Hayat tramvay gibidir... Tam yer bulmuş, oturacakken bir de bakmışsın son durağa gelmişsin. Camillo Sbarbaro [Paylaş]
E-mail: Şifre: Facebook ile bağlan Üye ol | Şifremi Unuttum
Türkiye Şiir Platformu
ANASAYFA ŞİİRLER Edebiyat Defteri YAZILAR Edebiyat Defteri FORUM Edebiyat Defteri ETKİNLİKLER Edebiyat Defteri NEDİR? Edebiyat Defteri Kitap KİTAP  Edebiyat Defteri Tv TİVİ Edebiyat Defteri Sesli Şiirler MÜZİK Edebiyat Defteri BLOG Edebiyat Defteri Atölyeler ATÖLYE  Edebiyat Defteri BİCÜMLE Edebiyat Defteri ARAMA Edebiyat Defteri İLETİŞİM
Yeni Şiir Ekle Şiirinizi eklemek için tıklayın.
• Anasayfa • Şiirler • Yeni Şiirler Sesli şiirler Sesli Şiirler Resimli şiirler Resimli Şiirler Bugün Eklenenler Bugün Eklenen Şiirler • Etkili yorumlar • Seçki Şiirler • Son Eleştirilen Şiirler • Son Yayınlanan Şiirler • Yazılar • Makaleler • Öyküler • Denemeler • Söyleşiler • Mektuplar • Masallar • Anılar Bugün Eklenen Yazılar Bugün Eklenen Yazılar • Tüm Yazılar • Etkili Yorumlar
• Edebiyat Defteri
• Yazım Türkçeleştirici • Türkçe Sözlük • Site Kuralları
Online Üyeler


İçerideki üyelerimizi görmek için üye olmanız gereklidir.

Üye olmak için tıklayın.

Online Üye:14







Ceylan Gözlüm 

Bu sabah ea her zamanki gibi işe gitmek için büyük bir keyifle kalkmıştı. Elbiselerini giyerken büyük bir özen gösteriyordu ve herkese gülücükler dağıtıyordu. Hiç olmadık şeylere seviniyordu, onu hiç bu kadar mutlu görmemiştim. İşyerinden içeri girer girmez soluğu onun yanında alıyordu. O mu kim? O abimin ceylan gözlüsü. Saçları sarı, gözleri elaydı, uzun boyluydu, bakışlarında bir dünyanın manası gizliydi, öyle anlamlıydı ki... Minyon tipliydi, gerçekten güzeldi. Konuşurken heyecanlı ve ürkek konuşurdu, çok utangaçtı. En küçük hadisede yüzü kıpkırmızı olurdu. Abim onun yanında saati, zamanı ve ötesini unuturdu. O da abimi severdi ya da ben öyle zannederdim. Birbirlerine bakmaktan iş yapamazlardı, akşam olup paydos olduğunda abim için zor saatler başlardı, yani onsuz saatler. Eve üzgün dönerdi, içeri girer girmez de telefona sarılırdı. “ Ne yapıyorsun bensiz ceylan gözlüm” diye. Daha yeni ayrılmışlardı, bu ne özlem derdim kendi kendime. Durup dururken anneme sarılır öperdi, !
sadece onu mu hepimizi öperdi. Bu aşk olsa gerek derdim kendi kendime. Bu şekilde aylar ayları kovalamıştı. Artık ikiside ilerisini düşünmeye başlamışlardı. Abim askerden gelecek ve annesinden isteyecekti ceylan gözlüsünü. Allahın emri ile deyip bu mutluluğuna hayat boyu devam edecekti. Hep hayaller kurardı, ne güzeldi o zamanlar hayat. Onu mutlu görmek beni daha çok mutlu ederdi. İnsan sevdiği bir insanın mutluluğu için neler feda eder kim bilir? Bir gün annemle tanıştırmaya getirdi ceylan gözlüsünü, annemin elini öperken elleri titriyordu, öyle utanmıştı ki.Artık evimize gelip gidiyordu, ikisi de çok mutluydu...

Derken zamanla kavga etmeye başladılar. Birbirlerini herkeslerden kıskanmaya, sebepsiz yere birbirlerini kırmaya başlamışlardı. “Sen Ahmet’in gözlerine bakarak konuştun”, “sen Leyla’nın ellerinden tuttun” diye sürüp giden bir sürü anlamsız kavga. Abim artık gülmüyordu eskisi gibi, pek de konuşmuyordu kimseyle. Her kavga edişlerinde içten içe eridiğini hisseder olmuştum. Odasına kapanıp saatlerce sessizliğin derinliklerinde, derin düşünceler içine dalıyordu. Son kavgalarında ceylan gözlüsü artık buluşmayalım, seninle biz yapamayacağız deyip abimin bütün hayallerini yıkmıştı. Abim onurlu bir insandı, pek karşı çıkmamış, tamam deyip ilişkilerine noktayı koymuştu. Aslında abim o andan itibaren umutlarına, sevgilerine, hayallerine noktayı koymuştu. Artık hiç görüşmüyorlardı, iş yerinde iki yabancı gibi duruyorlardı. Abim bazen gönlüne engel olamadığında ceylan gözlüsüne bakıp birkaç sitemli söz ediyordu. Ama onu asla rahatsız etmeden, kırmadan, incitmeden uzaktan uzağa yapıyordu bunları. Onu halâ canı gibi seviyordu. Karşılığında ceylan gözlüsü ne yapıyordu? Onu acımasızca yok ediyordu, karşısında günden güne erimesine hiç aldırmıyordu...

