- 28793 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
DENEME: *DENİ-YORUM*
Kadınla erkeğin en temel farkı ; sahip oldukları kuvvette ve muhtaç oldukları saadet aracındadır.Kadın saadet yuvasınının temelini; kendi kopyalarıyla sahip olduğu hiçbir şeyi kaybetmeme üzerine;erkekse kadının mutluluk ışığı altında yeni dünyalar keşfetme üzerine kurar.
Erkek fiziken ne kadar güçlüyse ruhen de o kadar zayıftır.İster ki, hayatın bütün ritmi saat gibi tik tak işlesin.Evindeki hiçbir eşyanın ve eşinin konumu mekanı değişmesin.Diş fırçası da olsa her zamanki yerinde olsun.Dış mekanda bu kadar statükocu olan erkek iş gönül kalesine gelince tam bir maymun iştahlıdır.İster ki gönül tahtındaki sultanlar (sevgililer) boy boy rengarenk olsun ki zayıf olan ruhuna akümülatör gibi sürekli enerji versin. Sevgiliyken dünya güzeli olan eşi, evlendiğinde evdeki sıradan eşya gibi hiç değişmeden yerinde kalsın ister.
Kadın fıtratın gereği annelik sebebiyle de değiştikçe ve güç kazandıkça; erkeğin hafızası yeni yaratığa kadının beklediği tepkiyi veremez.Çocukların da annenin yanında şekil değiştirmesi erkeği gerçekten kocatan en büyük etkendir.Herkes bunu bilir;fakat erkekliğe toz kondurmamak için bunu itiraf edemez.Üstelik kadın da erkeğin bu çaresizliğini gördüğü halde gücüne güç katmanın keyfiyle erkeğine daha acımasız davranır.
Erkeğin kendi gücüne denk toyları aramasının en temel sebebi ruhundaki zayıflıktır.Her erkek dünyanın her yerinde akıllı hanım,aptal sevgili ister.Hem Yeşilçam hem Amerikan filmlerinde asıl oğlan sarışın bayanla eğlenirken;usanınca ve uslanınca esmer bayanla evlenmek ister. Bunun sebebi evin çocuklarla oluşacak karmaşasına kol kanat gerecek akıllı ev idaresi uzmanını bulma telaşı ve hesabıdır.
Kadın erkeğe göre bedenen ne kadar zayıfsa, ruhen onun karesi kadar güçlü bir varlıktır.Anne olan kadın, bütün bir aileyi kocası da dahil içinde taşıyacak kadar ağır vasıta olarak yaratılmıştır. Bu kadar güçlü kadın evinde imkanı olsa 24 saatte de değişiklik yapmak ister.Kadının enerjisi o kadar fazladır ki,erkeği ona ihanet etmezse ve onu çığırından çıkartmazsa asla başka bir erkekten enerji almayı düşünmez.Bu kuvvete güvenerek eşini ihmal etmeye başlar.Yakıtsız kalan erkek eşinden daha zayıf biraz da aptal kadınlara takılarak kendi güçsüzlüğünün üstüne sünger çekerek zafiyetlerini kapattığını sanır
Dünyanın neresinde hangi kültür ve mevkide olursanız olun, istisnalar kaideyi bozmaz,bütün erkekler; eşleri,aptal kadınlarla deşarj olmasına izin verse,hiçbir şekilde ilk eşinden boşanmayı düşünmezler.Erkek için ev kalesi sağlamsa sınır ihlallerinde sıkıntı yoktur.
Kadının en büyük açmazı da erkeğin asla tahammül edemediği iki alanda toplum içinde kocasını mat etmesidir.Bütün erkekler ne kadar kazak ya da kazık görünseler, aileyi ilgilendiren bütün kararları eşlerinin onaylamasını isterler;fakat hükümet sözcüsü gibi ilanı, kendilerinin yapmasının zayıflığına bir kılıf olacağına inanırlar.Kadının en aptalı da erkeğin elindeki bu teselli kaynağını bir şekilde elinden alarak adeta rol çalmasıdır.İkincisi de toplumun içinde arkadaşlarıyla erkeğin çıkmasına vize vermeyi sorun haline getirme saplantısıdır. Hükümet sözcülüğünü toplum içinde çocuklarının yanında da dahil eşine bıraksa her ne istiyorsa istediğini yatak odasında ya da mutfak masasında tebessüm ederek söylese normal erkeğin hayır demesi mümkün olamaz.
Kadınlar, erkeğe olan his üstünlüğünü seyircili sahneye taşıyarak çok büyük suç işliyorlarsa; erkekler de, evlenmeden önce kadınına hak ettiğinden fazla değer verip daha sonra onu birden yok ederek hayal kırıklığına uğrattığı için büyük suç işlemektedir.
Erkeğin saadet anlayışı evini bir işyeri gibi görüp mesai dışında amiri olan eşinin kendisine karışmaması;kadının ki ise evini televizyon gibi görüp elinde kumanda her şeyi her gün değiştirirken eşinin hiç değişmeden zindandaki mahkum gibi kurallara uygun yaşamasını aramasıdır.Her ikisi de mümkün olmadığı için erkekler,´günah,yasak,ayıp´ kalkanlarına rağmen, aldatmaya; kadınlar anlatmaya mahkumdur.Bu mahkumiyetten fırsat bulamadığı için değil de gerçekten kurtularak aile saadetini yakalayan eşler için hayat çok büyük mutluluktur.
Kısaca fıtrata uygun yaşamayı hayat felsefesi yapan ailelerde yetişen kız-erkek çocuklar; erkek ya da kadın demeden Yaratan’ın çizgisinde kalarak hayatın sınav sahnesi olduğuna inanarak bütün güçlerini nesilleri daha iyi yetiştirmeye odaklanırlarsa daha az mutsuz olacaklardır.Mutlak mutluluk ancak dünya ve ahret savaşında sağlam yuvalar kurmakla mümkündür.
YORUMLAR
Hocam;
Gerçek tespitler ve bu yazıyı okuyunca daha çok şeylerin bilmediğimizin farkına varıyoruz tam bilgece bir eser okudum ve sustum, etkilendim.
"ASLINDA KAYBOLAN YILLAR DEĞİL, İNSANLARDIR."
Bizler hep yılları kayıp bilirdik oysa bizler kayıbmışız...
Teşekkür ederim ufuklarımız genişliyor okudukça ve dinledikçe...
En derin saygılarımla