anlatı kokusu ve çözülmüş sırlar
aktim aksam herkesin kabul ettigi kadar aksamdi
hic bir mesru yani kalmamisti hayatimin.
bugün bir kahvehanede batak oynadım. karanlıkta bozkırın yansıması nuri bilge ceylan filmlerindeki taşra yolları gibiydi. kafkaesk bir hüzün sarmıyordu belki ama düğün konvoylarını yine de klaksona basarak mutlulugunu acı bir tebessümle ilan eden gelin alayı adı belirsiz bir ilcede eylül! diyordu eylül.
edip cansever in eylülün sesiyle şiiri geldi aklıma o an. ben doğmadan yıllar oncesinin eylülü. aksamında delişmen bir sevisme yasanacak zihaf bayramları gibiydi hazan. oysa bağbozumu tanrısı ile asırlardır şarap arasındaki anlaşmayı eminim herkes biliyordu.
yazmaya calıstığım kıytırık bir şiirin ilk dizesi hariç her yeri tamamdı. kahvehanedeki tum adamlar evin karanlık salonlarından kacarak aydınlık bir kumar masasına oturmustu. ya da aydınlık sofalardan karanlık masalara.
insanlara baktım. herkes, heryer, hersey, karanlıktı aslında. neye ugradığını bilmeyen, belirsizliğin dağınık cografyasında afrika tamtamları calarak yasamına yas tutan...
kucucuk bir ilceydi ve insanlar huzursuzdu. mutsuz. alıngan ve umutsuz. yine de yasıyordu herkes.
sairin cozduğu sır o esnada bir gazete sayfasında cıktı karsıma. tuhaf oldum. dısarı cıkıp bi sıgara yaktım. hayat yine tum umarsızlığı ile donuyordu. korkunc bir tansiyon dusmesi gibi. caresızdım. devam ettim.
baktim aksam herkesin kabul ettigi kadar aksamdi
hic bir mesru yani kalmamisti hayatimin.
herkes bir yerinden bu gerçeği kabul etmişti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.