Kapak -2
Bir türlü zihnindeki sesleri susturamıyordu kadın. Keşke görmeseydi karşıdaki küçük küçük pencereleri. Belki de hücre değildi orası, tüm bunlar kendi kuruntularıydı. Halil’i hücreye atmazlardı ki! Hem niye atsınlardı?
.
..
Kocası ılımlı biriydi, herkesle çok iyi anlaşırdı. Yeryüzünün en tatlı, en mükemmel insanıydı. Yeniden dünyaya gelecek olsa, yine onunla evlenirdi. Hem kötü biri olsa Halil, evlilikleri bu kadar uzun sürer miydi? On altısında sevmemiş miydi onu? Anası, babası yaşı küçük diye vermeyince bir de üstüne üstlük ’’topal karısı mı olacaksın?’’ diye aşağılayınca Halil’i, gözünü karartıp evden bir iğne bile almadan kaçmamış mıydı sevdiceğine? Peşine düştüklerinde abileri, Halil’e tekme tokat giriştiklerinde gıkını çıkarmış mıydı hiç? Kimseyle kavga dövüş etmezdi ki. Neden hücreye atılsındı? Mahpusa girmesi bile vallahi de billahi de istemeden olmuştu. Zaten onu tanısalar bilirlerdi, mutlaka bilirlerdi karıncayı bile incitmeyeceğini. ’’Ah! Halill’’ diye incecik bir sızı döküldü ağzından. İnsan hiç bilerek isteyerek öz be öz kardeşinin ölümüne sebep olur muydu? Kıyamazdı ki o kimseye. Şimdi bu hapishane ne ki? Ne ki bu demir parmaklıklar? Ne ki o fareler, o hücre!.. Halil, vicdan kafesinde kendi kendini yiyip bitirmiştir bile.
Bulunduğu ortamdan kopup arada tuhaf tuhaf hareketler yaptığının farkında olmadan dakikalardır içini çeke çeke ağlıyordu kadın. Koluna uzanan bir dirsek dürtmesiyle ancak kendine gelebildi. Gözlerini kocaman açıp, çenesini ileriye doğru uzatarak konuştu yanındaki.
-Ne diye zırlıyorsun? Bak!.. Oraya bak!
Açık olan kapıdan birer birer çıkmaya başlamıştı mahkumlar. Kadının kalbi yerinden fırlayacakmış gibi kuvvetle göğsünü dışarıya doğru itiyor, bütün vücudu heyecandan zangır zangır titriyordu. Yanındakinin işaret ettiği yöne doğru bakarak elinin tersiyle gözlerinin nemini sildi. Aksayan bacağıyla dört basamaklı merdivenden inerken sıcak ve çorak çölleri aşmış kadar zahmet çekmişçesine yorgun görünüyordu Halil. Bu görüntü kadına rahmetli babaannesinin ’’Erkek yeldir, kadın yoldur!.. Erkek savruldukça, kadın bir hal yoluna koymalıdır’’ sözlerini hatırlattı. Olumsuz hiçbir şeyden bahsetmeyip, moral vermeliydi kocasına, içindeki yanardağları şefkatiyle, sevgisiyle söndürmeliydi.
Biraz sonra kadınlı erkekli tıka basa insanla dolmuştu bulundukları yer. Eşler birbiriyle buluşmuş, hasretle karşılıklı muhabbete başlamışlardı. Halil, karısının karşısındaki sandalyeyi az geriye çekerek masanın üzerinden elini uzattı. Kadın utangaç bir tavırla başını kaldırmadan her iki eliyle birden kocasının elini sıkı sıkıya kavradı.. Halil’in elleri karısının avuçlarında bir deri, bir kemik kalmıştı. Belli ki kendine hiç bakmamıştı. İyice zayıflamıştı. Gözlerini masanın üzerinde uzanmakta olan kızçelerine doğru indirdi Halil. ’’Gülayımm’’ diyerek kucaklayıverdi. Gülay, evlerinin mis kokulu gülüydü; aydan bir parça, babasının pırlanta kırığıydı. Sarıldı, öptü kızını; sevdi, sevmelere doyamadı.
