- 1717 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
Yine Bir Çile ve Cemil Meriç
Doğum 12 Aralık 1916 vefat 13 Haziran 1987
Türk düşünce dünyasında çile çekmiş isimlerden, Cemil Meriç. Sıkıntıları çocukluk yaşlarında başlamış, memuriyet hayatında sürgünler yaşamış, üç yüz kadar kitabı yasaklanmış ve idam cezası yemiş fikir işçilerimizden. Daha sonra idam cezası kaldırılıyor,fakat aşırı kitap yazma ve okuma nedeniyle gözlerini kaybediyor. Belki de o an idamı tercih edebilecek bir darbe hayatında gözlerini kaybetmiş olması.
Kendi ifadesine göre bu durumu şöyle anlatıyor kitabında.
“Gözlerimi, yani her şeyimi kaybetmiştim. Tekrar çarka takıldım. Ölümü bir münci olarak arıyordum, meselelerimi ancak o çözebilirdi. Korkak olduğum için intihar edemedim. Vazifelerim bitmişti… Beklediğim bir şey yoktu. Yazdıklarım hiçbir yankı uyandırmamıştı. Ne yazacaktım? (Bu Ülke, s. 44)
Bir umutla göz ameliyatı için Paris’ e gider fakat ameliyat olumlu sonuç vermemiştir.
Bu yıkımların ardından kendini toparlayınca çeviriler yapmaya başlar. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünde derslerine devam eder ve 1974 yılında emekli olur.
Artık kitapları doğum yapmaya başlar, çevresindeki öğrencilerinin yardımlarıyla yazılarını hayata geçirir. Yazdıkları yavaş yavaş ses getirmeye başlamıştır.
Kimsenin çıkarlarına hizmet etmeden yazabilen, sağ-sol görüşlerine önyargısız yaklaşıp irdeleyebilen ender aydınlarımızdandır.
En altta ‘Bu Ülke’ kitabından kısa bölümler alarak, savunduğu tezler hakkında biraz fikir vermeye çalışayım.
Ölüm yıldönümleri vesilesi ile değerlerimize karşı bir nebze görevimizi yerine getirebilmek amacıyla, kendisine Allah’tan rahmet dilerim. Saygılarımla…
Müjgân Akyüz
(Alttaki kitap alıntıları nettendir.)
‘Bu Ülke’ kitabının ithaf yazısı
"Düşünce Dünyasında hiçbir fetih nihai değildir. Hepimiz birer Sizifos`uz. Hele, diyalogun olmadığı
bir ülkede... Türk aydınının kaderi mahpesinde şarkılar söylemek. Bu lanetler berzahından nasıl ve
ne zaman kurtulacağız? Tefekkür bir arayıştır, içtimai bir arayış. Bu kitap, bir davetten ibaret:
birlikte aramaya davet. Yazarın tek düşmanı vardır: Bağnazlık. Düşüncenin bütün huysuzluklarına,
bütün hoyratlıklarına, bütün çılgınlıklarına selam."
GERİCİ KİM?
Canavarlarla dolu bir ormandayız. Yolumuzu hayaletler kesiyor. Tanımadığımız bir dünya bu. İthal mali mefhumların kaypak ve karanlık dünyası. gerçek, kelimelerin arkasında kayboluyor.
Ne güzel tarif; "Gerici, bir toplumun gelişmesini sağlayacak hiçbir yeniliği istemeyen, her yönüyle eskiyi özleyen ve eski düzeni getirmeye çalışan (kimse)” (Meydan – Larousse). Tarifin tek kusuru bu ucûbenin hangi çağda, hangi ülkede yaşadığını söylememesi.
Murdar bir hâl’den muhteşem bir maziye kanatlanmak gericilikse, her namuslu insan gericidir.
4. Murad’a, Süleyman devrine dön! diye haykıran Koçi Bey’den Reşit Paşa’ya kadar Osmanlı Devleti’nin bütün ıslahatçıları gerici. Dante, yaşadığı çağdan iğrenir. Balzac eserini iki ezelî hakikatin ışığında yazar: Kilise ve krallık. Dostoyevski maziye âşık. Dante gerici, Balzac gerici, Dostoyevski gerici!
Gerici, ilerici... Düşünce hürriyeti bu mülevves kelimelerin esaretinden kurtulmakla başlar, düşünce hürriyeti ve düşünce namusu. (Bu Ülke s. 80)
SEN BİR AZ-GELİŞMİŞSİN
Kıt’aları ipek bir kumas gibi keser biçerdik. Kelleler damlardı kılıcımızdan. Bir biz vardık cihanda, bir de küffar...
Zafer sabahlarını kovalayan bozgun akşamları. İhtiyar dev, mazideki ihtişamından utanır oldu. Sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini, "Ben Avrupalıyım" demeğe başladı, "Asya bir cüzzamlılar diyarıdır."
Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara, ve kulağına: "Hayır delikanlı", diye fısıldadılar, "sen bir az–gelişmişsin."
Ve Hıristiyan Batı’nın göğsümüze iliştirdiği bu idam yaftasını, bir "nisân-i zîşân" gibi gururla benimsedi aydınlarımız. (Bu Ülke s. 96)
DİVAN EDEBİYATINDA ROMAN
Divan Edebiyatı’nda roman yok. Niçin olsun?
Batı’nın ilk romanlarından biri "Topal şeytan". Kahraman, evlerin damını açar, bizi yatak odalarına sokar. Roman başlangıcından itibaren bir ifşâdır. Osmanlı’nın ne yaraları vardır, ne yaralarını teshir etmek hastalığı. Hikayeleri ya bir cengâveri ebedîleştirir, ya "hisse alınacak bir kıssa”dır.
