ne diyorsun sen oğul, ben kızımı, göklen obasının beyi Hıdır Bey’in oğlu, Ata bey’e verdim. Sözümden dönmek bir bey’e yakışmaz. Dile canımı vereyim. Sen bana Begenç Bey’in bir yadigarısın. İste benden canımı vereyim” dedi.
Zaman hızla akıyordu. Mergen’in yaralanmasından bu yana tam dört ay geçmişti. Bu süre içinde Göklen boyu obası ile Yomut boyu obası arasında gelip gitmelerden dolayı samimi bir ortam doğmuştu. Sonunda Hıdır Bey Kıvanç Bey’den oğlu Ata’ya kızı Çemen’i istemişti. Kıvanç bey bir hafta süre istemiş ve sonunda kızını vermeyi kabul etmişti. Bu durum Mergen Alp’in arkadaşları arasında büyük bir üzüntüye sebep olmuştu. Onlar obada bu konu ile meşgul olurken, MERGEN Alp ile Çoban Bedirgen Bey ile Atların akşamları girdiği mağaraya girdiler. Karanlıkta bile “kar” içlerinde belli oluyor, fark ediliyordu. Tan vaktine kadar beklediler. Hava hafif aydınlanınca atlar, harekete geçtiler. Önden çıkan atların çıkışına izin verdiler. Birkaç at ve Kar geçeceği sırada önceden hazırladıkları ağaçları karşılıklı kapatarak geçişi engellediler.
Ata Bey ertesi günü de Yomut Obasında kaldı. Bir yandan da Çemen’i izliyordu. Çemenin üzgün olduğunu, hiç mutlu olmadığını o da fark ediyordu. Ancak böylesi bir güzeli eş olarak seçmek istiyor, böylesi bir fırsatı kaçırmak istemiyordu. 2 Gün geçtikten sonra Ata Bey, Göklen obasına döndü. Anne ve babası merak etmişti. Ata ava çıktıklarını gittikleri yerin UYomut obasına yakın olması sebebiyle Kıvanç bey’in obasına uğradığını, bir gün misafirleri olduğunu söyledi. Annesi Gülşad hatun, konuyu hemen anlamış, Ata’ya “nasıl çemen kızım, dediğim kadar güzel mi” diye sordu. Ata “Güzel de laf mı anne ben Çemene bayıldım” dedi. Her şey Gülşad hatunun istediği yönde gelişiyordu. Mergen Alp şişe bir yanda “kar” ı yakalayamadan sakatlanmasının derdi, diğer yandan, obasından ve sevdiğinden ayrı kalmanın acısıyla kıvranıp duruyordu. Bötün dağa bakıp bakıp şöyle diyordu ..
Mergen çadır çevresinde, kısa yürüyüşler yapıyor, bir an önce eski gücüne kavuşup, Bedirgen Bey’inde gördüm dediği “ Kar ” adlı atı yakalayıp, bir an evvel Obasına, sevdiğine dönmek istiyordu. Ne var ki, Göklen boyunun beyi Hıdır Bey’in eşi Gülşad hatun, kendi obasına dönmüş, oğlu ATA’ ya, Çemen kızı anlata anlata bitiremiyordu. “Ben çok beğendim, seninde beğeneceğinden eminim” diyordu. Ata bey’de meraklanmıştı. Nasıl bir kız bu böyle diye onu düşünmekten kendini alamıyordu…Aradan 15-20 gün geçti. Ata bey yanına sağlam 10 kadar alp alarak, Ava gitme bahanesiyle Obasından ayrılıp, Yomut Obasına geldiler. Gelirken vurdukları avları da, onlara verdiler. Kıvanç Bey’e Hıdır Bey’in oğlu Ata Bey’in geldiğini bildirdiler. Ata bey huzura çıktı. Akşam yemeğini beraber yediler. Bu arada Ata Bey’de, Çemen’i görme fırsatı buldu. Böylesi bir güzel bu güne kadar görmemişti. Çemen için ne dedi, ne söyledi bakalım…..