- 1525 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YANLIŞ ATA OYNAMAK
YANLIŞ!
Ülkemiz orta yaşta bir insanın ömrü kadar zamandır PKK bölücü terörü ile mücadele ederek bu günlere geldi. Bu yolda sivil ve asker olmak üzere nerede ise 50 bin civarında beklide daha fazla insanımızı kaybettik. Kaldı ki ülkemiz ve devletimizin evvelinde de asırlarca gerek bölücü ve gerekse şaki terörü ile savaşa gelmişiz. Diyeceğimiz o ki; ülkemiz terörle mücadelede oldukça deneyimli bir ülke ve devlet sayılır.
Ülkemizi idare edenler dönüp arkalarına baksalar veya kendilerinden öncekilerin tecrübelerinden faydalansaydılar doğru ve en güzel çözüm yollarını bulmuş olacaklardı. fakat acı olan her yeni gelen kendisi sıfırdan çözüm üretmeye, yorum yapmaya ve sorunu kendi metotları ile çözmeye çalışıyor.
KELLİM-KELLİM…
Devlet idaresinde devamlılık esas olduğu halde; her yeni gelen hükümet bütün tecrübeleri, deneyimleri sil baştan yaptığı için kendilerinden önce gelen hiçbir idarenin kazanımlarını değerlendirmeyi düşünmediler. Önceki çabaları ilim adamları akademik olarak değerlendirmeleri gerekirken yok sayıldı.
Kazanımlar değerlendirilmediği içinde gelen yöneticiler aynı yanlışları yapmaya ve her seferinde “Bıçak kemiğe dayandı”, “Sözün bitiği yerdeyiz.” gibi ifadeleri hep dinledik ama yapılanlar derdimize derman olmadığı gibi yaramız her seferinde biraz daha kanadı, biraz daha derinleşti, biraz daha çözümü zorlaştı.
Hâsılı “kellim kellim la yenfa.” Her seferinde söylenenlerden istifade etmediğimiz gibi, derste almadık. Çözüme baştan başladık böylece de bir arpa boyu yol alamadık. Olan milletin alın teri göz nuru evlatlarına ve parasına oldu.
MUHATAP KİM?
Gözünün önünde kara çökmüş, sözüm ona akil adam sıfatlı aynı mihrakların sözcüsü adamların yaramıza merhem yerine zehir basmayı marifet bellemiş, dost görünümlü düşmanlarımızın sorunun gerçek çözümü için yol gösterecekleri yerde milleti çıkmaz ve kurtulması imkânsız bataklıklara yönlendirmeleri ve basiretsiz devlet adamlarının bu yalanlara kanmaları sebebiyle çıkmaz sokaklarda gezdik.
Milletin, sorunun çözümü için alınacak tedbirler başka, sorunu çetrefilleştirecek olaylar başka, biz hep çetrefil olanları seçtik, hep yanıldık hep üzüldük, hep Anadolu’nun her şehrine, köyüne ve mezrasına şehit cenazeleri gönderdik.
Muhatabımız kendi insanımız olduğu halde Kandil’in Uzantısı, milletin ekmeğine kan doğrayan, dağdaki hainleri gerilla, askerimizi işgal ordusu gören ve milletin ekmeğini yiyen, hem teröristle kucaklaşan hem de milletin hazinesinden maaş alıp millete söven insanları muhatap aldık.
Zaman geldi inkâr ettik teröristle görüşmedik, görüşenler şöyledir, böyledir diye hakaretler yağdırdık. Zaman geldi;”Biz görüşmedik devlet görüştü.”ifadeleri ile teröristlerle görüştüğümüzü ikrar ettik. Sonra;”Ben gönderdim.” Dedik. Hâsılı çözümün nerelerde olduğunu, çözümün teröristle görüşüp bulunacağını sandık!
KURUMLARLA SAVAŞIRKEN…
İktidarımızda bütün devlet kurumları ile savaştık, kavga ettik, pek çok kurum kendi gölgesinden korkar hale geldi. Ordu mensupları görevlerini yapmaya korkar hale geldiler. Gerekli gereksiz ordu mensubu subaylar, generaller gözaltına alındı. Yargı siyasallaştı.
Devletin kurumlarındaki görevliler gölgelerinden korkar hale gelirken, terörün her türlüsü azgınlaştı, şirretleşti. Devlete alenen hakaret etmeye, meydan okumaya başladılar. Yıllarca terörü İmralı’dan Apo isimli katil avukatları vasıtası ile yönetti. Zaman geldi hükümete manifestolar gönderdi.
