- 1580 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KÖYLÜ ANNELER VE ÇOCUKLARI
“Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar” ‘Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz’ demiş, atalarımız ama günümüzde ananın, annenin kıymetini bilmem ne kadar biliriz. En son annemize ne aldık. Kaç gün, kaç ay, kaç yıl önce? Sadece annemsin diyerek sana aldım, bu başörtüyü, bu elbiseyi, bu çorabı, ya da gara lastiği, diyeli ne kadar oldu sizce. Yoksa biz annemizin sevgisini bir güne sığdıranlardan değiliz, diyenlerden olup da annelerine hiç hediye almayanlardan mısınız? Özellikle erkeklere önemli görevler düşüyor günümüzde. Anneler babalar ihmal edilerek hatırlanmıyor bile. Hep aynı yanlışlar ta evlat edininceye kadar devam ediyor. Onların kıymetini anlamak için illa ölmesi mi gerekli. Azda olsa onları ziyaret edip, telefonla da olsa hatırlarını sorsak ne kaybederiz. Çoğumuz annemizi evimize getirmeyeli ne kadar çok oldu değil mi? Ya da anneme hediye alırım ama kaynanama almayı düşünmem diyenler var mı çevremizde. Eee.. Zaman gelince,’keser döner sap döner, gün olur devran döner’ derse atalar bir düşünmek lazım belki. Hem de çok...
Yaşanmış bir hikâyeye götürmek isterim sizleri:
Hava soğuk köyün ebesi olan yaşlı kadından çığlıklar arasında bir oğlunuz oldu lafını bu kaçıncı kez duyuyordu. Yıllar yılları kovalarken dört oğlu dört kızı olmuştu Fatma ananın. Gel zaman git zaman çocuklar büyürken yıllar geçiyor, yaş ilerliyordu. Oğulları evlenmiş kızları gelin olmuş, o kıymetli erkeğini de bir kaza sonucu kaybedivermişti. Artık yalnız kalınca hayat iyice zor, çekilmez olmuştu. Kapısını aralayan iki kızından başka kimsesi de kalmamıştı bu köyde. Birde bir kaç toruncağızı.
İşte yaş 65 olmuş torunlar ara sıra ziyaret ediyorlar. Torunlarına babalarını, annelerini ne zorluklarla yetiştirdiklerini anlatıyordu. Bir kış günüydü, hava çok soğuk bir metreye yakın kar vardı dışarıda. Oğullarının hepsi yüksek kademelerde bulunuyordu. Kızlarının durumu ekonomik olarak iyi değildi bu yüzden onlardan ümidi yoktu. Ama oğulları onu ziyaret etmiyordu. Havanın güzel olduğu zamanlarda balkona çıkar çocuklarına uzaktan bakardı.
Onları okutup bir yerlere getirmek için oysa kaç keçi satmıştı. Ah Mustafa’m beni bu dünyada yalnız bıraktın bak çocukların bana bakmıyor, yanıma bile gelmiyor. Bak yarın doktora gidecem ancak şehre götürecek kimsem yok. İşte şu damadım olmasa yandım. Kim götürecekti beni o zaman. Ya! Analar ne yavrular doğururmuş, diye iç geçirdi. Damadına içten ne dualar etti. Hastanede günlerce yatmasına rağmen bir kızının haricinde kimse gelmedi onu ziyarete, kimse arayıp sormadı. Öyle ki hastane köşeleri ne zormuş. Hele o ziyaret saati tüm zamanların en zor olanıydı. Kapılara bakıp bakıp geleni olmamak ne acı şeydi. Doktor bu kez çok ilgilenmedi. Şüphelendi bundan. Galiba zaman yaklaşıyordu.
Köyüne geldiği zaman bu kez artık iyice ümidi kesildi. Galiba ölümü yakındı. Çıktı balkondan köyü seyrederken gelinini gördü az ilerde. Sonra oğlunu gördü.Oysa onlar annelerinin farkında bile değillerdi..Akşam ezanı okunmasına az kaldı. Ramazan ayıydı.Ağzı iyice kurumuş ,yorgun,iftara ne hazırlasam diye aklından geçirdi.Derken oğlunun evine doktorlar, öğretmenler, belediye memurları falan derken on beş yirmi kişi eve girdiler. Bekledi... Belki oğlu kendini de çağırır diye.. Derken akşam ezanı okundu. İftara,önüne komşunun getirdiği sıcak bir çorbayla ve belediyenin verdiği sıcacık pideyle karnını doyurmaya çalıştı.Aklına oğulları geldi,yine...