Gülay küçücük ellerinden birini babasının omzunun üzerinden dolamış ensesindeki saçları hafifçe parmaklarıyla çekiştiriyorken, diğer eliyle de Halil’in bir hayli uzamış olan sakallarını ’’ciiici, ci ci, cici’’ diyerek sevip okşuyordu. Halil’in gözlerinden parlaklığı gitmiş camsı bakışları Gülay’ın sayesinde bir anlık olsa da ışıldamıştı.
Cezaevi görevlilerinden birinin yerlerine oturmalarını salık veren el işaretiyle birlikte kocasıyla yüz yüze gelen kadın aniden peş peşe öpücükler atmaya başladı. Gülay’ı masanın üzerinden karşı tarafa doğru uzatırken buruk buruk gülümsedi Halil.
-Bir gün buradan çıkacağım! Eer şey gelip geçecek, fakat senin bu öpücük tikin hiç geçmeyecek gibi Ulya.
Hülya, kızarıp bozardı. Renkten renge girdi. Halil’in ağzından çıkacak ilk sözcükleri hiç böyle hayal etmemişti.
ikinci bölümün sonu
EbRuAsya//
YORUMLAR
Akıcı dupduru bir öykü. Devamını bekliyoruz.
Yüreğinize sağlık Ebru Hanım.
Saygılarımla...
Rû //
Serkan bey çok teşekkür ediyorum
sağ olasınız
saygı ve selamlarımla
Öykünün birinci bölümünün her sayfasında sanki olayın içinde bir karakter gibi yaşadım her safhasını. Okuyucuya geçmesi, okuyucuyu yakalaması, okuyucuyu içine alması ancak büyülü bir kalem işidir.
Sizin kaleminiz hakikaten okuyucuyu okuyucu olarak bırakmıyor. Okuyanı öykünün bir karakteriymiş gibi olayları birebir yaşatıyor. Şimdi ikinci bölümü okuyunca aynı his ve duyguyu yine yaşadım. Orda diyaloğu olmayan ama olayları birebir yaşayan bir karakterdim sanki.
Halili, Hülya’yı yanıbaşımda izledim
Çocuk yaşlarımda abimin gardiyan olduğu dönemlerden bilirim cezaevini. Her ne kadar özel bölümleri görmemiş olsam da o havayı soludum.
İnsanın sadece bedeni değil
Nefesi, ruhu, bakışları bile tutukludur orda.
Üçüncü bölümü sabırsızlıkla bekliyorum Rû hanım..
Esenlik dolu günler temenni ederim
Saygılar
Rû //
çalışmamı hazırladıktan sonra acaba yeterince iyi yazabildim mi okuyucuya en başarılı şekilde aktarabildim mi diye düşünürken siz değerli yorumcuların sayesinde sorularımın cevabını bulmuş oluyorum.
bu anlamda katkılarınız görüş ve önerileriniz çok değerli kalemimin yönünü kaybetmemesi için.
teşekkür ediyorum ilginize ve destekleyici yorumunuza
huzurla geçsin gününüz
selamlar
Ilk yazinizi okudugumda hic dusunmemistim oz kardesi yuzunden iceri girebilecegini. Bakalim kalem hikayeyi nereye surekleyecek.
Kaleminize saglik Ebru Hanim
Rû //
merhaba
hoş geldiniz umay
öykümüz git gide şekilleniyor.
farklı kurgusuyla benim için de oldukça değişik bir deneyim. umarım alnımın akıyla bu çalışmamın içinden de çıkabilirim
çok teşekkür ediyorum ilginize sayfa ziyaretinize değerli yorumunuza
güzel geçsin gününüz
selamlarımla