Tanıtım Yazısı
Şehir Mektupları, Ahmet Rasim'in, XIX. Yüzyılın kimi gazete ve dergilerinde yazdığı fıkra-deneme-sohbet karışımı yazılarını bir araya getirdiği dört ciltlik bir eseridir. Bu eserinde, yazarın dönemin İstanbul'una, İstanbul'un günlük yaşayışının cilvelerine dair çok canlı, ayrıntılara inen dikkatlerini, Türkçeyi kullanıştaki olanca başarısı ve ustalığı ile, bazan muzip esprilerle,
bazan ince ironilerle süsleyerek okuyucularına anlattığını görürüz. Bu ise, Şehir Mektupları'nı zevkle okunan bir eser yapar.
bazan ince ironilerle süsleyerek okuyucularına anlattığını görürüz. Bu ise, Şehir Mektupları'nı zevkle okunan bir eser yapar.
daha fazla
Yazar: Ahmet Rasim
Yayınevi: 3f Yayınları
ISBN: 9789944997119
Sayfa: 120s.
Boyut: 20 X 13
Kapak:
Tarih: 1905
Kağıt Tipi:
Raf İstatistikleri
Okudum: 1 kişi
1 yıl
İnceleme
Altıncı Mektup
Boğaziçi, yer yer mesirelerini açıyor. Sefa günleri yine geldi. Baharın kalan kısmı yaz başlangıcı ile birleşerek, ne pek terletici, ne de üşütücü esen yellerle o zarif girintinin kıyılarını ve tepelerini tazelikle kaplamış. İnsan, derhal bir kayığa veya sandala atlayarak gün batarken tepeden tepeye akseden renk oyunlarını, sahilden sahile vuran renkli dalgaları seyretmeye hevesleniyor. Bakış, her yanı dolaşıp durdukça, o daracık yerde toplanan benzersiz tabiî güzelliklere hayran kaldıkça, zevk ve şenliğin buraları terk edeceğine inanamıyor. Bana kalırsa Haliç, yalnız bir Sadabat’ıyla— buralara karşı övünemez. Göksu,— manzaraca ondan aşağı kalır mı? Akşamları süzüle süzüle vadiye sokulan sandallar, sağda solda dinlenerek gün batarken Küçüksu önüne çıkınca, suların coşkun akışındaki hüzünlü ilhamlar, Kâğıthane dönüşünde bulunur ki görülür manzaralardan değildir. Gönül oralarda gecelemek, ertesi sabahı görmek istiyor. Gece, yıldızlı örtüsünü semaya yayar yaymaz insanın içine, yorulmuş zihinlere ferahlıktan ve şenlikten ibaret bir sevinç hissi geliyor; terlemiş alınlara rahat ve huzur verecek rüzgârlar temas ediyor.Tek bir İstanbul tanesi var elimde… İkincisi yok.Tercihlerimiz...
Boğaziçi, yer yer mesirelerini açıyor. Sefa günleri yine geldi. Baharın kalan kısmı yaz başlangıcı ile birleşerek, ne pek terletici, ne de üşütücü esen yellerle o zarif girintinin kıyılarını ve tepelerini tazelikle kaplamış. İnsan, derhal bir kayığa veya sandala atlayarak gün batarken tepeden tepeye akseden renk oyunlarını, sahilden sahile vuran renkli dalgaları seyretmeye hevesleniyor. Bakış, her yanı dolaşıp durdukça, o daracık yerde toplanan benzersiz tabiî güzelliklere hayran kaldıkça, zevk ve şenliğin buraları terk edeceğine inanamıyor. Bana kalırsa Haliç, yalnız bir Sadabat’ıyla— buralara karşı övünemez. Göksu,— manzaraca ondan aşağı kalır mı? Akşamları süzüle süzüle vadiye sokulan sandallar, sağda solda dinlenerek gün batarken Küçüksu önüne çıkınca, suların coşkun akışındaki hüzünlü ilhamlar, Kâğıthane dönüşünde bulunur ki görülür manzaralardan değildir. Gönül oralarda gecelemek, ertesi sabahı görmek istiyor. Gece, yıldızlı örtüsünü semaya yayar yaymaz insanın içine, yorulmuş zihinlere ferahlıktan ve şenlikten ibaret bir sevinç hissi geliyor; terlemiş alınlara rahat ve huzur verecek rüzgârlar temas ediyor.Tek bir İstanbul tanesi var elimde… İkincisi yok.Tercihlerimiz...
daha fazla
3f Yayınları
- Puan vermedi
Okuyor
ŞEHİR MEKTUPLARI - KitapGalerisi l kitapgalerisi
Ahmet Rasim
- 3f Yayınları
- 1905