Kendilerinden o kadar emindiler ki, bölücülerin kâffesi özerklik istediler. Kürtçe okulların açılmasını dayattılar. BDP’li belediyelerin bulunduğu yerlerde elan Kürtçe tabelalar asıldı, levhalar konuldu. Hainler milletin polisini vurdukları yetmezmiş gibi sokak ortalarında tokatladılar, panzerlerin üzerine çıkarak meydan okudular.
Ülkenin Başbakanı Diyarbakır’ı ziyaret ettiğinde işyerleri vatandaşlara zorla kapattırıldı ve çöpler toplanmadı, Diyarbakır ilimizi pislik götürdü. Bütün bunlara rağmen hükümetin İç işleri Bakanı veya bakanlığı bu yerlerin zorla seçtirilmiş başkanlarını görevden almadı, alamadı.
HUKUK İLLA Kİ; HUKUK…
Devlete meydan okuyan, devletin kurumlarını rencide eden, milletin alın teri göz nurunu kırıp döken, bayrağımızı ayaklar altına alan teröristler-bazıları terör yandaşı demiş olsa da-tutuklanmadı, yargı karşısında yaptıklarının hesabını vermedi.
Hukuk birilerine yanlış çalışırken birileri için hiç işletilmedi veya göstermelik işletildi. Birilerini kızdırmamak, kırmamak bahasına. Hükümet mensupları halkı tatmin etmek için yüksek perdeden konuşup, bağırdılar. Türbinler, bu bağırıp çağırmayı, efelenmeyi kâfi gördü hükümete desteğini sürdürdü. Bu işten dağdaki de, bağdaki de, milletin bir kısmı da memnun oldu.
BARZANİ VEYA ÖCALAN…
Ülke içinde Öcalan ve BDP’yi muhatap alan hükümet dış politikada ise Barzani’yi muhatap aldı. Hani bir zamanların reklam filminde vergi kaçıran birisi yanlışlıkla Vergi dairesine girip ve “Bu defada yerleri karıştırdık.” Diyordu ya aynen öyle hükümet Irak’ta Bağdat’ı, Ülkede Milleti muhatap alacağı yerde yine yanlış yaptı ve yine muhataplarını karıştırdı.
Bizim kol kanat germemiz, Bağdat karşısında muhatap aldığımız için Irak’ın kuzeyindeki Barzani eşkıyası ilan edilmemiş bir bağımsız devlet statüsüne kavuşurken; ülkede Öcalan ve yandaşları devlet ile pazarlık yapacak kadar kabullenildiler, tanındılar, güçlendiler.
Irakta Barzani her gün silahlanıp güçlenirken, Suriye ve Türkiye’deki teröristleri de himayesine alarak bir birlik kurmanın yollarını aramaktadır. Bu sırada Kandil’deki silahlı eşkıyalar da lojistiklerini rahat-rahat karşılamaktadırlar.
Devletimiz, bağımsız devlet gibi değerlendirip siyasi ve ekonomik ilişki kurduğu Barzani yönetimindeki bölgede milyarlarca dolarımızı riske atarken, Bağdat yönetimi ile de köprüleri attığı için Irak devleti ile de köprüleri atmış durumda. ABD himayesinde hükümet kurmuş olan Başbakan Maliki ülkemize efeleniyor. Ülkemizi düşman ilan ediyor.
Peki, Suriye ile barışık mıyız ya da İran bizim dostumuz mu bu durumda? Hayır, yani komşu bütün İslam ülkeleri ile Azerbaycan hariç düşman durumundayız. Diğer Hıristiyan ülkelerle de zaten sorunlarımız var. İran’ın açıklamalarında “Erdoğan’ın çantasında Kürt devleti var.” İfadesi var. Bilmem bunu nasıl değerlendirmemiz gerekir. Ateş olmayan yerden duman çıkar mı?
ÖCALAN’I MUHATAP ALMAK…
Soralım Sayın Başbakandan veya diğer yetkili devlet adamlarımızdan; Abdullah Öcalan, güneydoğudaki kardeşlerimizin resmi temsilcisi midir? Seçilmiş devlet başkanımıdır? Bu bölge bağımsızlığını elde etti de milletin mi haberi olmadı?