Fatma kadının oğulları, nerde hatırlı misafirler varsa onlarla iftar yaptılar. Başköşelerde zenginlere bile iftarlar yaptırıp, köyün gıpta ile bakılan insan oldular. Falanın oğlu ne kadar değerli, ne iyi insanlar yav! bak herkese iftar veriyor dediler.
Fatma ana günler geçerken çok üzülse de belli etmeden devam ediyordu, hayatına. Oğulları kızları onu ziyaret etmiyorlar, bir türlü. Aynı köyde olmalarına rağmen gelmek çok mu zordu onlar için. En çok Hüseyin’ini düşünüyor ve ondan çok şey bekliyordu. Ya öbürleri. Onlarda hiç arayıp sormadılar. Oysa Hüseyin’i evlendirdiğinden bu yana iyice anasından soğumuş, Kapısını açmayalı ne çok olmuştu. Geçen gün ilaçlarını bile alıvermemişti. Hal bu ki devlet ona ücretsiz ilaç veriyordu. Dedi ki içinden demek ki bir ata dokuz evlada bakar; ama dokuz evlat bir ataya bakmaz mış.
Bir kaç odun parçasını soba ya doldursa da zemheri soğuğu ortalığı donduruyordu. Kocasının resmine bakıp ah! Mustafa’m neden bıraktın gittin dedi. Kendisini en çok üzen şey de geçen gün yazdırdığı dilekçeyle istediği kömürü alamadığı olmuştu. Ay! guzum neden vermiyorlarmış. kömürü diyerek yakındı küçük torununa .Derken yoldan geçen muhtar azasına seslendi .İrbeyim gülüm neden vermemişler kömürü diye sordu.O da “teyze senin oğlanların memur ve durumları iyi olunca vermediler.”dedi.Bu laf ona çok zor geldi.Boğazları yandı ama ağlayamadı.Bir şeyler düğümlendi kaldı boğazına, yutkundu.Bütün hayatı, genç kızlığından tutun tâ bugüne kadarki tüm hayatı bir film şeridi gibi gözünün önünden geçti.Birden çocukları dünyaya getirdiği ana döndü.Köyün yaşlı ebesinin ‘ bir oğlun daha oldu’ dediğini hatırladı.Yatsı ezanını derin bir huşuyla dinledi.Yastığa başını koyarken kapı çaldı.Gelen torunuydu.Çok sevindi.Torununa sıkıca sarıldı.Durumu ona da anlattı.Ay guzum bana kömür ve başka yardım yapmıyorlar,Oğullarım dan dolayı.Onların durumları iyi diye bana, yardım eden yok.
Torunu ona “bir daha yazalım anane dedi” Bu kez Kaymakamlığa yazalım dedi.2. sınıfa giden torununa söyledi, çocuk yazdı.”Sayın Kaymakamım….Bana yardım eden yok.Odunum kömürüm yok, üşüyorum. Çocuklarım var ,zenginler ama bana bakan yok.Geçen yazdığımda bana kömür vermediler.’Onun çocukları var,zengin ,anasına bakar’ demişler.Sorarım size :Sizlerinde anaları ,babaları var.Hangi biriniz anne babalarına yardım edip, onların yanına kaç kez gidersiniz.Onları bayramlarda ziyaret mi edersiniz.Yoksa bir tavuk alıp evine mi gidersiniz.Bir duz beketi(paket) mi alır gidersiniz.Gönül koydum hepinize.Ben üşüdükten sonra ne yapayım oğlu mu, kızı mı.Allah kimseyi üşütmesin yavrum,bir gün onlarda yaşlanıp kapıyı gözleyecekler ,onlar da benim gibi olunca anlarlar ama geç .……
Üç gün sonra ilçeden köye gelen kömür arabası, Fatma kadının evinin önünde durdu.”Fatma teyze kömürlerin geldi al” Evden küçük kız çocuğu çıktı.”Amca ninem dün öldü, o yok ki… Bütün komşular ve kömür getiren adam oracıkta buz kesti adeta. İçerden Fatma teyzenin bütün çocukları dışarı çıktı.”Yavrum kim o amcalar” “Kömür getirmiş amcalar ananeme”
Artık laf bitti. Herkes öylece kaldı yerinde…