Bir hafta sonu, günlerden Cuma idi. Biz abimin eve gelmesini beklerken, o gece eve hiç gelmedi. Gecenin bir yarısında belki onu her zamanki duvarın önünde buluruz umuduyla, annemle yola çıktık. Bu kez orada da yoktu, annem kapılarını çaldı çaresizce. Kapıyı o açtı, annem ağlayarak sordu. Oğlumu gördünüz mü? diye, yanıt daha acımasızdı!. “Burada ne arasın oğlunuz, ben nereden bileyim” oldu. Annem o zaman vah oğlum yazık etmişsin kendine dedi kendi kendine, sessizce. Ana yüreği işte ağlamaya başladı. Annemi evde teselli edemedik o gece. Sabaha karşı bir telefon çaldı, herkes telaş içinde beklerken abim çıktı telefona. “Annem benim dertli annem” diyen ağlamaklı bir ses tonuyla annemle konuşmaya başladı. “Sizi ne kadar üzdüğümü biliyorum, bu aşk kalbime sığmıyor artık, ne yapacağımı şaşırmış bir vaziyette gezinirken uzaktaki akrabalarım yanına gittim, beni merak etme. Birkaç gün içinde dönerim” dedi ve telefonu kapattı. O birkaç gün cehennemin ortasında kalmış gibiydik hepimiz.!
Çaresizce dönüşünü bekledik, hani belki oralar iyi gelecekti ona. Biraz kendine gelmiştir umuduyla bekledik. Birkaç gün sonra çıkıp geldi. Geldiğinde dünyanın en mutlu insanı ben olmuştum. Annem hiçbir şey sormadı, neden çekip gittin bile demedi. Biliyordu halini, hiç üstüne gitmedi. Tek söylediği söz “hoş geldin oğul” oldu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmamızı bize de tembihlemişti. Abim giderek daha çok acı çeker olmuştu. Sebepsiz yere hepimizi kırıyor sonrada odasına çekilip saatlerce ağlıyordu. Ben bazen komiklik yapıp güldürmeye çalışsam da, o hüzünlü gözleriyle yüzüne hafif bir tebessüm kondurup öylece bakıyordu. Artık işe de gitmek istemiyordu. Sabahları zorla kalkar olmuştu, acı çektiği her halinden belliydi, tabi onunla beraber hepimizin acısıydı...

Bir gece televizyonumuz bozulmuştu, “ben tamir ederim” deyip yatmamızı istedi. Hepimiz derin bir uykuya daldığımız sırada annemin ağlayan sesine uyandık. Ben ne olduğunu anlamadan yataktan fırladığımı hatırlıyorum. Soluğu annemin yanında almıştık, bu arada benim iki tane dünya güzeli daha kardeşim vardı. Korkuyla uyku sersemliği karışık ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Sadece annemin “oğlum bunu neden yaptın, bizi de mi hiç düşünmedin” dediğini ve onu sanki küçük bir bebek gibi sevdiğini, saçlarını okşadığını hatırlıyorum. Annemin gözlerinden sicim gibi akan yaşları abimin yüzünü ıslatıyordu. Abim boylu boyunca uzanmış yerde yatıyordu, vücudunda bir titreme vardı. Canımdan çok sevdiğim abimin yerde o halde yatması hafızamda hayatım boyunca silinemeyecek acı bir iz bırakmıştı. O an aşka lanet etmiştim içimden. Küçücük bir not kağıdına bütün hayatını özetlercesine küçücük bir not düşmüştü. “Benim canım anneciğim, oğlun bu dünyada hiçbir şeyi beceremiyor” diye... Televizyonu t!
amir edememişti, tıpkı hayatındaki acıyı tamir edemediği gibi. Annem onu kucağına aldı, o anda abimin gözlerinden dökülen o iki damla yaşı hayatım boyunca unutmayacağım...

Aniden kapı çalındı, gecenin bir yarısı babam kahveden gelmişti. Hemen annem ve babam apar topar taksi çağırıp hastaneye götürdüler. Midesini son anda temizlemişlerdi, ölümün sınırından geri dönmüştü o gün. Tutanak tutan polislere babam çok rica etmiş, “ne olur oğlumun siciline işlemeyin” diye. Çünkü hayatı boyunca boynunda asılı durmasını istememişti. Bu son acı günümüz oldu, o günden sonra abim işten ayrıldı, bir daha ceylan gözlüsünü hiç görmedi. Bir süre daha odasında ağlarken yakaladık onu ama aşkını sessiz bir çığlık gibi yüreğine gömmüştü ve bu garip sevdalı bir daha hiç aşık olmamıştı…



Bu Hikayeleri Okudunuz mu?


Neden Yaşıyoruz
Ölümün Soğuk Nefesini Hissetmek…
Anne Çocuk
Arkada bıraktığın şeyleri düşünme!
Affet Babacıığım




Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.
Kapat Çerez Politikamız