Öcalan’ı muhatap alıp pazarlık yaptığınızda resmen ve alenen bölge insanına; “Bu adam sizin doğal ve resmi temsilcinizdir.” Demiş olmayacak mısınız? Kandille yapacağınız görüşme ve anlaşma ile bölge insanını baypas etmiş olmayacak mısınız? Bu insanları bu bölücülerin kucağına atmış olmaz mısınız?
O zaman bölge halkına neyi vermiş olacaksınız? Hangi derdini çözmüş olacaksınız? Bu bölgede silahla hâkimiyet kurmuş olan teröristler silahlarına yeniden ellerine almayacaklar mı veya silahlarını neden bıraksınlar? Yanlışlarınız yüzünden hâkimiyetinizi kaybettiğiniz bölgede yeniden birilerinin izni ile kuracağınız hâkimiyet ne kadar devam edecek? Bu politikalarınız sebebiyle bölge insanını, kardeşlerimizi terörün, teröristin kucağını atmış olmayacak mısınız? Öcalan için gelecekte ne düşünüyorsunuz?
Öcalan, milletin bağımsız mahkemelerinde yargılanıp, katilliği, ihaneti tescil edilmiş ve idama mahkûm edilmiş bir adam, halende İmralı’da cezasını mı çekiyor, sefasını mı sürüyor orası okuyucuya kalmış(?!) Kısacası bir mahkûm ve hiçbir hukuki vasfı yok. Kimseyi temsil etmiyor. En azından etmemesi gerekir.
SONUÇ:
Sayın Başbakan, gerek muhalefetin ve gerekse STK’ların bu açılım politikalarını desteklemediklerinden yakınıyor. Neden desteklesin Sayın Erdoğan, sizin her yanlışınızı STK’ların ve muhalefetin desteklemesi zorunlu mu? Yanlışa yanlış demesin mi kurumlar, STK’lar?
Öcalan ve BDP’nin, PKK’nın yani sadece terörün terörü bitirmek için muhatap alınmaları, pazarlık yapılmaları, sorunu hükümetin iyice anlayamadığını, anlamadığını, yine terk kaleye oynadığını gösteriyor.
Yanlış ata oynamak demek bölge insanını PKK’nın, yani terörün eline teslim etmek ve devlet ile irtibatını tamamen kesmek demektir. Devlet Terörle anlaştığı takdirde bölgede yine can güvenliği kalmayacak, vatandaş canını kurtarmak, evlatlarını korumak için bölücülerin, hainlerin himayesine muhtaç olacaktır.
Bölge insanı yine devlet ile bölücüler arasında kalacak, doğal sahip, yönetici, hâkim olarak teröristleri kabullenmek onların direktifleri ve talimatları ile hareket etmek zorunda olacaktır ki bu da terörün hedefine tamamen yaklaştığını ve Bağımsız Büyük Kürdistan hayalini büyük oranda gerçekleştirmiş olacaktır.
Mahalli idareler kanunu ile hazırlanan bölgesel bağımsız belediyeler ile özerkliğe ihtiyaç kalmadan faaliyetler rahatlıkla yapılacak ve devlet denetiminden teröristler kurtulmuş olacaklardır.
Beyler, gidilen yol ne kadar samimi olursanız olun yanlıştır. Freni boşalmış arabanın uçuruma gittiği gibi ülke bölünmeye doğru hızla yol almaktadır. Bir an önce aklınızı başınıza almanız, eğer samimi iseniz geçmişin tecrübelerinden ve gerçek ilim adamlarından bu konuda faydalanmalısınız. Şunu unutmayın ki; şu an görülen rehberleriniz kargadır. Karganın götüreceği yerde bellidir.
Bizden söylemesi…
Mustafa Göktekin
YORUMLAR
BAĞRIMIZA SAPLANMAK İSTENEN BU KÜRDİSTAN HANÇERİNİ GÖREN VE OKUYUCULARINA SARSA SARSA GÖSTERMEYE ÇALIŞAN BU USTA KALEME YÜREKTEN TEŞEKKÜR EDİYORUM.İ NŞAALLAH BU YAZILAR MİLLETİMİZİN AZİM VE KARARI HALİNE GELİP O HANÇERİ PARÇALAYIP TARİHİN ÇÖP SEPETİNE ATACAKTIR. SELAM VE DUA İLE...
Üstadım.
Çok doğru ve haklı tespitler...Kutlarım.
Selam ve saygılarımla.