Tımarhane Dünlüğü(43)
Kumandayı televizyona fırlattı. Ve tuzla buz olan camdan dışarı çıktı. Ne ayağına batan şişe kırığına ne odanın siyahlığını hızla kızıla boyayan kana aldırdı. Gözleri, tavanı ağ ile kaplayan örümceğin hareketlenip aniden durduğu yere kaydı. Demek vakit öğlen… Karnı gurulduyordu. Köşedeki dolabın kapağını açtı. Son yemeğinin yerini hırlayan vahşi farelere bırakmış olduğunu gördü. Kapak çarpılarak kapandı. Odanın gıcırdayarak ağır ağır açılan kapısına yöneldi. Adımını dışarı attı. Durdu. Kapı kapanırken, aralığından televizyonun yenilenişini izledi.
Harabe binaların arasından günü aydınlatan kadın yüzüne doğru yürüdü. Şehrin büyük kısmında hâkimiyetini ilan etmiş çamurun, her adımında onu biraz daha ağırlaştırdığını hissediyordu. Sert esen rüzgârın savurduğu ölü yapraklar, kemikleri rahatlıkla sayılabilecek, yarı çıplak vücuduna çarparken birer kırbaca dönüşüyor, onu kanatıyorlardı. Yakalayabildiği bir kaçını ağzına attı, çiğnedi, yuttu. Ve bir çocuk çığlığıyla geldi Kızıl Sis. Durdu. Sisin yayılışını izledi. Adımını attı. Kadın çığlıkları duyuyordu. Durdu. Bir adam balkonuna karılarını asıyordu. İzledi. Adımını attı. Dörtnala gelen at sesleri duyuyordu. Durdu. Bir kadın bir adamı kırbaçlayarak koşturuyordu. Onu aniden karşısında görünce ürken yaratık şaha kalkınca düşen kadın çok kızdı. Silahını atının kafasına ateşledi. Ve cebinden çıkarıp şişirdiği başka birine bindi, uzaklaştı. Adımını attı. Yanık kokusu duyuyordu. Durdu. Sakalları ceplerinde bitmiş bir Çok Başlı grubu, kafesledikleri insanları, zindanlarından çıkarıp yakıyorlardı. Ve küllerini toprağa karıştırıp, yerlerinde biten altınları toplayışlarını izledi. Adımını attı. Çürük kokusu duyuyordu. Bir pazar yerindeydi. Pazarlanan çırılçıplak kadınların üstünde “Gönlünden ne koparsa abi” yazıyordu. Ve az ilerde canlı gerçekleşen doğumların ürünü bebekler üç paraya anında satılıyorlardı.
Bir süre gözlerini kapattı. Öylece durdu. Açtı. Günü aydınlatan kadın yüzünün, vücuda bürünmüş görünüp kayboluşunu izledi. Ağır adımlarla sisi yararak ilerledi. Kadın köşeyi dönerken tekrar göründü. Koştu. Kadın yine karşısında, bu kez elinde yiyeceklerle onu çağırıyordu. Ona hızla yaklaştı. Önünde durdu. Elini uzattığında önce kadının dev bir yılana dönüşerek tıslayıp uzaklaşışını, sonra yiyeceklerin teker teker eriyişini izledi. Kendini topladı. Adımını attı. Patlama sesleri duyuyordu. Durdu. Ona doğrultulan silahların aynı anda ateşlenişini, ardından düştüğü toprağın hızla üstünü örtüşünü, toprağın doğurduğu karanfilin kırmızılığını izledi. Adımlarını ağır ağır attı. Katillerinin ve kendi içinden geçti. Mezarının başına oturdu. Karanfili kopardı. Yedi. Silahlar yine ateşlendi. Düştü. Toprak bir karanfil daha verdi. Karanfili kopardı. Yedi. Silahlar ateşlendi. Düştü. Toprak… Karanfili çiğnerken bir an katilleriyle göz göze geldi. Katilleri de kendisiydi.
YORUMLAR
Hayallerini şaha kaldıramayanlar dış kapının mandalına bakarlar. Sıradanlık olağan şeylerde git gel- gel git aynı şarkıları sürekli mırıldanırlar.
Her şeyin içinden bir şey çıkıyor gibi..
olricx
Arada çorba içersin hiç olmazsa;
Hep lahmacun yiyeceğine
Orhan Veli beni bağışlasın.