“ERRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRR!!!!!!!!!!!!!!!!!!”
“Anlıyam,
Şanlıyam,
Vanlıyam;
Gevaşlı Korucubaşıyam
Hemi de mahpustaki Hemo’nun kardaşıyam…” diye her gelen telefona bu şekilde, garip mi garip, acayip mi acayip cevap veren bir zatı muhterem var imiş Van’ın Gevaş ilçesinde. Her telefon çalışından sonra kaydedilmiş bir bant gibi tekrar eder dururmuş;
“Anlıyam,
Şanlıyam,
Vanlıyam;
Gevaşlı Korucubaşıyam
Hemi de mahpustaki Hemo’nun kardaşıyam.”
bercestesini. O bölgedeki herkes tarafından tanınan ve sözleri ağızda sakız olan bu zatı muhterem günlerden bir gün kendisini valinin arayacağını bilmez bir halde esprisini patlatmaya devam edip dururmuş. Erkândan, eşraftan, protokolden arayacakları hiç mi hiç aklına gelmezmiş bizim natürel ağanın. Arayanlar ya Heso’dur, ya Memo’dur, ya İbo’dur şeklinde takılıp gidermiş kendi havasında. Hele hele valinin arayacağı ölse bile aklına gelmez bizimkinin.
Telefon çalar yine bir gün, bizimkisi yine formunun zirvesinde meşhur nakaratı ile zirve yapmakta aklınca. Karşıdaki kişinin konuşmasına fırsat vermeden sözünü söyler ve susar. Biraz daha sustuktan sonra sorar;”Peki kardaş sen kimsin?” diye…
Telefonun ucunda gayet sakin ve gayet düzgün bir ses gelir: “Ben de Van Valisiyim.” diye. Bizimkisi bayat esprisinin beyninde yaratmış olduğu yıkım ve şaşkınlıkla derinden bir : “Errrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr!” çeker. Bu kez çok ağır oldu anlamında, morumsu bir ruh haliyle mort olan zırto bey o günden sonra meşhur telefon giriş bercestesini söyleyemez, konuşamaz dahi. Lâl kesilir birden.
İçten gelen bir “errrrrrrrrrrrrr!” ünlemi bir fay hattı gibi sarsmaz da ne yapar beni âdemi, sorarım size?
Çıkar çıkmaz çakan laflar, çakar çakmaz alev alan çakmaklar! Bunları diline dolayan ahmaklar, hamak üzerine yatırılmaz mı bir gün iki seksen! Nerede ne konuşacağını bilmezler, ukalalar, Drakula gibi sözleri ile toplumun kanını içenler, Nostradamus tarzı milletin geleceğini çizdiklerini söyleyenler, kazdıkları kuyuya düşmezler mi bir gün! Yanlışı yaptıktan sonra kem küm etmenin anlamı nedir ey cemaat? Dedikodusunu yaptıktan sonra bir kimsenin çıkıp özür dilemenin mahiyeti nedir?
“Anlıyam,
Şanlıyam
Karakoçanlıyam.
Bir kilo toz,
Bir otobosam.” diyeceğim gelir ama Karakoçan bunu hak etmez. Karakoçan üzerine izafe edilen her olumsuz lafın zıddıyam. İtirazı olan var mı? Gölgesi dahi incinirse bu ilçenin bunda hepimizin kabahati vardır mutlaka. Namına bir halel gelirse bu ilçenin kimse kendisini gayri tutmasın. Ola ki filmin sonunda hep bir ağızdan derinden bir “Errrrrrrrrrrr!”çekmeyelim.
Makaraya sarılacak o kadar malzeme var ki! Hangi birisini ifade edeyim. Bu ilçe mutlaka kendi mizahını da ortaya koymalıdır. Bu, iki güzel gazetemizin eki mi olur, başlı başına bir dergi mi olur bilmem. Kendi mizahını ortaya koyan toplumlar epey yol almış demektir. Karakoçan da kendisi ile dalga geçebilmeli ve buna katlanabilmelidir. Köylerimiz arasındaki fıkramsı muhabbetler, ağza pelesenk olan slogan sözler, meşhur zatlarımızın yaşadıkları vesaire. Okullarda öğrencilerimizin diyalogları, kahvelerdeki yaşlılarımızın hatıraları daha niceleri. Olmaz olmaz demeyin. Olmaz olmaz.
“Anlıyam
Şanlıyam
Karakoçanlıyam.
Hemi de On İki Dev Adamın(ilçemin delileri)
Hastasıyam.” Araba yazısı gibi oldu neylersin serde biraz duvar yazısı var.”Üslubu beyan aynıyla insandır.” der kudema. Bizde süslemekle meşgulüz yazdıklarımızı, yaşadıklarımızı bir şekilde ifade etmekle hemdemiz. Ola ki yolun sonunda derinden “Errrrrrrrrrrrr!” çekmeyelim ilçe olarak. Bir seçim sonucunda, bir imza kampanyasında, bir okul yolunda, bir maç sonrasında.
Yolun yanında bize sinema lazım, suyun yanında bize kültür alanları lazım, işin yanında bize spor tesisleri lazım. Aşkın yanında meşk lazım, hicranın yanında vuslat lazım. Bu hikâyenin sonu “Errrrrrrrrr!” diye bitmesin lütfen.
“Anlıyam
Şanlıyam
Karakoçanlıyam.
Kırroyam,
Ama para bende” şeklinde hareket etmek bize uymaz. Marifet iltifata tabidir. Yap bir güzellik yoluna kurban olalım. İlçenin eğitiminde sıkıntı var. Bu sıkıntı fiziksel mekânların eksikliğindendir. Para bende ama demek yetmez, yap bir okul tadımızı bulalım. Giydir bir öğrenciyi alkış tutalım. Ver bursunu bir gariban üniversiteliye heykelini dikelim. Dik durun, duruşunuz ilçenin duruşudur. Burada yazılan çizilen her şey ilçenin yazılanıdır, çizilenidir. Bunları kale almazsanız, insana yatırım yapmazsanız ahirde toplu olarak derinden bir travma tarzı “Errrrrrrrrrrrr!” çekmeyelim.