Roman’ın burjuvaziyle doğduğunu söylerler. Burjuvazi Avrupa’nın imtiyazı, daha doğrusu yüz karası. Bir kelimeyle roman, başka bir dünyanın, başka bir ruh ikliminin, başka bir toplumun eseri. Daha zavallı bir dünya, daha dişi bir manevi iklim, daha geveze bir toplum.
Başka bir tabirle, bu edebi nevi bir buhranın, bir uyuşmazlığın, reelle ideal arasındaki bir nispetsizliğin çocuğu. İçtimâî bir sıhhatsizlik, hiç değilse bir tedirginlik alâmeti. Sınıf kavgalarıyla sahneye çıkışı bundan. İnanan bir toplumda, pürüzleri yok etmiş bir toplumda, hayalî çözüm yolları aramaya ihtiyaç duymayan bir toplumda romanın ne işi var?
Osmanlı, Osmanlı kaldıkça Batı romanı’nı anlayamazdı. Önce uzun bir temessül, daha doğrusu tesemmüm merhalesinden geçecek, iktisadi ve içtimai müesseseleriyle değişecekti.
Medeniyet can çekişiyor. Gök bomboş, hayat abes; roman bu kalpsiz dünyanın insanını bütünüyle sahneye koymak iddiasında. Bütünü, yani çarpık insiyakları, hayvanca iştihaları, çılgın arzuları veya arzusuzlukları ile. Aşk da -Tanrı gibi- öldüğüne göre, cinsiyet tek değer. Bezirgan hayasızlığın üstüne bir sal attı: cinsi bunalım. Sade, kütüphanelerin şeref misafiri, sadizm abesin ikiz kardeşi.
(Bu Ülke - s. 120)
YORUMLAR
Sevgili Hemşerim;Üstadı çok az insan okuyor,hele helede eğitim camiamızda, malesef çok az insan böylesi bir değerden haberdar,Hani üstad diyor ya 'Hafızanın konusu aşkın konusudur.İnsan ancak sevdiğini öğrenir'.Galiba sevmiyoruz,sevmemiz gerekenleri,...güzel çalışmanızdan dolayı tebrik ederim.
Güzel bir yazı okudum sayenizde.Teşekkür ediyorum...Sevgiyle kalın.ERen
Müjgan Akyüz
Günüme haklı bir şekilde değen dolu dolu vefa dokulu bir çalışmaydı...
teşekkürler...
Müjgan Akyüz
Bu günlerde yeniden hortlatılan eski dil ve yeni dil kavgasına bakın üstad ne demiş:
Cemil Meriç merhum, sözlük için:
‘’Kamus, bir milletin hafızasıdır. Kamusa uzanan el, namusa uzanmıştır. Her mukaddesi yıkan Fransız ihtilali, tek mukaddese saygı göstermiştir:
Kamusa.
Heyhat! Batı da cinnet bile terbiyeli’ diyordu.. Ben üstadı rahmetle anarken bu sözünü hatırlatayım dedim.. güzel yazıya tebrikler..
Yahya İncik tarafından 6/13/2010 11:20:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
Müjgan Akyüz
mağaradakiler kitabını okuduğumda bambaşka bir bakış açısı açılmıştı gözümün önünde. o güne kadar dünyaya tek gözle bakıyormuşum onu farkettim ve o gün başladım cemil meriç'i takip etmeye. önce onun kitaplarını sonra referans verdiği kitapları okudum. çok şey kattı bana cemil meriç. hala takip ederim. en son kızı ümit meriç'i dinledim babasını anlatırken. öyle hazırlıklı gitmiştim ki dinlemek için ses kayıt cihazımla, kağıt ve kalemim bile yanımda hazırdı. fakat ne yalan söyleleyim gözümde öylesine büyütmüşüm ki cemil meriç'i, kızının anlatısı çok kifayetsiz geldi bana. doğal olarak ümit meriç babasından bahsediyordu bize, yazar düşünür cemil meriç'ten değil. gülen, ağlayan, öfkelenen, hasta olan, bir sürü huysuzluk yapan, kendisini not almaya zorlayan babasından. düşünebiliyor musunuz ne hissettiğimi. birden isme ve cisme bürünmüştü kahramanım bizim gibi sıradan biri olmuştu. bunu ümit hanıma söyledim. şaşırdı. bana teşekkür etti ve babasını anlattığı kitabı hediye etti. sınırlı sürede babasından bahsederken bazen böyle kaptırıp gittiğini onun yazar düşünür yanını değil de baba yanını anlattığını söyledi..
sonsuz teşekkürler cemil meriç'i gündeme taşıdığınız için...
sevgilerimle..
Müjgan Akyüz
farkında bile olamadığmız sahip çıkamadığımız değerlerimiz adına düşündüren harika bir paylaşım...
teşekkürlerim sanata insanlık sanatına eşsiz katkılarına o güzel gönlüne sevgili Müjgan...
iyi ki varsın iyi ki...:)
sevgim saygımla hep...
Müjgan Akyüz
Edebiyatımzın değerli isimlerinden Cemil MERİÇ'i ve eserlerini tanıtıcı yazınızı ilgi ile okudum. Bilgilendirdiğiniz için sonsuz teşekkürler. Güzel bir çalışmaydı. Tebrikler. Saygı ve selamlarımla...
Müjgan Akyüz
Müjgan Akyüz
aydınlık dünyada kör olan gözlere karanlık alemde ne güzel bir aynadır Cemil Meriç..
"Bu ülke"isimli kitabı şu an okuıyorum ve özellikle Cemil Meriç muhakkak ve muhakkak okunmalı diyorum...
saygım ve duamla çook...